Ruhumuzun sanatkârı, hayatımızın nazımı olan muallimin aramızda ki yerinin yüksekliğini, vazifesinin geniş ruhi mesuliyetinin ağır olduğunu gençlere değil, bugün muallimlere hatırlatmak lüzumunu duyuyoruz. (Nurettin Topçu/Türkiye’nin Maarif Davası)

Yaz tatili sonrası yeni eğitim öğretim yılına başlamış olacağız. Okulların açılmasına iki aylık bir süre var. Bu süre öğrencilerimiz ve öğretmenlerimizin dinlenmesi aynı zamanda öğretmenlerimizin yenilenen müfredat programlarına uygun hazırlık yapabilmeleri için önemli bir zaman dilimidir.

Geleceğimizin teminatı öğrencilerimizi zamanın ruhuna uygun olarak ancak eğitimle hazırlayabiliriz. Özgeçmiş değil de öz gelecek hazırlama umudu ile yetiştireceğimiz öğrencilerimizin eğitim süreçlerinde en büyük destekçisi veya mihmandarı öğretmenler olacaktır.

Yeni bir anlayış ve bakış açısıyla hazırlanan eğitim programlarını da ayrıca bu sene orta öğretimde-liselerde uygulamaya başlamış olacağız.

Endüstri 4.0, 4.Sanayi devrimi veya yapay zekâ gibi kavramlar özellikle akıllı telefonların yaygınlaşması ile iyiden iyiye hayatımıza girmiş bulunmaktadır.

Bütün bu gelişmelerle beraber eğitim biliminin insanlık için cevap bulması gereken önemli bir soru var: Ruhsuz makine ile insanın bütünleşmesi gibi bir durumla karşı karşıyayız. Şimdi ne yapmalıyız?

Son zamanlarda Tekillik Çağı kavramı sıkça kullanılmaya başlandı. Robotla insanın bütünleşmesi veya geleceğin teknolojisine adaptasyonu için kullanılan bu kavram ile eğitim arasında nasıl bir ilişki kurulacak? Bilgisayar, bilişim ve robotik kodlama sahasındaki gelişmeler ve biyo-genetikteki yeniliklerin ilerleyen zamanlarda dünyamızı farklılaştıracağını ve eğitimin de bu yeniliklere hazırlanması gerektiği ise artık kaçınılmaz bir gerçektir.

Amerikalı yazar ve mucit Ray Kurzweil'e göre 2045, kolektif makine zekâsının insanları geride bıraktığı bir yıl olacak. Bazılarının tekillik olarak adlandırdığı bir evrim. Ancak sayısız tahminin ötesinde, eğitim için zorluklar ve fırsatlar bulunmaktadır. Endüstri ilerliyor, fakat eğitim bu hıza yetişemedi. Bu yarış teknoloji tarafından yönlendiriliyor. Biz eğitimcilerimizi gerçek ve sürdürülebilir bir değişim ve dönüşüm için dünya standartları üzerinde donatmamız gerekiyor. (Doç. Dr. Lütfü Sunar/Medeniyet Üniversitesi Sosyoloji Bölümü)

Evet, makinenin durdurulmaz yükselişi karşısındayız. Makine, toplumu durdurulamaz bir şekilde önüne katmış sürüklemekte. Bu sürüklenişin bizi irademiz dışında bir yerlere götürdüğü artık kesinlik kazanmış durumda. Öte yandan endüstri devrimi, yapay zekâ veya daha geniş bir kavram olan Tekillik Çağı da bir gerçekliktir. Bu inkâr edilemez gerçeklik bizlere insan ve toprak gerçeğini unutturmamalıdır. Teknolojik gelişmeler mutlak bir ideal olarak anlatılmamalıdır.

