Aldırmamak ne Demek?!

Sabahattin Ali'nin meşhur şiiri vardır. "Aldırma gönül, aldırma". Bu şiiri Sinop Cezaevinde yazmış, tutukluyken. Yıl 1933.

Sitem, elem, adalet, zalimane koşullar, aşk barındırır!

Büyük Usta'ya sözüm yok elbette! Ancak şiirin sözlerinin sadece bir ve üçüncü kelimesi olan aldırmayı anladık ve onu da yanlış anladık ki, artık hiç bir şeye aldırmayan bir karakterimiz oluştu.

Bütün milletimizi topyekun çok yakından ilgilendiren ciddi konu başlıkları var, bu başlıkların hangisi hakkında endişe duyuyoruz, sebebini araştırıyoruz, emin değilim. Kanaatim ise büyük bir çoğunluğun ciddi konularda duyarsız olduğudur.

Su yok, kuraklık kapıda. Ve kuraklık büyük bir faciadır. İki gün evlerde su akmasa mahalleye kokudan girilemez. Salgın hastalıklar insanların hayatları için büyük bir tehlikedir. Çünkü hijyen suya bağımlıdır. Hijyenin ilk basamağında insanlarda temizlik ruhu ve sonra su gelir. Kimyasallar alternatif değildir. Ormanlarımızın yakılması, ormanlarda maden arama ruhsatı verilmesi aynı zamanda gerçekleşiyor. Zeytin ağaçları önce katlediliyor. Bu konuda düşünen kafa yoran, araştıran, kaleme alan, TV haberlerine konu eden, üzerine düşeni yapan STK'lar var mıdır? Vatandaşımızın yüzde kaçı bu konuyla ilgili dersiniz?

Veya kapalı kapılar ardında siyasilerin, yöneticilerin yaptığı devletimizin geleceği hakkında verdikleri kararlar hakkında neler biliyoruz?

Aldırmıyoruz ve bu aldırmama huyumuz çok pahalı sonuçlara mal olur ve faturayı hep birlikte öderiz! Ha hesap ödemeye gelince kimse bir adım geri kaçamaz, herkes öder.

Gerçek milliyetçi, gerçekte vatansever önce ülkesini düşünen, korumaya çalışan, yabancıdan kıskanan, günlük haberdar olan ve üstüne düşeni yapandır. Gerisi lafügüzaf!