Cinayet, siyaset, hizmet..

Son zamanlarda bunlarla yatıp kalkar olduk.

İyimserlik yanımızı ne kadar zorlarsak zorlayalım, ülke genelinde iyi bir şey çıkarmak çok zor oldu gayrı.

Çocuk tecavüzleri, kadın cinayetleri, ikiyüzlü siyaset, yolsuz hizmet!..

Ülkemizde hal ve gidiş böyle de sanki şehrimizde her şey iyi mi!?

Kentimizi kolla, diye Erzurum'dan Ankara'ya yolladığımız saygıdeğer milletvekillerimizin pek de umurlarında değil.

Uçak seferleri azalmış, uçak biletleri artmış! Kimin umurunda! (Sayın Bakan Albayrak, Erzurum'a on fabrika sözü verdi. Ne zaman mı? Olsun, acelesi yok bekleriz!. Ama Sayın Sekmen verdiği sözü tuttu, tekstil fabrikası açılıyor, bunların her ikisi de ayrı yazının konusu, bunlar için de birkaç kelam eyleriz elbet!)

İşsiz gençlerimiz emekli kahvehanelerinde pineklemeye devam ederken, Sivil Toplum Örgütleri'nin "aman sesimizi çıkarmayalım, ne olur ne olmaz," diyerek, suskun kalmaları bir yana, Erzurum'da yaşayan hemşerilerimizin de hiçbir talebinin olmaması gerçekten düşündürücü olmalı!

Bu arada bir ilçe belediyesi için yapılan adrese teslim ihale adresine gidermiş, söz verilen hızlı tren ve metro meselesi hikâyeleşmiş! Aman ses etmeyelim!

Herkesin dilinin ucuna gelen ama bir türlü sesini dökemeyen bir zamazingosu var; var da "bilmem söylesem mi, söylemesem mi," diyerek yutkunduklarını da biliyoruz!

Kendi kendimize avunduğumuz tek şey, birçok kentte olan kadın cinayetlerini uzun zamandır kendi kentimizde olmayışı.

Kadın cinayetleri demişken, tüm ülke biliyor ki son yıllarda kadınlara karşı hayvanca, şeytanca, hunharca, vicdansızca yapılan saldırılar can almakta.

Üç kadın bir araya gelip, "öldürülmek istemiyoruz," diye ünleseler, neredeyse "vatan haini" damgası yiyecekler!

Ne yazık ki kınamaktan öteye gidemiyoruz. Ve de bazı insan dışı varlıklar da bu cinayetler için bir yerlerine kına yakılmış gibi hınzırca gülüyorlar!

O saatte dışarıda ne işi var!..

Kocasına, kardeşine, sapığına itaat etseydi!..

O kıyafetle dışarı çıkmasaydı!.. Gibi cehennemin dibine gönderilecek düşüncelerin olması insan olanı daha da yaralıyor!

Kıyafet demişken, şunu söyleyeyim ki; kıyafet tercihleri her zaman o kişinin dünya görüşünü yansıtmıyor.

Söyleyeyim.

Birkaç gün önce Yakutiye Belediyesi'nin önündeki durakta beklerken, on altı yaşlarında tesettürlü iki kızı gördüm. İster istemez konuşmalarına kulak misafiri olunca, gözüm kızların elindeki kitaplara ilişti. Can Yücel'in kitabını görünce de patavatsızca sordum. "Gençler Can Yücel'i seviyorsunuz galiba!"

Her ikisi de "evet," dedikten sonra, yine sordum, "başka hangi şairi beğenirsiniz?"

"Nazım Hikmet'i tek geçeriz!" diyen hanım kızımız, ağzından kaçırmış ve gizli bir sır verir gibi söylemişti bunu.

O yüzden herkesin tercih ettiği kıyafet, o kişinin dünyaya bakışını yansıtır, diye bir şey yok! Yani önyargılı olmak, insanların en büyük yanılgısı olmalı!

Demem o ki; bu ülkenin gençleri hangi konumda olursa olsun umut vermeye devam ediyorlar.

Belki de bu yüzden, Mustafa Kemal Atatürk, ülkemizi gençliğe emanet etti!

Ve görünen o ki; çok haklıydı.

Son günlerde tartışılan adalet, cumhuriyet ve laiklik konusunda suskun kalınması kimseyi yanıltmasın.

Bazen en büyük karşı duruş ve haykırış suskunluktur!

..

Yine başa dönelim.

Yazımızın eşiğine; cinayeti, siyaseti ve hizmeti koymuştuk.

Çünkü; Arapça köküyle dilimize köklenen bu üç sözcüğün, ikisinin anlamı çürümeye yüz tutarken, "cinayet" sözcüğü ise tüm eylemi ile kendini parlatmakta.

Çürümesi gereken gün ışığında; şeffaf ve gün ışığında olması gereken iki eylem de ne yazık ki bulunması beklenen bir gömü haline dönüşmüş!

Yazık, diyerek zırlamanın anlamı yok; bilinmeli ki bu ülkeye içeriden ve dışarıdan atılan en büyük kazık, inancın siyasetle, siyasetin de inançla anılır olmasıdır.

..

Ve biz bunlarla uğraşırken, güney doğudaki birçok kentimize ve ilçelerimize yerleştirilen Suriyeliler, "buralar bizim, siz gidin," diye posta atıyorlarmış!

E, hep böyle olur dergâhtaki siyasetin tezgâhı!

Söyleyene değil, söyletene bak! Desek yeridir yani!

Şunun şurasında 2023'e ne kaldı ki! ABD'nin kuklası olan ve İngiliz Lawrence ile birlikte Türkleri sırtından hançerleyen bir ırk, bugün Türk'ün ayağında çarık olur ancak!

(Kimse kusura bakmasın, asla ırkçı olmadım ve niyetim ırkçılık yapmak değil, gerçekleri anlatmaya çalışmaktır! Ve Türk'ü Kürt'ü, Laz'ı ve daha kim varsa kısacası Anadolu insanı bu satırların yazarı için eşittir.)

Bu da böyle biline!

Ve yeter ki emekten, cumhuriyetten, laiklikten, demokrasiden, insan haklarından ve de eşitlikten yana olsunlar. Her fikrin başımızın üzerinde yeri var!

Çok uzattım, biliyorum; ancak uzatmasak da anlatamıyoruz fikrimizi. Kıssadan hisse alanlarımız o kadar azaldı ki!

Leb, diyince, leblebiyi anlayan kaç kişi kaldık acaba!

Değil mi yani!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.