Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün akşam yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında “Tekalifi Milliye” maddelerini sıraladı biliyorsunuz…
İyi de etti…
Zira sözde Atatürkçü diye geçinen bazı kesimler, “Biz Bize Türkiyem” adı verilen bağış kampanyasını öyle bir dolamıştı ki diline; işiten de, Atatürk’ün mezarda kemikleri sızlatılıyor sanırdı…
Neymiş, Türkiye Cumhuriyeti yardım dilenir olmuş!
Neymiş, devlet, milletinden yardım talep etmiş!
Bak, bak, bak!
*
Bunları söyleyenlerin ya Cumhuriyet’in nasıl kurulduğundan haberleri yok yahut her şeyin farkındalar ve fakat bunun işlerine gelir yanı yok…
Öyle ya!
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde hangi sıkıntıların çekildiğini, hangi badirelerden geçildiğini ve milletin dişinden tırnağından artırarak milli mücadeleye nasıl giriştiğini bilmiyor mu sanki bu sözde Atatürkçüler?
Bilmez olurlar mı, biliyorlar elbette…
Eee!
Ne kaldı geriye?
Pek tabii ki hakikatin işlerine gelmiyor oluşu…
İyi de, neden?
Çok açık…
Onlar, bu milleti sevmiyorlar da, ondan…
Bu milletin birlik ve beraberlik içerisinde bulunmasından ve sıkıntılı her durumda kenetlenmesinden son derece rahatsızlık duyuyorlar da, ondan…
O kadar çok nedeni var ki!
Milli duygularını, hislerini, milli haysiyet ve hassasiyetlerini haraç mezat satmışlar da, ondan…
Cahiller de, ondan…
Şuur ve bilinçten yoksunlar da, ondan…
Daha sayalım mı?
*
Biliyor musunuz?
Belki bir çoğunun bile yeni haberdar olduğu Tekalifi Milliye kararlarını işittikten sonra bu güruhun atacağı sonraki adımı çok merak ediyoruz…
Acaba şimdi ne diyecekler?
Taşın altına değil elini, gövdesini koymuş olan bu millete bundan sonra nasıl bir kulp takacaklar acaba?
Siz ne dersiniz?
Hain emellerine her fırsatta alet ettikleri Atatürk’ü sömürmeye ve istismar etmeye devam mı edecekler?
Yoksa zifiri karanlıkta gözüne ışık tutulan tavşanlar gibi ortada mı kalacaklar?
Bekleyelim, görelim…
