Aziz okurlarım,
Sizlerle “şehir, insan ve toplum” üzerine kaleme aldığım yazılarımla ayda birkaç kez hasbıhal ediyoruz…  Siz de çok iyi bilirsiniz ki bu yazıların tamamı en başta toplum yararı için yazılmıştır.
 
1996’dan beri aralıklarla ve son 15 senedir Erzurum’da gazetelerdeki köşemde, suya sabuna dokunmayan konularla karşınıza çıkabilirdim. Şehir kültürü ve folkloru üzerine; şiir, öykü, anı vb. edebî türler üzerine “yavan bilgi” paylaşımı yapabilirdim. Az da olsa yapmışlığım da oldu… Felsefeden, düşünceden, fikir sancısından arınmış yazılarla kendimize bir eğlence alanı yapabilirdik yazılarımızı… Hem kimseyle kötü olmamanın verdiği “cüce hazzı”nı yaşayabilirdim.
 
Etrafımızdaki haksızlıklardan, samimiyetsizlikten, ezilmişlikten, geri kalmışlıktan, yalan ve yanlıştan bahsetmeyen “kaymak” gibi yazılarla kendimize bulduğumuz okurlarla sadece “muhabbet” ederdik, dünya yansa bir horum otumuz yanmazdı. Tam da yaşamın ortasında… Birbirimizin ağzına avuç avuç bal çalarak…  Bilinçten ve sorumluluktan ırak…
 
Aziz okurlarım;
Benim düşünceme göre yazar muhalif insandır. Kişisel çıkarları için haksızlıklara sessiz kalmaz. Muhalif olayım, derken de halkın değerlerine saldırmaz, güzellikleri de görmezden gelmez. Yazar varlığını korumaya çalışan insandır. Varlığını koruma çabasındaki yazar ve okur, sürü ve temayül müptelâsı insanları, toplumu ve şehri sömürmeye alışmış çevreleri tedirgin eder. Dün okuduğum yazıda Ali Haydar Haksal varlığını koruyamama durumunu “körelme” olarak adlandırıyor. Bu hale köleleşme de diyebiliriz:
 
“Kanıksanmış bir hayat, sıradanlığa götürür ve köreltir insanı. Körelme en çıkmazı insanın. Kendisini aşabilecek bir eylem gerekir. Yolu tıkanan insan önünü göremez hâle gelir. Var olunan bir zamanda bu dalga giderek genişler. Salt kendini değil çevresindekileri de içine alır.”
 
Yazar olarak biz okur seçme lüksüne sahip değiliz; ancak okurlar okumak için yazı veya yazar seçebilirler. Yazılarımızı her düzeyde eğitim, kültür ve duyarlılık seviyesinden insan okur, değerlendirir. Biz yazıda ele alacağımız konuyu seçeriz. Yukarıda da ifade ettiğim gibi ekseriyetle bir orta dil kullanarak, topluma yarar sağlayacak konuları işlemek özsaygım gereğidir, vicdanıma ve topluma karşı sorumluluğumdur. Hep böyle düşünmüşümdür; inandığımı ifade etmek, kimseye aklımı kiraya vermemek, köleleşmemek, hatır için hakkı ezmemek! Tarafgir olmamak…
 
Olduğu mekânı “kadınlar hamamı”na çevirircesine iftira, gıybet ve dedikodu üreten,
İnsanları birbirine düşürmek için zehrini sinsice akıtan,
Arkadan çok ağır eleştirdiği kişi ve kurumlara köşesinde hiç dokunmayan, hatta şirinlik yapan,
Suya sabuna dokunmadığı için elleri kirli kalan yazarlardan olmadım.
Zayıf insanlar, söylemez kendi muhibbileriyle söylenirler.
 
