Vicdanlı insan kimdir? İyiyi tanıyan, iyiyi seven, iyiyi tanıyıp sevdiğini iyi yapandır. Vicdan kavramı üzerine yeniden düşünmek kendimiz üzerine yeniden düşünmektir. Vicdan, Arapça bir kelimedir. Lügatte; Bulma, keşfetme, Tanrı aşkı ile dolma, Tanrı aşkı ve coşkusu, gönül şahadeti, fuat, kalp, zamir, vicdanı zimmî, (conscience on his) nefisteki yorgunluk, sorumluluk kaynağı demektir.  

Türkçe lügatte vicdan: kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç.  Ahlak kitaplarımızda ise vicdan: Allah tarafında kullarına ihsan edilmiş, nurlu bir duygu, kalp terazisidir; o, bütün meydana gelen fiillerin ve davranışların, hayır-şer, faydalı-zararlı yanlarını tartıp muhakeme ederek ortaya koyar ve bize bildir. Hukuki vicdan: kişinin ahlaki değerlerini, kararlarını, davranışlarını yönlendiren açık ve gizli bir bilinçle yargı verme gücüdür.

Vicdan günlük dilde kullandığımız bir kavram. Ancak vicdan üzerine düşünmeye ve bu kavramın içerisini doldurmaya başlayınca oldukça yeni bilgilere ulaştığımı ifade etmek ve sizlerle paylaşmak istedim. Vicdanla ilgili Atasözleri ve Deyimler Sözlüğüne baktığımda kayda değer bir Atasözümüzün olmadığını gördüm. Rahmetli Annem Osmanlı bir kadındı, her olaya bir tekerleme ve veciz söz söylerdi, vicdanla ilgili ondan bir söz duymadım. Üniversitedeki meslektaşlarıma vicdanla ilgili bir Atasözü biliyor musunuz dediğimde kimse bir şey diyemedi. Sekiz yıla yakın mihraptan hutbe okuyan biri olarak vicdanı konu alan bir hutbe okumadım ve şimdiye kadarda okunan hutbelerde de duymadım. Arapça bir ifade olmasına rağmen vicdan kelimesini Kuran'da ve Hadisi kitaplarında da bulamadım. Kuran'da geçen fıtrat, nefs, kalb, sadr, akıl, şuur, basiret, furkan, şakile kavramları yine Arapça bir kavram olan vicdan yerine kullanılabilir mi? Çok zor. Zorlama olur. İlkokul birinci sınıftaki fişlerden lise son sınıfa kadar ders kitaplarında ve hatta Din Kültürü ve Ahlak Dersi kitaplarında vicdanı konu alan bir metne rastlamadım. Eğitim Fakültesinde okuttuğum Din Kültürü ve Ahlak Dersi kitabında ve Felsefe kitabında azda olsa yer aldığını gördüm. Bu kavram klasik ahlak kitaplarımızda değil,  Osmanlı son döneminde yazılan ahlak kitaplarımızda Batı'dan yapılan çevirilerden sonra yer aldığını fark ettim. Açıkçası vicdan kavramı, kendimize ait ve kendimizce üzerinde düşünülmüş bir kavramımız değil. Türk ve İslam medeniyetinin şiirinde, masalında, hikâyesinde, ninnisinde, atasözünde işlenmiş bir kavram olmayan vicdan, son yüzyılda Batı medeniyetinden ödünç aldığımız bir kavram. Kültür hayatında vicdana yer bulamayan toplumun 'vicdani ret' konusunu ağzına sakız yapması, insana ne de eğreti geliyor.   Fransız İhtilalı sonrası hukuk metinlerinde Din ve Vicdan kavramları, yanına Özgürlük kavramını alarak  "Din ve Vicdan Özgürlüğü" maddesine dönüşür. Bizim de Anayasa'larımızda bu madde böylece yer alır. Vicdan hürriyetinin olmadığı toplumlarda en önemli tehlike Atatürk'ün ifadesiyle 'mutaassıp' bireyler yetişir. Vicdan hürriyeti ortamında yetişen bireyler ise: sempati, sevgi, ilgi, anlayış, hürriyet, eşitlik,  sabır, geniş görüşlülük, katlanma, hoş görme, başkalığı kabul etme, izin verme ve müsamaha gibi temel anlayışları kazanır. Vicdan özgürlüğü anlayışını hayat biçimine, okul müfredat programlarına, anayasasına yerleştiren toplumlar bunun değeri üzerine düşünen toplumlardır.

