Biliyoruz.
Yerel gündemin epeyce bir dışında olacak ama değinmeden de edemeyeceğiz bu konuya.
Malum; söz söylenmeyince, köz olurmuş insanın içinde. Dolayısıyla için için yanmak yerine, birkaç satır kelam edip, rahatlayalım istedik biz de.
Haydi bakalım!
Mevzuu; Yözdil!
Hani şu gazetesindeki köşesinde ulu orta sallayan ağır abi (!) yok mu?
Hah işte!
Kalemimize onu dolayacak ve müstahak olduğu en kallavi muameleyi sergileyeceğiz kendisi için.
Hatırlarsınız.
Mealen şöyle demişti beyzade:
“AK Parti’nin mitingine katıldıkları için Soma’da ölenlere böyle bir ölüm müstahaktır” diye.
Şimdi!
Cevap ver bakalım hele Yözdil Efendi!
Sen nasıl bir insansın?
Sen nasıl bir kalp taşıyorsun ki; hiçbir insan evladının yine hiçbir insan evladına reva görmeyeceği bir ölüm şekline ‘uygunluk’ kanaati getiriyorsun?
Sahi, kimsin sen?
Hak mısın, hukuk musun, adalet misin yoksa kendini yarı tanrı zanneden delinin teki misin?
Nesin sen, söyler misin?
Üstüne üstlük bir de “gazeteciyim” diyorsun.
“Meslektaşız” diyorsun yani.
Doğrudur, tetikçi görmüşlüğümüz vardır. Şantajcıları, montajcıları ve hatta önüne atılacak birkaç parça kemik için namusunu bile orta yerde bırakan deyyusları da görmüşlüğümüz vardır.
Ne ki, sen bir başkasın!
İnsan desek, insan değilsin!
Adam desek, adam hiç değilsin!
Sen var ya sen!
Bugüne kadar ne görmüşlüğümüz ne de duymuşluğumuz olan bir türdensin, biliyor musun?
AK PARTİ’LİLERİ
CELLÂDIN BELLEDİN!
El insaf ya hu!
O garibanların, yaşamlarını hem de feci bir biçimde kaybetmiş olmalarından nasıl olur da keyif alırsın?
Bundan nasıl olur da mutluluk duyarsın, söyler misin?
Hani dem vuruyordun; “emek” ve “emekçilik” diye.
Hani her fırsatta kutsuyordun, ne oldu?
Dilini mi yuttun?
Soma’daki “emek” değil miydi ya da ne bilelim o işçiler senin nazarında “emekçi” olmayıhak etmiyorlar mıydı yoksa?
Etmiyorlardı, öyle ya!
Sana göre onlar AK Parti’liydi.
Ve onlar, AK Parti’nin mitingine katıldıkları için ölümü hak ediyorlardı, öyle mi?
Öyle öyle.
Çünkü söz konusu AK Parti’nin mitingi olmasaydı, kesinlikle böyle bir akıl tutulması yaşamazdın sen. Ya da beynin böylesi bir dumura hiç uğramamış olurdu.
Hem bu nasıl bir korku, nasıl bir endişe ve nasıl bir ruh halidir be adam!
Farkında mısın?
Gördüğün her bir AK Parti’liyi cellâdın bellemeye başladın artık.
Sahi, neden böyle oldun sen?
Saltanatın falan mı tehlikede, nedir yani?
Ağa babalarının muslukları kesildi de, sana yeterince akıtamıyorlar mı yoksa?
İşin aslı arpa meselesi, değil mi?
Hadi ama saklama bizden!
Nedir senin dengeni bu kadar bozan şey?
İnkâr etme, bak!
Çünkü dengesizlikte resmen açık ara önde gidiyorsun artık.
DIMDIZLAK KALDIN ORTADA, NAABER!
Haa!
Bir de senin için “solcu” diyorlar ya.
Gülüp gülüp duruyoruz Vallahi!
Çünkü tanıdığımız ne kadar solcu varsa, gazhanenden girip, şişhanenden çıkıyorlar resmen.
Hele bu son yediğin haltın ardından, “biz onu peçete olarak bile kullanmayız artık” diyorlar.
Naaber!
Seni, “onlardanım” dediğin ama onları aldatmaktan başka hiçbir iş yapmadığını senin de çok iyi bildiğin “solcular” bile silip atmaya başladılar artık, görüyor musun?
Peki, ne olacak bundan sonra?
Baksana!
Dımdızlak kalıverdin ortada!
Hakikaten de!
Çok merak ediyoruz be Yözdil!
İçine düştüğün bu durumdan nasıl kurtulacaksın acaba?
Sahi, nasıl bir manevra yapacaksın ya da gözüne giresice o kalemini kıvrım kıvrım kıvırtacak mısın?
Haaaa!
Sen şimdi dersin ki; “yazdıklarımın da, kalemimin de arkasındayım”
Doğru.
Senin için “arka” önemli tabi.
De, sana bir hatırlatma be Yözdil!
Bu kez kalemin senin arkana geçti, bilesin!
Aman haaaa!
Şapa oturman yakındır da; bari dikkat et, arada kalemin kaynamasın!