Biz bu yazıyı kaleme alırken; transfer sezonunun kapanmasına hepi topu iki saat kalmıştı…
Sonrası ne olur, bilmiyoruz ama biz transfer defterinin kapandığını varsayarak söyleyelim ki; Erzurumspor’un işe yarar tek transferi Sissoko oldu.
Yusuf Acer’di, Ömer Şişmanoğlu’ydu falan, bunlar hikâye…
Sağlam bir stoper ve yerinde duramayan bir forvetle işi bitirmeliyken, bitiremedik…
Öyle görünüyor ki;
Sezon sonuna kadar Pote’nin ve Oltan’ın ıskaladığı toplarla şişip durmaya devam edeceğiz… Ömer Şişmanoğlu ile ne şekilde verem olacağımızı henüz test etmediğimizden, şimdilik susuyoruz…
Geriye kaldı Sissoko ve Jasmine…
Ha bir de…
Bizim Aykut’la Hasan Hatipoğlu…
Allah ayaklarına güç kuvvet vere de, golü hiç olmazsa onların sayesinde bulalım…
Yoksa halimiz yaman mı yaman!
Duman duman!
*
Kimse yanlış anlamasın!
Ortaya karamsar bir tablo koymak niyetinde değiliz; kaldı ki, asla ve de kat’a böyle bir muradımız olamaz!
Biz, sadece geride bıraktığımız 19 haftaya bakarak çizdik bu tabloyu…
E malum…
Perşembe’nin gelişi de Çarşamba’dan belli olduğuna göre; ortaya çıkan tablo da bu oldu işte…
Allah vere!
Allah vere de, başından-sonuna kadar yanılmış olalım!
Allah vere de…
Pote ve Oltan birer gol makinesine dönüşe!
Ömer Şişmanoğlu ile gol ve goller bulalım!
Allah vere!
Dediğimiz çıkmamışmış, yanılmışız falan, emin olun boş bunlar…
Erzurumspor şampiyonluk yolunda emin adımlarla ilerlesin ve taraftarını verem etmesin de; yanılan, yanlış gören ve yanlış düşünen varsın da biz olalım…
Çünkü bizim yanılmış olmamız, Erzurumspor’un alacağı bir tek üç puandan bile önemli değil…
Kalın sağlıcakla…
SEN KİMSİN?
Futbolla başladık, bir futbol fıkrasıyla devam edelim o halde…
98 Dünya Kupası’nı Fransa Milli Takımı’nın kazandığını gören ünlü teknik direktör hemen ilk uçakla Fransa’ya milli takım hocasından taktik almaya gider.
Hoca, Fransa’nın hocasına,
“Ya hocam siz nasıl şampiyon oldunuz, özel bir yöntem mi kullanıyorsunuz?” der. Bunun üzerine Fransa Milli Takımı’nın hocası,
“Yok hayır. Sadece futbolcularıma zekâ testi uyguluyorum,” der ve Fransa Milli Takımı’nda forma giyen Zidane’ı yanına çağırır ve şöyle der:
“Zidane senin ananın babanın çocuğu ama kardeşin değil, kim bu?” der.
Zidane da,
“Benim, hocam” der.
Hoca da aynı şeyi kendi futbolcularında uygulamaya karar verir ve İstanbul’a geri dönüp Hakan’ı yanına çağırır ve
“Hakan senin ananın babanın oğlu ama kardeşin değil, kim bu?” diye sorar.
Hakan da,
“Bir dakika Hocam, gidip bir Hagi’ye sorayım,” der. Hagi’ye gidip,
“Hagi senin annenin babanın oğlu ama kardeşin değil, kim bu?” der.
Hagi de,
“Benim tabi ki” der. Bunun üzerine Hakan Hoca’ya döner ve
“Hagi’ymiş hocam” der..
Hoca da,
“Saçmalama oğlum ne Hagi’si.. Cevap Zidane” der…