Bize düşen görev makine gerçeği karşısında yine zamanın ruhuna uygun çözümler üretebilmektir. Bir defa ideal olarak önümüze koyacağımız kızıl elmamız makine veya yapay zekânın hikmetleri!!! olmamalıdır. Ruh sahibi insanın kendi köklerinden kopmaması gerekmektedir. Eğitimi “İnsanı yaradılış gayesine ulaştıracak, bir etkinlik silsilesi” olduğunu unutmadan üzerine çokça düşünmek şarttır. Bütün zorlukları göze alarak ortaya koyacağımız sistemle beraber: “Bugün mümkün olmayan şeylerden bahsediyorsunuz demeyiniz. O imkânları Allah tertip eder. Bizim için temiz ve samimi dilekler araştırma vardır. Bugün hayatın benimsenmeye kabiliyetsiz olduğu hususlarda en yakın istikbal için ideali yayınız ve yaşatınız.” (Nurettin Topçu- Bolu Vaizler Semineri Konuşması-1973)

Eğitim-öğretimde başarıya mecbur ve mahkûmuz. Başarı için olmazsa olmaz ise öğretmenin yeni sisteme hazırlanmasıdır. Eğer sistem değişecekse önce iş-gören buna inanacak ve kendisini bu sisteme hazır hale getirecektir.

2004 yılında önce ilköğretim programları sonra ortaöğretim programları yenilendi. 2004 yılına kadar eğitim sistemimizde hâkim anlayış olan daimici ve esasici eğitim felsefeleri kaldırılarak yerine faydacı felsefenin eğitime yansıtması olan ilerlemecilik ve yapılandırmacılık yaklaşımı benimsenmiştir.

Kanaatimizce 2004 yılında gerçekleştirilen yapısal değişimler, öğretmen eğitimine yeteri kadar özen gösterilmemesi, belki de öğretmenin sistemsel değişime inanmaması neticesinde istenen başarı elde edilememiştir.

Bununla beraber yapılandırmacılık yaklaşımı için süreç devam ediyor. 2004’den bu güne kadar yapılandırmacılık yaklaşımının değerlendirilmesi için yeteri kadar veri oluştuğu muhakkaktır.

Bakanlığımızın 2019-2020 eğitim öğretim yılında hedeflediği değişim ve dönüşümün başlangıç noktasındayız. Umudumuz bu dönüşümün öğretmen eğitimi önceliği ile başlamasıdır.

Hiç şüphesiz öğretmenin mesleki değişim ve dönüşümü hemen olmayacaktır. Bir yerlerden başlanarak ve süreklilik arz ederek devamı sağlanır ise arzulanan başarı elde edilecektir. Bu hususta en önemli görev bakanlığa ve okul içerisindeki eğitim lideri olan okul idarecilerine düşmektedir.

Eğitimde zamanın ruhunu yakalamak için yol haritası ve bir modele ihtiyaç vardır. Bugün okullarımız da okuyan çocuklarımız 2035-2040 yıllarında ülkemizin idaresinde söz sahibi olacaklardır. Öyle ise eğitimde yol haritası hazırlayanlar ve uygulayıcıların çağın gereklerini dikkate alarak ve öğretmen eğitimini de içine alacak şekilde model hazırlama hususunda ellerini çabuk tutması gerekmektedir.

Modeli uygulayacak olan öğretmenlerimizin öncelikle modele olan inançları tam olmalıdır. İyi bir aletin kötü bir operatörün elinde zayi olacağı aşikârdır. Model ne kadar iyi olursa olsun uygulayıcının bu modeli bilmesi ve özümsemesi şarttır.

Eğitimde başat aktör öğretmendir.

En çok özen gösterilmesi gereken öğretmen eğitimidir.

Kadim geleneğimiz öğretmenlik mesleğini peygamberlik mesleği olarak kabul eder.

Öğretmen mesuliyet sahibi insandır. Mesuliyet duygusu ise sorumluluğun sonucudur.

Öğretmen, eğitim-öğretim ortamın da olduğu gibi toplumun her alanında olması muhtemel sorunlardan da sorumluluk hisseder. Sosyal yaşamın her sahasında ağır yükü olan öğretmen, zamanın ruhuna uygun bir donanıma sahip olmalıdır.

Muallim meselesi, maarif davamızın ana meselesidir. Maarifi yapacak olan muallimdir. Şayet değerlendirilmezse, maarifi yıkanda o olur. (Nurettin Topçu- Türkiye’nin Maarif Davası)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.