Tarihle, geçmişle kavgalıyız. Hâlbuki geçmişi derin olmayanın dünü zayıf, bugünü perişan ve yarını olmayacaktır.

Çocuktuk köyde hayvanları otlatma, baharın kuzuları sevme, Temmuzda ekin biçme ve Ekimde okul.

1960 yıllarının ortaları. Köyde 21 köy odası var. Yaşlı dedeler köy odalarının baş köşesinde otururdu.

Askerlik anıları, Kerem ile Aslı, Aşık Garip ile Şahsenem hikayeleri dinler, bazen hatıralarını anlatırlardı.

Köy odasında Karadavut, Siyer, Hz. Ali Cenknameleri, Ömer Nesefi'nin Akaid kitapları okunurdu. Kitaplar çok ama çok eskiydiler.

Köyümüz 200 haneye yakın büyük bir köydü. Evlerde kitap adına bir şey yoktu. Bazı evlerde Mevlit , elifba suparaları başka . Yok.

Derken ilkokul bitmiş Kandillide Ortaokula başlamıştık. Artık ders kitaplarımız vardı. Tarih sevdiğim için okumaya çalışıyordum. Öğretmenim Mevlana'nın Mesnevisini verip okumamı istedi. Yaş 13. Okudum ama anlamadım.

Derken Lise yılları başladı. Emin Oktay'ın Tarih kitabını okuyor, Enver Ziya Karalı tanımaya çalışıyorduk.

Artık ideolojilerin içindeydik. Sağda olanlar İnönü'yü, solda olanlar Abdülhamit'i sevmiyordu.

Sevmenin ötesinde ağza alınmayacak sözler sarf ediliyor, böylece kim çok söverse o; o kadar taraftar topluyordu. Tıpkı şimdilerde olduğu gibi.

Yalan söyleyen tarih utansın demişlerdi birileri. Diğerleri kızıl sultan.

Nazım Hikmet Vatan Haini, Arif Nihat Asya "Bayrak" şairiydi sağcılara göre.

Solculara göre Nazım "Milli şair", Necip Fazıl Kısakürek "gericiydi".

Mahalleler bölünmüş, idealler zıtlaşmış, felaketler dolaşıyordu. İfritler gençliği kendi emelleri doğrultusunda yönlendiriyor, tarihe küfrettiriyorlardı.

Gençtik , elimizden tutup doğruyu söyleyen sayısı azdı. Zaten onları kimse dinlemiyordu. Onlar aklı kulanın, çalışın , okuyun ülkeye faydalı olun demekteydiler.

Kimsenin dinlemeye niyeti yoktu. Bildikleri bir şey vardı: Cumhuriyete ve kahramanlara çamur atmak. Çünkü çamur attıkça yükseliyorlardı.

Halbuki Alpaslan'ı, Fatihi, Abdülhamit'i, Atatürk!ü bu millet çıkarmıştı. Hepsi Türk Milletinin evladıydı.

Ama karanlık güçler işi öyle tezgahlamıştı ki işler kurulmuş saat gibi ilerliyordu. 21. yüzyılda geldiğimiz nokta buydu. Birileri basın, yayın yoluyla, televizyonlar aracılığıyla tarihimize küfrederken birileri küfredenleri ödüllendiriyorlardı.

İşte bugün içine düştüğümüz çıkmaz buydu. Son iki yüzyıllık Türk tarihi okunmadan, didik didik edilip anlamadan, anlatılmadan işler doğru rotaya oturmayacaktı.

O halde tarihe ve milli kahramanlara küfretmeden, gelin okuyalım, cehalete pirim vermeyelim.

Gelin tarihimizle barışalım. Geçmişe bağırmaktan vaz geçip, geleceğe güvenle bakalım.

Unutmayın; "bugün siz küfrederseniz, yarında size küfredeler".

Neticede neyi değiştirirseniz değiştirin sonuç değişmez.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.