Türkiye’de son birkaç sene içerisinde suçlara verilen cezalara bakıldığında; adeta buralardan gideceğiz de idare edelim havası hâkim! M. Tevhit Gülseven
Van TV’de açık oturum izliyorum.
Konu; sağlık çalışanlarına şiddet!
Sendika ağası; “Olaya aslında bir de hasta ve yakınları açısından bakmak lazım” buyuruyor(!).
Karşısında galiba Sağlık Müdürü!
Yukarıdaki sözün açılımı; “sağlık çalışanlarına hasta yakınlarının şiddet göstermeleri normaldir, saldıranlar bazen de haklılara” geliyor!
Gecenin bir saatinde kardeşine, çocuğuna, yakın arkadaşına telefon açarken düşünen insan, doktora telefon açarken düşünmeden açabiliyor!
Doktorun kapısını çalabiliyor!
Her türlü derdini de açabiliyorsun; doktora!
Mahremini de götürüp, mahrem konularda da güvenebiliyorsun!
Sana sabırlı olmanı söyledi mi; şiddet tarafında oluyorsun?
 
Yirmi yılda yaklaşık Annemi abartmıyorum en az elliden fazla sadece acile götürdüm!
Bir tek doktorla dil azarlığı yapmadım!
Anam, şüphesiz benim için en önde gelen bir isimdi!
Sevmiyor muydum?
Sadece nezaketle, ricayla ve teşekkürle doktor ve diğer sağlık personeline yaklaştım; sadece!
Aynen de karşılık gördüm; nezaket, saygı ve yardımcı olma isteği!
Bir veya iki doktor, birkaç personel, hasta sayısı onlarla ifade ediliyor!
Doktorun ve personelin işi elbette zor, her hastaya yetişmek zorunda!
Ve bazı hastalar on’a yakın yakınıyla hastaneye geliyorlar!
Zorbalık için; sevdiklerinden değil; sevseler; yardımcı olur, dinler ve itaat ederler!
 
Dr. Fevzi Bey’le bir köy yakınında ava gitmiştik! Köylü, doktor olan arkadaşımı tanıdı, annesini daha önce bel fıtığından ameliyat etmiş!
Hoca, bana bağırmıştın” dedi!
 O da; “Evet hatırladım, annen amliyattan çıkmıştı ve siz de ailece on kişi hastanın yanındaydınız, hasta nefes alamıyordu, çıkın dedim, anlatamadım, ben de annenin sağlığı için size kızmıştım” dedi. Annesinin sağlığını sordu; “iyi” cevabı aldık!
Ben yöreyi tanıdığım için “Fevziciğim, gidelim, av kalsın” dedim”.
O; “annesi iyileşmiş daha ne istiyor, bize zarar mı verir?“dedi!
“Verir, şüphe duyma” dedim!
Arabanın yanına geldiğimizde bizim dört lastiğimizin havasının indirildiğini gördük! Egzoza da patates sokmuşlardı, araba çalışmıyordu!
Kışın o soğukta iki- üç saat uğraştık ve arabamız ancak çalışır duruma geldi, hayatımızı zor kurtardık!
Erbil’e ait özel bir televizyon programı izliyoruz, arkadaşımla!
Her yer süt liman, dövizciler açıkta tezgâhta döviz satıyorlar!
Sunucu; “Erbil’de olay olmaz” diyor!
Çünkü burada kanunlar çok serttir, cezalar hemen uygulanır, kimse suç işleyemez, cesaret edemezler” diyor!
Türkiye’de her türlü suçu işleyebilir insan!
Hatta suç işlememek bazen cezasız kalmıyor!
 
Türkiye’de son birkaç sene içerisinde suçlara verilen cezalara bakıldığında; adeta buradan gideceğiz de idare edelim havası hâkim!
Bunu kim inkâr edebilir?
Adam acili basıyor, birkaç kişiyi belinden çıkardığı kayışla yaralıyor, yere uzatıyor, polis geliyor, karakola götürüyorlar, adam yarım saat sonra aynı acili bir daha basıyor!
Birileri insanımızla dalga mı geçiyor?
Bu bir komedi değil, çoğumuzun daha unutmadığı bir iki hafta önceki olaydan söz ediyorum!
Kanunların caydırıcılığını yitirmesi; suçluları cesaretlendirecek ve ülke masum, mazlum, kanuna saygılı, nezaketli vatandaşlar için bir mahpushaneye dönüşecektir!
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.