Vedat REFAYELİ
Erzurum, tarih eserleri ile zengin ve de ünlü bir şehir. El hak, bu çok doğru. Ama aynı Erzurum, üzülerek söylüyorum, ‘korumaya çalışılırken tahrip edilen eserlerin de yeraldığı bir şehir’ oluyor aynı zamanda. Hem de bizzatihi gerçek anlamda ‘koruma bilincine sahip olan kişi ve kurum’ların eliyle! Bunun en büyük ve de bariz örneğini Çifte minareli Medrese’de görmek mümkün. Restorasyon adı altında hem de onca maliyete rağmen gerçekleşen onarım, Çifte minarelerinin dokusunu katletmiş, büyüsünü bozmuş, gözlerimle görünce tabiri caizse pilim bitti! O güzelim Çifte minarelere, çatısı yağmurdan etkilenmesin diye kenarlarına kondurulan su borularının yanı sıra arkasındaki bölümde yeralan çelik yapı ve cam bölme, sadece yazık değil, ‘yazık ötesi’ olmuş! Derdiler de inanmazdım ama gözlerimle bizzat görünce beynimden vuruldum! Ne kadar soğuk, ne kadar kaba, ne kadar banal bir görüntü Allahım! Asıl işin ilginç tarafı, bu yanlışlığa rağmen henüz daha harekete geçilmemiş olması. Hem de Vali’ye rağmen! Evet, yanlış duymadınız! Araştırdım, bu restorasyon katliamı taa dönemin Valisi Ahmet Altıparmak zamanında olmuş. Üstelik Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun da onayıyla gerçekleşen bu restorasyonu Vali Altıparmak da tasvip etmemiş, bu çirkin görüntünün düzeltilmesi için ilgililere talimat vermiş, kamuoyuna da ‘revize proje’ hazırlanacağı bilgisini aktarmış. Doğrusunu yapmış. Ona düşen de odur zaten. Ancak, onca şeye rağmen bugün gidin o görüntü aynen yerinde duruyor! Artık şimdiki sayın Valimizin, onca işin arasında bu meseleye de bakacağına ve de kararlılığını ve dahi duyarlılığını biliyorum, çözüm yoluna gideceğine de yürekten inanıyorum.