Herhangi bir konudaki uzmanlar, ana baba, eş adayları, öğretmenler, din görevlileri, hele ki tefsir yazanlar; hayatı yaşamaya çalışan herkes; inanın okumadan asla olmaz; asla!

Bir mühendis bir ortamda “ben okumayı hiç sevmiyorum, okuldan sonra hiç kitap okumadım ama hiçbir eksiklik hissetmiyorum, siz kendinizi yeterli görseniz siz de okumazsınız, her yazılan birbirinin aynısıdır” dediğinde; eyvah, eyvah ki eyvah diyebilmiştim!

Çok şeyi unuttum, tabi ki istediğim için! Birçok şeyi hatırlamak istemediğim için beynimin geri dönüşüm kutusuna gönderdim, kişisel olmayan kızgınlıklarım yok, hatta kişilerle ilgili kötü hatıralarım geri dönüşüm kutumda bile yok; ancak bu söz makul talihimizi diplere çekebilecek bir kara kutudan gelen ses ve ben bu kara sesi hiç unutmadım!

Her kitap karanlıklara yakılan bir mum, her yaraya yapılan bir pansuman! Her satır başka bir dünyaya açılan pencere, her pencerede ilerilere doğru parıldayan ışık, yükselen ufuktur!

Yazı yazıyorsanız, bir hafta okumayı biraz savsakladığınızda beyniniz kendini sallıyor, silkeliyor, çırpınıyor, didiniyor; birçok şey hatırlıyor gibi oluyor ama yazamıyorsunuz! Yazı her hafta yeni, her zaman taze bilgilere muhtaç!

Hatıralar, eski bilgiler, birikimler, deneyimler turşu tadında çok mu çok leziz; gene de yanında taze günlük okunan bilgilere ihtiyaç duyuyor!

1850 1900 yılları arasında yaşamış, felsefe, psikoloji alanlarında müthiş odaklar ve ekoller kurup, temeller atıp bilgileri inşa edenlerin kitapları günümüzde tazeliğini koruyor; mesela, böyle saklı hazine değerinde; her girişte bir bilgiyi dağarcığınıza koyabiliyorsunuz!

Hele uzmanların uzmanlıkları dairelerinde okumamaları inanılacak bir şey değil ki dünya her gün milyonlarca bilgiyle yeniden aydınlanırken!

Bir öğrenci düşünebiliyor musunuz; öğretmeni kitap okumuyor? Kitap okuyan bir öğretmenin öğrencisi ile kitap okumayan bir öğretmenin öğrencisi arasındaki fark doğu ile batı kadar bir birlerine uzaktır!

Öğretmenin kitap okumaması izah edilebilecek bir mazeret değildir; kitap okumayan öğretmen, öğretmen olarak kabul edilemez, her ne kadar belgesi olsa da!

Din adamı kavramı diye bir kavram veya meslek dinimiz İslam’da yok! Diyanet’in din görevlisi olarak atadıkları insanların, vaaz yetkisi verdikleri çalışanlarının ve daha çok Kuran’ın tefsirini yazmaya karar verenlerin mutlaka psikiyatri, sosyoloji, matematik ve fen bilimlerinin felsefesini, amacını bilmesi ve bu ilimlere nispeten vakıf olması gerekir! Yoksa Kuran’daki ilimle, bilgilenme ile okuma ile mesajlarını nasıl anlatabilecekler? Anlatamayacaklar! Şu anda yaptıkları gibi bin dört sene önce yaşanan günlük hadiseleri yorumlayıp duracaklardır; okumaz, yeni bilgiler edinmezlerse!

Okumak bu yüzden hayattır, hayati önem taşır!

Okumayı terk ederseniz dolapçı beygiri gibi akşama kadar aynı çerçevede döner, aynı şeyleri görür, aynı ufukta yıllarınızı geçirirsiniz!

Aramızda kalsın; okumamak aslında cesaret isteyen bir durumdur; eee “cahil cesurdur” der, bir atasözümüz!

Zamanınızı fazla almak istemiyorum, belki okuyacak bir şeyleriniz vardır; ertelememek lazım!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.