Vicdan üzerine akıl yürüten, söz söyleyenlere kulak verirsek vicdanı daha iyi anlamış oluruz.  Namık Kemal, "Kapılma dehrin iğfalatına ahlak bahsinde, Sana ol fende vicdanın yeter üstat lazımsa.", Tevfik Fikret, "Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.", Atatürk, "Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister" der. Yine Atatürk, "İnsanları manevi mutluluğa kavuşturma işini üzerine almış olan din, yabancı eli değmeyen vicdanlarda yüce yerini alacak ve Tanrı ile kul arasında bir kutsal ilişki aracı durumuna girmiş bulunacaktır. Bu kutsal ilişkiyi camilerde, kiliselerde, havralarda ya da sadece vicdanlarda arayıp bulanlar vardır.

Devletler ve kanunları, hepsinin koruyucusudur.9 Nisan 1928." der. Yine O, "Vicdan hürriyeti'; her fert, istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre malik olmak, mensup olduğu bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz. Vicdan hürriyeti mutlak ve taarruz edilemez, ferdin tabii haklarının en mühimlerinden tanınmalıdır…..Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının uymada serbesttir. Biz, dine saygı gösteririz."der.

Eski Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki, din ve vicdan hürriyeti konusunda vicdan hürriyeti;  "Dini ihmal etmek, onu bir tarafa atmak için değil, bütün din ve mezheplere saygı göstermek için kabul edilmiş olan bir düsturdur. Âlemde vicdan taşımayan içtimai bir heyet yoktur. Çünkü her içtimai heyet bir vicdanın tezahürüdür. Vicdani külli taşıyan fertlerin ve cemiyetin haklarına saygıyı bir gaye diye telkin eden dinlere saygı göstermek ve hayat hakkı vermektir. Vicdan hürriyeti düsturunu tatbik edecek bir cemiyetin her şeyden önce, mukaddes vicdanlara şamil külli bir vicdanı bulunmak gerekir. Böyle bir cemiyet ise ancak dini vicdana sahip bulunan fertlerden teşekkül edebilir. Vicdan hürriyetiyle tearuz eden, vicdanı külli demek olan dinler değil, dar bir vicdana sahip olmaktır ki, o da taassuptur."der. 

Elmalılı Hamdi Yazır, Paul Janein Felsefe Tarihi'ni Metalib ve Mezahib adıyla Türkçemize çevirir. O, çevirdiği Felsefe Tarihi'ne genişçe bir giriş yazar bu girişte milliyet kavramına yeni bir tanım getirir: "Milliyet, bir toplumun bir araya gelmesine sebep olan içtimai bir nefis, bir vicdan demektir. Irk ve kan milletin kabiliyeti değil, bu kabiliyetin meydana çıkmasına yarayan vasıtalardır.

Her milletin genişleme gücü o vicdanın şümul derecesi ve külliliği ile mütenasiptir. Lisan dahi, ırk ve kandan ziyade bu vicdanın ifadesidir. Din, bu vicdanın en şümullü temelini, en büyük teminatını teşkil eder. Bir toplumun dini ne ise içtimai vicdanı da o, içtimai vicdanı ne ise, gerçek dini de odur. Din, Hakk'ı bulmak ve tapınmak demektir. Devlet, milletin hukuki şahsiyeti ve bu hüviyeti ile faaliyetidir. Her devletin bir milleti vardır ve lakin her milletin bir devleti olmayabilir. Devlet, milletin işlerini görmekte faaliyet unsuru ile ağır basar. Bu devlet idaresi unsurunun kıymeti de toplumdaki külli vicdanı iyi temsil ile beraber dışta ve içte haiz olduğu ameli kudret ve maddi mukavemet ile mütenasip olur."der.

