Osmanlıda devlet yönetimine hâkim başlıca güçler şunlardır. Saray, Seyfiye, Kalemiye, ilmiye. Bu gün bunları şöyle sıralayabiliriz. Saray, bürokrasi ve aydınlar. Sarayın devlet yönetimindeki etkisini izaha gerek yok. Seyfiye ve kalemiye, ya doğrudan saray tarafından maaşlı ve ücreti ödenen kişilerden veya bir devlet mülkünün nemasından faydalanan kişilerden oluşur. Kısaca bürokrasi, doğrudan veya dolaylı olarak devlet hazinesinden geçinendir.

Devletin kuruluşundan yükselmesine kadar geçen sürede bunların sayısının artmadığı veya minimum kaldığı, duraklama ve gerilemeyle birlikte sayılarının hızla arttığı görülür.(Koçi Bey Risalesinde bu olay örneklerle anlatılmaktadır)

Tarihçiler tarafından kabul edilen görüşe göre yeniçeri ocağının yozlaşıp bozulması bu artışla başlamıştır. Bu tüm Osmanlı bürokrasisine teşmil edilebilir. 17 asırda devletin kontrol ettiği sahanın artmasına karşılık bu bölgelerdeki azalan otoritesi beraberinde çürümeyi ve çözülüşü de getirmiştir. Kapı kullarının artmasına karşılık kalitede o oranda azalmıştır.

Yükselme döneminde zaferlerin esasını teşkil eden bu güçler, gerileme dönemimde; mağlubiyetlerin baş sebebi olmuştur. İstanbulu fetheden kudret taşra dâhil yüz bin civarında olmasına karşılık, asırlar sonra Ruslarla yapılan savaşta kaybettiklerimizin sayısı bu sayıdan fazladır. Bunun sonucunda zayıflayan yeniçeri ocağının kanlı şekilde ortadan kaldırılması bir dram doğurmuştur. Gerçekte bu dram Osmanlı bürokrasisinin iflasından başka bir şey değildir.

18.asırda meydana gelen bir olayı hatırlatalım. Devletin savaşlar sonucu hazinesi boşalmıştır. Sarayda bulunan altın ve gümüşler eritilip sikke yapılmıştır. Alınan tedbirlere karşılık borçlar bir türlü kapatılamamıştır. Bunun üzerine Padişah eyaletlere mektup yazmış, yardım istemiştir. Alınan cevap, aczin, pişkinliğin, vurdumduymazlığın zirvesidir.

Devletin en zor anında taşra bürokrasisi merkezi yalnız bırakmakla kalmamış, merkezden utanmadan yardım talep etmiştir. Dönemimin Padişahı,halifesi bunun üzerine “Hezele”, “Müptezele”, "Lemyezele”, "bekle ki Mehdi gele dünya düzele" ifadeleriyle sonuçlanan şiiri yazmıştır. Demekki kapıkulları devletin en zor zamanlarında devleti yalnız bırakacak kadar bencillerdir. Yükseliş anında fazilet timsali olan kudret, düşüş anında acz içinde, fonksiyonlarını yitirmiş, görevlerini yapamaz haline gelmiş ve devletin sırtına kambur olmuşlardır.

Ahmet Cevdet Paşa; Osmanlının son dönemini izah ederken "Kaht-ı Rical" tabirini kullanmış ve çok ciddi bir gerçeğe işaret etmiş, İmparatorluk yıkılırken de hep bu acıyı milletçe çekmiştik.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.