NEFES AL… NEFES VER…

Erzurum’a öteden beridir ve senelerdir hiçbir fayda üretmemiş olanların şu salgın döneminde kalkıp da ahaliye kahramanlık taslamaları sizce de komik değil mi?
Düşünebiliyor musunuz?
Şehrin nefesini kesmekten başka hiçbir işe yaramayan adamlar, şehre nefes aldırmaktan bahsediyor, nefes alıp verme yollarını gösteriyor…
Hâlbuki bunların senelerdir kendileriyle birlikte kimlere nasıl nefes aldırdıklarını cümle âlem biliyor zaten…
Ama onlar zannediyor ki, insanlar aptal ve hiç kimse hiçbir şeyin farkında değil…
Boş verin…
Onlar varsın öyle sansınlar da…
Peki, bu şehir bunlardan ne zaman kurtulacak derseniz, işte orası da ayrı bir muamma…
Neden mi?
Gelen gitmiyor çünkü…
Şehrin en baba STK’larına ve meslek örgütlerine bir bakın Allah aşkına!
Bakın bakalım ki başkanları kaç yıldır orada…
Ve hele bir sorun!
Sorun ki, bunca zamandır bu şehre ne faydanız oldu?
(???)
Ama kalkmış şimdi de yüzleri kızarmadan şehre nasıl nefes alınacağını ve nasıl nefes verileceğini gösteriyorlar…
Akılları sıra şehrin hastalığını teşhis ediyor, tanı koyuyorlar… Sonra ilaç oluyorlar; kimi zaman merhem olup sürülüyor, kimi zaman da oral yolla yutuluyorlar bunlar…
Gelin görün ki hiçbir faydaları olmuyor; hep yan etki, hep yan etki…
Oy Erzurum!
Vay Erzurum!
Ne kara bahtlı, ne kem talihli bir şehirmişsin ki sen; yıllardır bu sahte kahramanların peşine takılıp gitmişsin!
Kanını emmişler, susmuşsun!
Sömürmüşler, ses çıkartmamışsın!
Kandırmışlar, inanmışsın!
Ve bugün olmuş inanmaya da devam ediyorsun bunlara… Paye veriyorsun, koltuk veriyorsun, unvan veriyorsun, rol veriyorsun…
İyi de…
Ver, ver, nereye kadar?
Almaya hiç mi niyetin yok?
Söylesene Erzurum!
Gözünün içine baka baka seninle dalga geçen bu maskeli kovboylara ne zaman “dur” diyeceksin?
(…)
Ve sana bir hatırlatma Erzurum!
Senelerce zokayı yutturmuşlar ya sana bunlar; bu kafayla gidersen eğer, öyle zannediyoruz ki yakında hapı da yutacaksın…
Bizden söylemesi!