Kant ise vicdan ve din ilişkisi konusunda: "Din, Tanrı bilgisine tatbik edilmiş ahlaktır. Tanrı'yı hoşnut edebilmenin yegâne gerçek yolu; daha iyi bir insan olmaktan geçer. Tanrısal yasa aynı zamanda Tabiatın yasası olarak kabul edilmelidir, çünkü keyfi değildir. Bu sebepten ötürü din tamamen ahlak alanına aittir. Sadece ilahiyata dayalı bir din, ahlaka dair hiçbir şey ihtiva edemez. Bu yüzden ondan bir yandan korku diğer yandan ödül umudu dışında hiçbir şey elde edemeyiz. Ve bu sadece hurafe kabilinden tapınmadan başka bir şey meydana getirmez. Şu halde ahlak önce gelmeli ve ilahiyat onu takip etmelidir ve bu dindir.  İçimizdeki yasaya biz vicdan deriz."der. Yine Kant; "Esasen vicdan eylemlerimizin bu yasaya tatbikidir. Eğer vicdanı her ne kadar bizim üzerimizdeki bir yargıç mevkiindeyse de,  aynı zamanda içimizde bir yargı- mercii kurmuş olan Tanrı'nın temsilcisi olarak görmemiş olsaydık, vicdanın azarlamaları-kınamaları sonuçsuz kalırdı. Eğer din, ahlaki dürüstlüğe-titizliğe eklenmez ise hiçbir faydası olmaz. Ahlaki dürüstlük-titizlik olmaksızın din bir hurafe işidir. İnsanlar Tanrı'yı tanrısal yasanın nasıl gerçekleştiğini düşünmeksizin, evet hatta kudretini, hikmetini vb. bilip araştırmaksızın ona hamd ve övgü ile kudretini ve hikmetini tazim ile kulluk edeceklerdir. Bu tür insanların vicdanı için bu ilahi söylemler bir afyondur. Üzerinde rahatça-sükûn içinde uykuya dalabildikleri bir yastıktır."der.  

J.J. Rousseau ise: "Vicdan! Vicdan! İlahi içgüdü, ölmez ve ilahi seda; cahil ve görgüsüz olanların zeki ve hür insanların en emin kılavuzu; hayır ve şerrin hata yapmaz hâkimi, Allah'a benzer kılan kuvvet, insanın Yaradılışındaki necabetle hareketlerindeki ahlaklılığı veren sensin; sen olmasan beni hayvanların üstüne yükseltecek kuvvet ne olurdu? Sapkınlıklara salarak yolumu şaşırtan kaidesiz bir anlıkla ilkesiz bir akıl mı bana yol gösterecekti?"der.

Erich Fromm, vicdanı, otoriter ve hümanist vicdan diye ikiye ayır. O'na göre Otoriter vicdan: İçe mal edilmiş bir dış otoritenin, ana-babanın, devletin, ya da belli bir kültürün içerisindeki herhangi bir otoritenin sesidir. Hümanist vicdan Kendimizi beğendirmek için didinip durduğumuz, beğenmemesinden ise korktuğumuz bir otoritenin içe mal-edilmiş sesi değildir. Her insanda bulunan ve dışarıdan gelen mükâfat ve cezalardan bağımsız olan kendi sesimizdir.

Otoriter vicdanda; Devlet, Önder, Kamuoyu Korkusu beğenme ve beğenmeme egemendir. Emir ve yasaklar etkindir. Bir ideale bağlanarak İdeolojik düşünce kalıplarında olan insan çete kurarak ve ona boyun eğerek vicdanını bu emirlerle bezeyerek kötülük yapabilir. Bunda da hayranlık ve korku baskındır. Emirlere uyan vicdan, kötülüğü yaparak otoriteyi hoşnut etme mutluluğuna erer. Vicdan rahatsızlığı ise, otoritenin dışına yitilmektir, cezalandırılmaktır, terk edilmektir. 

Hümanist vicdan ise bu anlayışın tam tersidir. Kendimizi beğendirmek için didinip durduğumuz, beğenmemesinden ise korktuğumuz bir otoritenin içe mal-edilmiş sesi değildir. Her insanda bulunan ve dışarıdan gelen mükâfat ve cezalardan bağımsız olan kendi sesimizdir. Vicdan( conscienta) kendi içimizdeki bilgidir, yargıdır. Sadece aklımızın değil, tüm kişiliğimizin gösterdiği tepkidir. Vicdan kendimizin kendimize karşı gösterdiği tepkidir. Kendine başkaldırıdır. Kendi sesimizi dinlemeyi başarabilmedir. Kendi sesini duymayan ve dinlemeyen insana çoğu kez, uyku;   insanın vicdanını susturamayacağı biricik fırsattır."der.

  Hülasa: Güven duyulan insan erdemce en soylu insandır. Vicdanına ihanet eden insan en soysuz insandır.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.