Önce bir uydurma.

Her mahallenin bir abisinin olduğu yıllarda, bizim mahallenin de bir abisi vardı. Eli tespihli, ayakkabıları nalçalı, delikanlı ayaklarında semtinin kaldırımlarında volta atar, mahallede istediğini alır, istediğini satardı. Havadaki kuştan tutun, yerdeki karıncaya kadar her türlü racon ondan sorulurdu. Tam bir delikanlı fiyakası vardı; vardı ama gelin görün ki onda delikanlılığın zerresi yoktu. Bakkal Bekir amcayı sigara haracına bağladığını herkes bilirdi. İftira atmak, yalan söylemek, sokağımızın güzel ve namuslu kızı Melek'e laf atmak şöyle dursun, mahalleyi birbirine düşürmekten de geri kalmazdı. Herkes bunların farkındaydı; ama kimse söz söyleyemezdi. Birgün kahvehanede yaşlı birine, "yan baktın, canımı yaktın," diyerek bastı silleyi. İşte o zaman birkaç kişi ayaklandı ve "delikanlıyım, diye geziyorsun ama hiç değilse bir dakika delikanlı ol," dediler. Bu cümle kurulmuş bir bomba gibi abinin kucağına düştü. İşte o zaman, gök gürledi, fırtına koptu, "ulan siz kimsiniz de benim delikanlılığımı sorgularsınız, siz kimsiniz de bana söz söylersiniz," diye bağırmaya başladı. Oradaki üç beş kişi de delikanlı olmayan ama delikanlılığına laf söyletmeyen abinin yanına geçti. Kahvehanedekiler bu bağırış karşısında sustular; sustular ama onun bir dakika bile delikanlı olamayacağını da gördüler.

..

Ve o zaman anladım ki "delikanlıyım" demekle delikanlı olunmuyor!

Ve şimdi de biliyorum ki "milliyetçiyim" denilmekle milliyetçi, "dindarım" demekle de dindar olunmuyor!

..

Uydurmayı boş verelim ve gerçeğe bakalım.

2020'de dünyanın başına bela olan virüs sayesinde tüm ülkeler zorda ve bizim halimiz de ortada, ister at gözlüğüyle bakalım, ister dört gözle seyredelim. Görünen köy kılavuz istemez, değil mi yani!

Siyaset yayıktaki süt gibi çalkalanırken, seçkin bir kesim bu yayığın yağını alıyor, millet ise yağcıların eline bakıyor.

İster iktidar olsun, ister muhalefet, aynı şeyi söylüyor.

"Halkın sıkıntısını biliyoruz.."

"İşsizliğin hangi noktada olduğunu görüyoruz.."

"Emeklilerin halini anlıyoruz.."

"Adalet hanımın hastalığına çare arıyoruz.."

"Geçim sıkıntısının farkındayız.."

Ve bu sıkıntılar gibi birçok sıkıntı daha söylemlere ekleniyor, ekleniyor da ne oluyor ki!

Bakın, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden ünlü futbolcu Maradona demiş ki " Evet, ben Roma Papa'sına karşı çıktım. Neden böyle oldu, çünkü ben Vatikan'a gittiğimde oradaki çatıların saf altından olduğunu gördüm. Sonradan da Papa'nın vaazını dinledim ve o diyordu ki; Kilise yer yüzündeki tüm fakir çocuklardan dolayı üzüntü duyuyor.

Külahıma anlat, üzüntü duyacağına satsana çatıları, bir şeyler yapsana ...”

Ve futbolun filozofu Socrates ve futbolun yıldızı Zanetti aynı şeyi söylüyor, “Yaşamanın ve gerçekten başarılı olmanın yolunun kolektif çabadan geçtiğine inandım; herkesin birbiri için çalışmasından, birbirine yardım etmesinden ve günün sonunda payına düşen karşılığı almasından..”

Futbolun yaşamın kendisi olduğuna zaman zaman vurgu yapmam işte bu yüzdendir. Kolektif çalışma ve ortak paydada buluşma bizim gibi ve bize benzer ülkelerin tek galibiyet yoludur.

Bu birlikteliği ve ortak hedefi bir kenara bırakıp, parça parça olur isek, toptan değil ama perakende olarak satılırız.

Hal böyleyken siyasilerimiz, milletin halini biliyor ve çok üzülüyoruz" diye nutuk atıyorlar!

Sen onu külahıma anlat!

Ve biz milliyetçiyiz ya da dindarız diyenlere de aynı tümceyi gönderir isek ayıp mı etmiş oluruz yani!

..

Mahallenin delikanlı abisi mi?

Sahi ne oldu ona yahu!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Sahin öner 2020-12-01 23:25:12

Hocam ne dedigin bellidegil