Ne yazık ki bir sanayi şehri değiliz…

Belli başlı gelir kaynaklarımız şunlar:

Hayvancılık…

Turizm…

“İnşaat” diyeceğim, ama bu sektör çöktü. Toplasan ayakta kalmayı başaran birkaç inşaatçı ya da müteahhit kaldı, onlar da kan kustuklarını söylememek için “kızılcık şerbeti içtik” diyerek, kendilerini kandırıyorlar.

Az biraz ticaret…

Nispeten sağlık…

Kamu girdileri…

…Ve üniversite öğrencileri…

Hani güzel bir söz vardır. Denir ki, “ Türkleri çıkarın geriye dünya tarihi diye bir şey kalmaz.”

Erzurum ekonomisinden de öğrencileri çıkarın, geriye iri bir köyden başka bir şey kalmaz!

Sayısı topu topu üçü beşi geçmeyen bazı tuzu kuru tosunları saymazsanız, bu şehrin esnafı ticaret normlarına göre, “küçük esnaf”tır.

Bakmayın isimlerinin önünde iri iri şirket unvanlarının yazıyor olmasına, alayının kazancını toplayın İstanbul’da merdiven altı kaçak üretim yapan bir üçkağıtçının cirosuna ulaşmaz!

Neyse, konumuz Erzurum’un ticaret ya da gelir gider envanterini çıkarmak değil.

Her şey ortada işte…

Bir yandan Maliye, bir yandan SGK, bir yandan elektrik ve doğalgaz şirketleri ve bir yanda da bunların hepsine rahmet okutacak, tarihin gelmiş geçmiş en acımasız tefecisi olan ve bu tefeciliği yasaya dayanarak yapan bankaların haciz ve icra sarmalı…

Esnafa göz açtırmıyorlar!

İster inanın ister inanmayın, cadde ve sokaklarda gördüğünüz ve belki de içinizden “…yahu birader, burası bir sanayi şehri değil, üretim yok, doğru dürüst ticaret yok, ama buna rağmen bunca lüks otomobil var” diye geçirdiğiniz o arabaların, en az yüzde altmışı hacizli, ipotekli…

Bankalar artık icradan bağlattıkları arabaları koyacak garaj bulamıyor!

Gelelim zurnanın zırt dediği yere…

KORONA GERÇEĞİ

Devlet, tedbir alsa bir dert, almasa ayrı bir dert…

Öyle bir şey ki şakası yok; örnekleri ortada: Şu ana kadar beşbinin üzerinde insan yaklaşık yüzyirmi ülkede hayatını kaybetti, on binlerce kişi tedavi altında…

Dolayısıyla doğru olan elbette radikal önlemler almaktı.

Fakat bu kez de ekonomi felç oldu.

İşte Erzurum…

Ekonomisi zaten pamuk ipliğiyle bağlı olan bu şehir, uzun bir yarıyıl tatilinden sonra bu kez de Korona yüzünden nakavt oldu!

Üniversite öğrencisi çekildi, şehir arısız kalmış petek gibi söndü…

Çarşıda in cin top oynuyor…

Alış-veriş merkezleri bomboş…

Besbelli ki…

Ahali kendini evlere kapatmaya başladı…

Neyse ki şimdilik İstanbul’da olduğu gibi marketler talan edilmiyor!

İŞİN ŞAKA GÖTÜRÜR YANI YOK

Gelişmeler gösteriyor ki bu Korona illeti, sanıldığından daha yıkıcı ve öldürücü olacak.

Dünya işin ciddiyetini şu birkaç gün içinde ancak kavrayabildi.

Türkiye bu hususta hakikaten on numara bir iş başardı ve tehlike daha Çin’den dışarı çıkmamışken seri biçimde önlemler aldı.

Tamam; alınan bu önlemler belki Erzurum gibi fukara şehirleri un ufak edecek, ama ne yaparsın insan ve toplum sağlığı paradan daha değerli…

Bazı beyzadeler, “…2020 yılı ülkemiz için altın yıl olacak” deyip duruyordu.

Anlaşılan evdeki hesap çarşıya uymayacak.

Siz siz olun şimdiden bu yılı “kayıp yıl” olarak görün ve başarabilirseniz sadece ayakta kalmaya çalışın…

… Ve hükümetin aldığı bu tedbirlere azami ölçüde riayet edelim…

BİZİM YERLİ MESİHİMİZ BİLİM ADAMLARINA TAVSİYE EDİYOR

Korona, İran’da mollaların yaptığı gibi öyle okuyarak üfleyerek savuşturacağımız bir illet değil…

Sahi üflemek dedim de aklıma bizim hani her derde deva sunan meczuplarımız geldi.

Sizin de dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, deve sidiğini şifa niyetine tavsiye edenler yahut da ağzında çiğnediği hurmayı müridine ilaç namına veren allı pullular hiç ortalıkta görünmüyorlar!

Mikroskopta bile güç bela görünebilen bir virüs karşısında üfleme ayinleri niye düzenlemiyorlar acaba?

Hani her ülkenin kendine göre bir Mesihi, Mehdisi var ya…

Malum bizim de Mesihimiz var, üstelik adam okumuş biri ve de eski bir milletvekili…

Demek ki okumuş olmak ne de olsa bir “fark” yaratıyor!

Baksanıza bizim yerli Mesihimiz, Korona karşısında okunmuş su, efsunlanmış hurma, deve sidiği, yanmayan kefen, yaptığın bağış miktarınca parsel parsel cennet satmak yerine, diyor ki, “… bilim adamlarının dediklerine harfiyen uyun ve bilimin dışında bir şeye itibar etmeyin”

Mesih dediğin böyle olur işte!

