Bak sen hele bizim Orhan Bozkurt’a…

“Suskun Kentin Çığlığı” Kitabın müellifi Orhan Bozkurt olunca, adı da elbette ki bu olur… Sevgili kardeşim, meslektaşım ve mesai arkadaşım Orhan…

Otuz yılı aşan esaslı bir yolculuğun yoldaşı…

Basından takip ettim.

Orhan, bu kıymetli eseriyle önce kitap fuarında, ardından da imza günlerinde okurlarıyla buluştu.

Çok da büyük bir ilgi gördü, takdir topladı; yazdıkları ile Erzurum’a tercümanlık ettiğini ispatladı.

Orhan Bozkurt, usta bir gazeteci olmakla birlikte çok güçlü bir yazar ve gönülleri titreten bir şairdir.

Suskun Kentin Çığlığı da zaten bu muhtevasıyla üç şapkayı bir başta toplamış.

Dündü, kıymetli kardeşim Orhan gazeteye geldi. Elinde, Suskun Kentin Çığlığı, her zaman olduğu gibi yüreğinde de sevgi anıtı duruyordu.

Oya gibi nakış nakış işlemiş…

Erzurum’un yakın tarihine, elbette ki basın planında projektör tutmuş…

Adıma imzaladığı bu değerli eserinde Orhan, hayatın tam da kendisine dair kesitler sunuyor.

Suskun bir kentin içten içe nasıl çığlık attığını anlatıyor.

Sağolsun, bu fakire de yer vermiş…

Kitap masamın üzerinde… Birkaç güne okumuş olacağım.

Dile kolay…

Orhan Bozkurt’la, yirmi yıl aynı gazete çatısı altında mücadele verdik, gazetecilik yapmaya çalıştık ve nice zorluklar karşısında tam bir dayanışma içerisinde olduk.

Gözleri yazmaktan ötürü bozuktu, ama ısrarla numaralı gözlük takmazdı.

“Korru” demem bu yüzdendi.

Orhan, çok erken yaşta art arda önce annesini sonra babasını kaybetti…

İkisi kız biri erkek üç küçük çocuk artık ona emanetti.

İyi de Orhan da çocuk sayılırdı, bu ağır yükün altına girdiğinde…

Neyse ki muhtar amcası ve amcasının oğlu yürekli insan Ayhan hep arkalarında durdular.

Yıllar yıllar sonra Orhan çok iyi bir evlilik yaptı.

Eşi değerli Merve, Orhan’ı sarıp sarmaladı. Ona bir de Saltukhan gibi yiğitler yiğidi bir evlat verdi.

Hoş, Orhan bir kitap kaleme almamış olsaydı da yazarlığına, gazeteciliğine ve şairliğine asla halel gelmezdi.

Orhan bu gayretiyle, yarınlara bir yeni imza atmış oldu.

İlgililer bu haykırışı hesaba katar mı katmaz mı bilemem…

Lakin bildiğim şudur:

Bir ses, önce çığlığa sonra da çığa dönüşür…

Orhan Bozkurt…

Eline, yüreğine sağlık…

Sen yazarsın da o kitap okunmaz mı?