Art niyetli insanlar yazıdaki hakikatlerin; çıkarlarını, nefislerini veya çevresini rahatsız etmesi durumunda yazıdaki manayı, düşünceyi, iddiayı değil yazıyı ve yazarı polemik konusu yaparak, okuru yazıdan uzaklaştırmak, yazıdaki iddiaların ve düşüncelerin tartışılmasının önünü kesmek, ister. Kısacası hedef şaşırtarak yazıyı manüple etme gayretini gösterir. Bunu ya “kadınlar hamamı”na çevirdikleri mekân ve ortamlarında ya da yazının altına sahte veya kod isimle yazdıkları yorumlarla yaparlar. Böylelerinin yorumlara kendi adlarını yazma cesareti yoktur. Gizli;ama etkin özne olmak isterler!
Yazıyı bırakır, yazıdaki düşünceyi bırakır yazara dalaşır, yazıda geçen konuyla ilgili/ilgisiz sabit düşüncelerini sayar durur, hakaretler eder vs. vs.
Bazı okurlar yazar hangi konuyu yazarsa yazsın, zihnindeki meselenin yazılmasını ister.
Bu tip okurların ekserisi zihnindeki meselenin şehrin tek ve önemli meselesi olduğunu sanır.
Bazı okurlar, yazıdaki konuyu akademik düzeyde, tüm yönleriyle ve diğer bilimlerle olan ilişkileriyle birlikte ele alınmasını bekler. Bu tip okurlar için yazı her zaman eksiktir. Bu okurlar gazetede köşe yazısı değil de bilimsel makale okuma pozisyonundadır.
 
Bazı okurlar ise konunun yazarın eksik bıraktığı taraflarını yorumlarıyla yazının altına yazarak yazıya ve diğer okurlara katkı sağlar. Bu durumda; yazarla okur, düzeyli bir şekilde konuşan ve tartışan, zaman zaman farklı düşüncelere sahip olmasına rağmen birbirine saygı duyan ve birbirini kabullenen medeni insanlar olur. Böylesi okurlar; farklı düşünceleri nedeniyle yazarla arasına mesafe koymaz, kindarlık yapmaz.
 
Aziz okurlarım,
Yazar, her şeyi en iyi bilen değildir elbet…
Mesele sahibi ve meselelerini, bildiğini paylaşan, ifade eden insandır.
Kıskanç veya haset insanlar, vicdanlarında onaylasalar da yazarın yazdıklarını, düşüncelerini itibarsızlaştırmak, hedef şaşırtmak için her yazılanın ya yazarın kişisel çıkarı ya yazarın kişisel kini için yazdığı izlenimini vermeye çalışır etrafına. Kendileri gibi sanırlar herkesi. Kendilerinin kişisel çıkar, heva ve hevesleri dışında meselesi olmadığı için bir insanın toplum ve şehir adına mesele sahibi olabileceğine inan/a/mazlar. Sırf düşünceleri için yazara hakaret eden cüceler, rüzgâra karşı tükürdüklerini bilmezler.
 
Yazının değil, niyet okumanın yaygın bir hastalık olduğu yerde yazarı en doğru, dünden bugüne yazılarını okuyanlar anlar. Bir yazıyla niyet okumaya kalkışmaz. Önyargılarının esiri olmaz.
Hülasa;
Şehirlerde oluşturdukları algı ile dokunulmaz olmuş kişi ve çevreler vardır. Siz dokunduğunuzda tüm şehir şaşırabilir yaptığınıza. Şaşkınlık bir müddet sonra ilgili çevrelerde öfkeye, tepkiye ve kine bırakır yerini. Şimdiye kadar yazdıklarımla dokunulmazlara dokunduğum olmuştur elbet; ancak bu dokunmalarda kesinlikle toplum yararı ve bilinç vardır. Art niyet ve aldırmazlık yoktur.
 
Evet, bugünkü yazımda çok değerli okurlarıma aslında “okumaz” olup “okur” kisvesine bürünmüş çevrelerden bahsederek iç döktüm. İnandığım doğruları yazmaya devam edeceğim inşallah.
 
İnsanlar konuşa konuşa anlaşır. Okumayan, dinlemeyen ve düşünmeyen anlamaz!
Gerek yazılarıma yaptıkları yorumlarla, gerek bir şekilde bana ulaşarak düşüncelerini benimle paylaşan, farklı bakış açılarıyla kalemime değer katan aygıdeğer okurlarıma selam ve hürmet ediyorum.
 
Yazımı Ali Şeriati’nin bir sözüyle güzelleştirmek isterim:
“Düşünme, itaat et!” diyenlere değil; düşün, sor ve sorgula, diyenlere kulak ver!
 
Allah bizleri sırat-ı müstakimden ayırmasın…
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.