Bu hafta herkesin morali bozuk, herkesin suratından düşen bin parça adeta…
Sebep?
Erzurumspor elbette…
Evinde oynadığı ve üstelik de yasaklı bloklar olmasına rağmen 13 bin kişinin akın ettiği maçta ortaya koyduğu kötü performans yüzünden yani…
Herkes bu konuda hem fikir, herkes aynı görüşte:
Erzurumspor, bu ligin en kaliteli takımı!
İyi, güzel, hoş da…
Neye göre?
Bu haftaki saçma sapan futboldan yola çıkacak olursak nasıl bir kalite?
Biraç futbolcunun dışında koskoca takım, sanki topuklarında yumurta varmış gibi gezinip durdu sahada…
Peki, topuklarında yumurtayı kırmamayı beceremeyenlere ya ne demeli?
İbrahim Akdağ gibi örneğin…
Bildiğiniz, futbol adına “kötü” denilebilecek ne kadar faktör varsa, hepsinin altına o gün imzasını attı İbrahim…
Ve attığı bu imzayla Erkan Sözeri’nin ufaktan-ufaktan ısınmaya başlayan suyunun altına da, odun atmış oldu…
Zira bu mantalite devam ettiği sürece Sözeri’nin suyu beklenenden bile çok daha çabuk ısınacak gibi görünüyor…
Şimdi!
Erkan Sözeri belki kızacak, belki de gönül koyacak bize ama ayın ondördü gibi orta yerde duran gerçek şu: takımda bir başka akıl devrede…
Başka bir ifadeyle…
Sergilenen oyun, Erkan Sözeri gibi bu ligin en iyilerinden olan bir hoca için çok, çok, hem de çok vasat kaldı…
Sanki bu maçı Erkan hoca değil de, bir başkası yönetti 90 dakika boyunca…
Kadroya bakıyoruz, öyle…
Oynatılan oyuna bakıyoruz, öyle…
Hatalara ve bu hataları yapanlara bakıyoruz, yine öyle…
Dolayısıyla bu da ortada çok ciddi bir sorunun olduğunu gösteriyor ki; bu sorunu çözme işi de, ilgilisine, yani kulüp yönetimine kalmış…
Yanlış düşünüyorsak söyleyin!
Futbol cahili olan bir adamın bile rahatlıkla gördüğü bir takım eksiklik ve aksaklıklar, nasıl olur da yılların deneyimi ve tecrübesine sahip bir hoca tarafından görülmez?
Öyleyse…
Bu işte bir iş var beyler!
Kimse kusura bakmasın, hele Erkan Hoca hiç!
Çünkü böyle bir maçın altına bizim tanıdığımız o Erkan Sözeri de imzasını atamaz vesselam!