İnsanî değerlerin yüksek tutulduğu ülkelerde kişilikler bilgi, beceri ve ürettiği değerler ile şekillenirken, insan olma erdeminin hafife alındığı toplumlarda kişilik kazanmanın yolu para ve makam elde etmekle geçmektedir. Üçüncü sınıf demokrasilerin yaşandığı bu tip ülkelerde paraya ve makama ulaşmanın en kolay yolunun ise siyasetten geçtiği bilinen bir durumdur. Bu yüzdendir ki ehliyet ve liyâkatin göz ardı edildiği ülkelerde siyasete ilgi oldukça fazladır. Yaşanılan örnekler siyasetin eteğine yapışan baliğ olmamış kişiliklerin kısa sürede servete ve hak etmedikleri makamlara kavuştuğunu göstermektedir.

Doğu toplumlarda yaygın olan bir durum, kişilik zafiyetlerinin bir ifadesi olarak kendini her ortam da belli etmektedir.

İnsanlık değerlerinin göz ardı edildiği bu coğrafyalarda adam yerine konulma özlemi bitmez, tükenmez bir aşk gibi silik şahsiyetleri yakıp kavurur.

Nefsin azgın atına binmeye hevesli olan bu kişilikler, paraya ve makama kavuştuklarında gerçek kimliklerini ortaya koyarlar ve kısa surede kendilerini yeryüzünün tanrılarından biri olarak görmeye başlarlar.

Siyasette bir yere taşınmak için omurgalarını aldıran ve halkın kölesi olduklarını ifade eden bu kişilikler arzu ettikleri imkânlara kavuştuklarında ikinci bir kimliğe bürünüp sınırsız bir egoya kapılırlar ve kendilerini ifade etmek için hemen her ortamda “Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?” gibi basit söylemler içerisine girerler.

Devletin sağlamış olduğu bir takım imtiyazları kimlik olarak algılayan bu tipler için VIP salonlarını kullanmak, uçakta en önde oturmak, birilerinin kendilerine iltifat etmelerini beklemek vazgeçilmez bir tutkudur.

Gelişmiş ülkelerde pek görülmeyen bu durumu ne yazık ki ülkemizde sıkça görmekteyiz.

Geçen hafta eski bir bakanın uçakta pencere kenarına oturmak için yeni bir evli çifti yerlerinden kaldırdığını ve uçak görevlilerine “Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?” diye çıkıştığını gazetelerden öğrendik. Basına yansıyan bu haberi görünce ülkede olgunlaşmamış bir şahsiyet bunalımı hâlâ devam ediyor diye düşünmeden edemedik.

Bu tür söylemlerle kendini ifade etmeye çalışanlara diyeceğimiz şu ki, “Elbette sizin kim olduğunuzu biliyoruz. Siz de diğer insanlar gibi et ve kemiktensiniz. Aciz bir kulsunuz. Vaktiniz gelince bu dünyayı terk edip toprak olacaksınız.

Bu dünyada ne kadar yaşayacaksanız onu Allah bilir ama her canlı gibi yaşınız ilerledikçe fonksiyonlarınızın azalacağını, hafızanızda yavaşlamalar olacağını, kemik sisteminin sizi taşıyamayacağını, bir bastona muhtaç olabileceğinizi, idrarınızı tutamayacağınızı, yemeğinizi yiyemeyeceğinizi, hatta tepeden baktığınız insanların bakımına muhtaç olabileceğinizi söyleyebiliriz.

Özünü kim bildi, buldu Hakkı

Özünü bilmeyenler buldu şakî

Ey Hakkı isteyen gel insan ol

Kara taş olma La’l ü Mercan ol

Nesimi

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.