Bir ülkede terör ve anarşi var ise, yönetenlerin, yönetilenlerin meseleyi gündelik politikalardan çıkarıp, uzun vadeli, aklıselim dairesinde düşünüp, çözümler üretmesi ve bu çözümleri sabırla uygulaması konuyla ilgili tedbirleri vakit geçirmeden almasıyla mümkün olabilir.
 
Terörün ve anarşinin hangi coğrafyalarda, neden çıktığını araştırmak bunun ülkemizde devam eden terör olaylarına etkilerini araştırmak bilimin, aklın ve tarihi tecrübelerin gereği olduğu akıldan asla çıkarılmamalıdır.
 
Bir ülkede terör çıkıyorsa, yıllarca devam ediyorsa bunun toplumsal karşılığı vardır. Bu karşılığı inceleyen bilim sosyoloji ve ilgili yan dallarıdır. O halde terörle karşılaşan ülkemizde bu konuda yapılmış acaba kaç sosyolojik araştırma ve çözüm yolları var? Eğer yoksa gecikmeden üniversiteler ve bilim adamlarından bunun yapılıp kamuoyuna açılması gerekmez mi?
 
Terörün bir başka yağı ekonomiktir. Eğer toplumsal alt yapınızda ekonomik aksaklıklar var  ve yaşanan hayatta bunları tetikliyorsa derhal konuyla ilgili uzmanlar devreye girip bu istismar kapılarını kapamalıdır.
 
Toplumlar belli kültür değerleri etrafında oluşmuş birlikteliklerin ahenk içinde var olmasıyla ayakta kalabilirler. Kültürel değerler; yozlaşır, farklılaşır ise insanların duygu ve düşünceleri değişir. O halde terörün en çok kendisine zemin bulduğu bu alan uzmanlar tarafından analiz edilerek doldurulmalı teröristlere bu alanda hayat hakkı fikren tanınmamalıdır.
 
Terörün bir diğer boyutu ahlakidir. Toplumsal ahlaki değerler yozlaşmış, vicdani kanaatler parayla yer değiştirmiş, toplumca kabul edilen değerler hergün basın ve yayın araçlarıyla yok edilirken elbette teröristler bu zafiyetten faydalanacaklardır. O halde değişen toplumsal değer yargılarını çağın imkanlarını kullanarak ahlaki gelişmeyi vicdani kanaatleri güçlendirmek zaruridir.
 
Bütün bunların olması için evrensel hukuk normlarını kullanarak adaletin acil, zaman kaybetmeden sağlanması  gerekmektedir. Çünkü mülk adaletle kaimdir.
 
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım sebepleri tetikleyen iç sebeplerde vardır. Bunların başında etnik ve ırki özelliklerin hep ön plana taşınarak, kaşınarak yaranın kanatılmasının sağlanmasıdır. 21 yüzyılda insanlık tarihten ders çıkararak ırkçılığın ne kötü bir etmen olduğunu, çağdışı olduğunu bıkmadan usanmadan anlatılması sağlanmalıdır. Bu konuda kesin tavır takınılmalıdır. Ülkemiz açısında  şen şusun , sen busun diyenlere asla pirim verilmemelidir.
 
Terörün ülkemizde 50 yıla yaklaşan geçmişinin temelinde sağ ve sol görünümlü aslında temelinde büyük oranda mezhepsel farklılıkların yattığı, bunu cemaatler ve tarikatların görünmeden tetiklediği araştırılıp çözüm yoluna gidilmelidir.
 
Terör olaylarında en çok kullanılan bir diğer eleman ülkedeki aşiret, soy, sop farklılıklarıdır. Devlet kuracağı adil mekanizmalar ile ve eğitim sistemiyle bunun önüne geçmelidir.
 
1970'lerde gördüğümüz parti kavgaları günümüzde artarak devam etmekte buda terör için, ötekileştirme için kullanıldığında teröristlerin aradığı ortamı oluşturmaktadır. Demek ki yapılacak işlerden biride partilerin ötekileştirici dili kullanmalarının önüne geçilmesi olmalıdır.
 
Bölgesel farklılıklar, ortadan kaldırılmalı, okullar, öğretmenler bu işte öncülük ederek insani ahlaki adil bir hayat tarzı insanlara öğretilerek ülkenin tasada, kederde, kıvançta bir ve beraber olması sağlanmasıdır.
Terörün dış sebeplerine gelince gerek bölge dışı güçler, gerekse sınır komşularının etkilerini dizginlemek, olası ajitasyonlara fırsat vermemek için öncelikle istihbarat çalışmalarının düzgün, rasyonel ve terörün etkilerini yok edici ve sonuç alıcı biçiminde kullanılması gerekmektedir.
 
Dış sebeplere gelince güçlerinin elverdiği ölçüde düşmanımın düşmanı benim dostum" dur ilkesi gereğince bölgenin ekonomik imkanlarını özellikle petrol kaynaklarını kendi amaç ve istekleri doğrultusunda sömürmek isteyen devletler terörü bir silah olarak kullanmaktadırlar.
 
Dünya hegemonyasını ellerinde tutmak ve kendi stratejik hedeflerini gerçekleştirmek için rakiplerini ve bölge ülkelerini içten çökertmek için terörü gizli veya açık olarak desteklemeleri bunun en açık örneğidir. PKK'yı gizli desteklerken, PYD'yi açık desteklemeleri bunun en açık örneğidir.
 
Milletler arasındaki kavgalarda bu işin tuzu biberi olmakta ve insanlar ve toplumlar bu yolla acı çekmektedir.
 
Yukarıda sıraladığım terörün ve bölücülüğün kaynağı olmayı hızlandıran faktörler topluma iyi anlatılmalı, bu iş yapılırken milli menfaatler ve ülke bütünlüğü göz önünde bulundurulmalıdır.
Türkiye tüm bu etmenlere karşı; ciddi, adil, bilimsel tedbirler almalıdır.
 
Sonuç olarak; komşularıyla barışık, iç barışını sağlamış, ekonomik kaynaklarını rasyonel kullanan, siyaset dilini ötekileştirmeden kullanan yöneticilerin adaletten ve evrensel hukuk kurallarından destek almaları gerekmektedir.
 
Türkiye terörle mücadelede başarılı olacaksa bütün bu etmenleri tam bir ahenk içinde yetişmiş uzmanlar vasıtasıyla yediden yetmişe Türk Milletini eğiterek başarabilir.
Aksi halde çöküş ve yok oluş hızlanır ki...
Allah milletimizi ve devletimizi bu beladan korusun.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.