“Servet-i Fünun’un en meşhur şairlerinden Süleyman Nazif (1869–1927), edebî bilgilere ait Mîzân’ül-edeb adlı tanınmış eserin sahibi Diyarbakırlı Said Paşa’nın oğludur… Basra, Kastamonu, Trabzon, Musul, Bağdat valilikleri yapmış, II.Abdülhamid’e karşı olduğu için, Paris’e kaçarak, orada Ahmed Rıza Bey’in çıkarmakta olduğu Meşveret gazetesinde padişah aleyhine yazılar yazdı… Düşman kuvvetlerinin İstanbul’a girmeleri üzerine yazdığı Kara Bir Gün ( Hâdisât, 9 Şubat 1919) adlı makale ile Pierre Loti’yi anmak için yapılan törende (23 Ocak 1920) işgal kuvvetleri aleyhine yaptığı şiddetli konuşma üzerine, işgal kuvvetleri tarafından Malta’ya sürüldü.”
 
İstiklâl Şairimiz Mehmed Âkif’in de yakın dostu olan Süleyman Nazif, Birinci Cihan Harbi’nde Erzurum’un işgal edilmesi vesilesiyle 1914’te bir şiir kaleme almıştır. Süleyman Nazif’in Erzurum için kaleme aldığı “Fuzûlî-i Bağdâdî’den Nef’î-i Erzurûmî’ye” adlı hüzün ve duygu yüklü şiiri, şiirlerini topladığı Gizli Figanlar (1906), Firâk-ı Irak (1918), Malta Geceleri (1924) adlı üç kitapta da yoktur. Şiirin tamamına Erzurum’un genç araştırmacı yazarı Selim Yapıcı’nın arşivinden ulaştık. Şiir ilk defa başmuharrirliğini Mehmed Âkif Ersoy’un üstlendiği ve Eşref Edip önderliğinde çıkan Sırat-ı Müstakim dergisinin 369.sayısında (Rumi)12 Eylül 1334 (1916) tarihinde yayınlanmış.
 
FUZÛLÎ-İ BAĞDÂDÎ'DEN NEF'Î-İ ERZURÛMÎ'YE
Bir tezelzüldü sanki bir mahşer,
Sordum eflâke hâif ü mağmûm,
 -Erzurum'un sukûtudur!.. dediler.
Ebediyyette bî-huzûr oldum.
O âvân-ı ğumûm u hayrette
Seni andım, düşündüm, ağlayarak,
Ben olurken bu gamla nâlende,
Titriyordu sesimde kalb-i Irâk.
Kahraman Erzurum'un evlâdı,
Canlı bir kal'asıydı İslâm'ın;
Kalacaktır müebbeden yâdı,
Safha-i hâtırında eyyâmın.
Kadın, erkek, çoluk çocuk ne kadar
Hak yolunda şehidi var burada:
Bir muazzam hakiredir dağlar,
Kaldı bir ordu her harâb ovada!..
 
Şiirde geçen bazı kelimeler: Tezelzül (sarsıntı), eflâk (gökler), hâif (korkmuş), mağmûm (gamlı, bulutlu),âvân-ı ğumum (gam vakti), nâle (inilti), eyyâm (devir)
 
Şiirin, hayatı çöllerde yoksulluk, bahtsızlık, yalnızlık ve ilgisizlik içinde hasret ve hüzünle geçmiş Divan şairlerimizden Fuzûlî’nin Erzurumlu şair Nef’î’ye hitaben yazılmış olması şiirin muhtevasındaki hüznün öne çıkması noktasında ayrıca dikkate şayan.
 
Çok sayıda kitap çalışması olan Süleyman Nazif, 1924’teyakın arkadaşı Mehmed Âkif’i daha yaşarken kitaplaştırmış, hemşehrisi Erzurumlu Ziya Paşa’nın şiirlerini de derlemiş aynı sene kitap olarak “Külliyât-ı Ziya Paşa” adıyla yayımlamıştır. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, “Erzurum Şairleri” adlı kitap çalışmasında  Süleyman Nazif’in Ziya Paşa kitabıyla ilgili şu notu düşmüştür: “Süleyman Nazif merhum şiirlerini bir külliyat halinde neşretmiştir. Mamafih şimdiye kadar şâirin ehemmiyet te’siri ile mütenâsib bir tedkîk vücûda getirilemedi. Gerçi Ziya Paşa’nın dostu Süleyman Nazif’in mâlumatını dağınık bir sûrette görmekteyiz. Fakat bunlar merhûmun Ziya Paşa’nın hayatı ve âsarı hakkındaki bilgilerine bildirmek, neşretmek şeylere nisbeten hiç addedilebilir.”[2] Ziya Paşa, içeriği sosyal eleştiri olan ve Bağdatlı Ruhî’nin bendine nazire olarak yazdığı “Terkib-i Bend” ile Sadrazam Ali Paşa’yı eleştirdiği nazım-nesir karışımı devrin en başarılı hicivlerinden sayılan Zafernâme adlı eserlerin sahibi olduğunu hatırlarsak Süleyman Nazif gibi hazırcevaplığı ve hicivleriyle öne çıkan kalemin Ziya Paşa’ya olan ilgisini daha iyi anlarız.
 
Süleyman Nazif’in şiiri gibi Erzurumla ilgili pek bilinmeyen şiirlerden birini de Abdullah Cevdet yazmıştır. Abdullah Cevdet’in Erzurum şiirine geçmeden evvel Süleyman Nazif’in Abdullah Cevdet ile baştan dost sonradan fikir ayrılıkları nedeniyle düşman olduklarını ifade etmeliyim. Süleyman Nazif’in hazırcevaplığı meşhurdur. Onun hiciv ve hazırcevaplığıyla ilgili anlatılan birçok hikâye onunla Abdullah Cevdet arasında geçmiştir.
 
Süleyman Nazif II. Abdülhamid hakkında yazığı eleştiri yazıları nedeniyle önce Paris’e kaçmış, bir müddet sonra İstanbul’a dönmüştü. Ancak padişah aleyhine yazılarına devam edince bu sefer Mısır’a kaçarak orada muhalif yazılarına devam etmiştir. İşte Mısır’da padişah aleyhine kaleme aldığı yazıları Abdullah Cevdet eliyle bastırmıştır. 1900’lerin başında Süleyman Nazif’le Abdullah Cevdet’in arasının iyi olduğu söylenebilir. Daha sonra Abdullah Cevdet’in Türk milletinin değerlerine hücum eden yazılar yazması, İslâm düşmanlığı yaparcasına fikirler beyan etmesi nedeniyle iki dostun arası açılmıştır. Süleyman Nazif, hicivlerinde artık sıkça Abdullah Cevdet’i konu almaktadır.
(Devam edecek)
 


[1] Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatı’nın Ana Çizgileri 1860–1923, İnkılâp Kitabevi, s.105
[2] Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Erzurum şairleri, Erzurum 2011 Serisi, Ankara 2010, s.142
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.