Medeniyetimiz rasyonel insan yetiştirmediği için her şeyde ve har yerde abartı göze çarpmaktadır. İkiyüzlülük sanki bize vergilidir. Bir teftiş haberiyle herkes bir koldan göstermelik olarak hazırlanır; yollar, caddeler, sokaklar temizlenir, göz boyacılık olsun diye duvarlar boyanır….
Yatığımız işi o kadar abartırız ki, işin kendisinden daha çok reklamına para harcarız. Akılcı bir dünya görüşüne sahip olmayan toplumları reklamlarla avutmak, uyutmak çok kolaydır. Kurumların reklamlara harcadığı paralar kaç yoksula ev, kaç aşsıza ekmek ve kaç işsize iş kapısı olur….
Şimdi size başımıza gelen elim bir reklam pankartının hikâyesini anlatacağım:
Yenişehir AVM önünde tam yaya kaldırım üzerine “Dünya ikincisi ya da üçüncüsü” diye bir sporcunun reklam pankartı asılmış. Reklam pankartı yukarıdan değil, tam AVM ile Güvendik AVM arasındaki dört yol kavşağında marketler tarafında yaya yolu üzerine asılmış. Pankart rüzgârdan etkilenip sallanmasın diye üstten ve alttan ağaca yaya yolu üzerine dört bir yerden kalın iple bağlanmış. Akşam saat 18.30 sularında Eşim Hülya Saltuklu hanımefendi Güvendik AVM önünden Yenişehir AVM’ye yaya yolundan karanlıkta geçerken YAYA YOLU ÜZERİNE asılan reklam panosunun ipine takılmış yüzüstü gözlüğünün üstüne kaldırımdan yola savrulmuş. Kimin aklına gelir böyle bir saçma reklamı yaya kaldırıma asmak ve alttan ağaca kendir iple bağlamak! Allah’tan kırmızı ışığın sönme süresi uzunmuş ki, otomobillerin altında kalmamış. Gözlük bir yana, çanta bir yana, ayakkabı bir yana savrulmuş. Üniversite öğrencileri yardıma koşmuşlar. Yerden hanımefendiye kaldırmış, savrulanları toplamışlar. 
-Teyze, hastaneye götürelim mi,  ambülans çağıralım mı? demişler. Hoca hanımefendi de,
-Bilincim yerinde yalnız elim ve dirseğim çok ayırıyor şimdilik idare ederim,  teşekkür ederim demiş.   Karşıya geçirmişler.
Eşim telefonla aradı;
-Düştüm, otomobili süremeyeceğim, AVM’deyim seni bekliyorum dedi.
Geldim ki, yüz soyulmuş, el kütük gibi şişmiş, ağrılar içerisinde kıvranıyor.
Palandöken hastanesi aciline götürdüm. Doktor beyefendi filim çektirdi.
- Filimde şüpheli bölge var, yarı açık alçı kalıbı yani atel ile idare edin,  ağrı kesici ilaç yazdım,  sabahleyin polikliniğe gelirsiniz dedi.
Gençlik ve Spor İl Müdürü Fuat Taşkesenli beyefendiyi telefonla aradım, olayı anlatıp, bu reklam panosunun kendi kurumları tarafından asılıp asılmadığını sordum.
-Böyle bir reklam panosunun kendilerine ait olmadığını beyan ettiler.  
Sabaha kadar ağrılar içerisinde hasta başı bekledik. Sabah Atatürk Araştırma Hastanesi Ortopedi bölümüne götürüp filim ve tomografi çektirdiğimiz de sol kolunun dirsekten çatladığı söylendi. Sol kol omuzdan aşağıya alçıya alındı. Doktor Cenk Turgut beyefendiye teşekkür edip,  alçılı kolla yarım insan olarak hastaneden çıktık.
Mağduriyetimizi, çektiğimiz sıkıntılarımızı kime şikâyet edelim. Reklam adı altında kenti kirletenlerden kent sorumluları hesap sormalıdır.
Şimdi sizlere soruyorum, bir kurumum harcadığı reklam paralarının bir ölçüsü olmaz mı? Bugün ülkemizin diğer kentleri gibi Erzurum’da duvarlar, köprüler, direkler, sokaklar velhasıl hemen her yeri abartılı bir reklam kirliliği içerisindedir.
Bu durum; başta valimize, belediye başkanlarımıza, rektörlerimize, kentin tüm sorumlularına duyurulur. 
“Et kokarsa tuzlarız, ya tuz kokarsa!”
Kokuşmuş bir medeniyetin sahibi olmak istemiyoruz, bizler bunu hak etmiyoruz.           
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.