PEKİ CENNET SATIP CEHENEM ZEBANİLİĞİ YAPAN MEHDİLERİMİZ NEREDE

Oysa…

Bizim Mehdilerimiz de var. Hani kimi okyanus ötesinde, kimi Boğaz sırtlarında, kimi Mezopotamya’da…

Onlardan şimdilik bir “eylem” yok!

Zahir ya Korona onlara ebelerinin örekesini gösterdi ya da Mehdilerimiz dergahlarına kapandı, Korona’yı yok edecek yeni bir hadis uydurmakla meşguller!

Ticaretten girdik Mesih ve Mehdilerden çıktık!

FIKRA MOLASI

Gelin en iyisi mi bir fıkra arası verelim ve sonra da bitirelim bu bahsi…

Fıkra bu ya, ağa, oğlu ve hizmetkârın oturduğu odaya girmiş ak sakallı ihtiyar!

“Ben” demiş. “Ben Azrail’im, şimdi bu odadan iki kişinin canını alacağım.”

Ağa baba ve mahdumu aynı anda hizmetkâra dönüp bakmışlar.

Hizmetkâr anında cevabı patlatmış:

“Yahu adam iki kişi diyor. Tamam, hizmetkâr olarak o biri benim, ama adam iki kişi diyor.”

SİZİ BİLMEM AMA BEN KORONA’NIN “ADİL BİR ÖLDÜRÜCÜ” OLDUĞUNA İNANIYORUM

Korona’yı kim çıkardı, kim dünyaya saldı, kim günün sonunda yüzlerce milyarlık vurgun vuracak bilemem…

Lakin kim çıkardıysa epey adil biri!

Baksanıza fukarayı da dize çökertiyor, ünlüleri de… Devlet adamlarına da boyun eğdiriyor, en zengin olanına da…

Çin yerine misal İran’dan çıkmış olsaydı bu virüs, diyecektim ki yoksa bu mollalar “kayıp imam”larını mı buldu!

Bizim kuşak, Ergun Hiçyılmaz’ın o eserini defalarca okudu:

“Cellatları da asarlar!”

Besbelliki küresel Firavunlar, ölü sayısı en az on bine ulaşmadan, kendi elleriyle yarattıkları bu canavarın panzehirini kimseye sunmayacak.

O vakte kadar da görünen o ki, ne bizim ne de Arap dünyasının Mehdilerinden kimseye bir fayda olmayacak!

(Hayır, Arap dünyasındakiler ne yapıyor bilmiyorum, ama bizim Mehdilerimizin anında araziye uydukları ortada, baksanıza hadis bile uyduramıyorlar artık.)

DİYANET SINIFTA KALDI, ÇUVALLADI

Halbuki Allah’ın elçisi adına şu yalanı çok rahat müritlerine amentü diye ezberletebilirlerdi:

“Peygamber buyurdu ki uzak Asya’dan bir düşman gelecek, ama o düşman Müslümanlara, şeyhleri için yaptıkları bağış nispetinde isabet edecek! Kim ki hocasının eteğine yapışır ve O’nun şefaatine mazhar olursa cehennem kapıları ona kapatılacaktır!”

Dikkat buyurun, şeyh efendi burada Korona demiyor!

Böyle demiyor diye, bu onun kerametine halel getirmez. Çünkü O, her an zaten Tanrı’yla alış-veriş halinde!

Hristiyanlık dünyası bilsin ki…

Cellatlar asılmadan hiçbir kilisede günah çıkarılmayacak.

Ya bizim sarıklı Nemrutlarımız, illaki onlar yeni İbrahimler mi kurban istiyor?…

Şu Koronavirüs meselesinde dibine kadar çamura gömülen, esasında öncesinde de hiçbir başarısı olmayan ama buna rağmen en seri biçimde saniyede on defa “başüstüne efendim” dediği için kafasına kavuk ve sırtına cübbe giydirilen bugünün “Şeyhulislam”ı Korona’ya dair, Rizeli milli Mesihimiz (Hasan Mezarcı) kadar net ve hesapsız konuşamıyor.

Öyle ya altında zırhlı araç var, limitsiz harcama yetkisi, her cenazede yalancıktan da olsa “hocam öne buyur” saygısı…

Ne hazin oysa koskoca Şeyhulislam, mahalle cenaze levazımatçısı kadar bile değer görmüyor.

Aslında onlarda para denizde kum!

Hele onların bir de vakıfları var ki, bugüne kadar tek bir fukaraya Allah rızası için tek bir ekmek vermedikleri halde adları “hayır” kurumuna çıktığı için kimi saftirik dindarların bağış yaptığı bir vakıf!

Müftülere lüks odalar, Diyanet otellerinde (Kağıt üzerinde hiçbir Diyanet rezidansı ‘otel’ olarak geçmemektedir.)neymiş efendim, kavukluğunun inandığı ve savunduğu dini, alemi İslam’da hakim kılmak!

Şimdi anlıyor musunuz; gençler, neden bu emme basma evliyalarına zerre kadar itibar etmiyor?

Çünkü bilim insanları onları mütemadiyen yalanlıyor da ondan…

Beyzadelerim dini bilmiyorlar, hem de hiç…

Körü körüne hala şeyhlerinin onlara şefaat edeceklerine inanıyorlar…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.