Önce merhaba!
***
Hayli zaman oldu yazmayalı.
Bu kadar zamandan sonra, selam vermeden kelama başlamak doğru olmazdı.
Ben de öyle yapıyor...
Selamın en içtenini sunarak yazıma başlıyorum.
***
Aslında rahattık, belli ki, battı!
Yoksa ne diye "merhaba" diyelimki?
***
Oysa karar almış...
Bazı nedenlerden dolayı kendimizi "zanlı" sandalyesine oturtmuş, suçlu bulmuş ve biz bize "süresiz yazmama cezası" vermiştik.
***
Bazen sosyal medyada bişeyler karalıyor...
Kendimizi avutuyor, "böylesi iyi" diyor, geçinip gidiyorduk!
Ta ki, gerek şehrin geleceği anlamında ve gerekse mesleki heyecan uyandırması bakımından "dönüm noktası"olarak gördüğüm "Müceldili Hesaplaşması"nın yapıldığı o akşama kadar.
***
Tarihi Müceldili Konağı'nda "aylar sonra ilk defa" biraraya geldiğimiz büyükşehir belediyesi yöneticilerine yönelik olarak gazeteci dostların takındığı has tavır...
Hele de sonraki günlerde kaleme alınan yazılar...
Niye yalan söyleyeyim, kıskandırdı beni.
***
Başta Kadir Sabuncuoğlu ve Mehmet Şener olmak üzere, konuyla ilgili yorum yapan ve ceberrut ve baskıcı yönetim anlayışına başkaldıran tüm arkadaşlarımı gönülden kutluyorum.
***
Erzurum Medyası olarak çok yanımız eleştirilebilir.
Mesela, hiç kimseyle olmadığı kadar kendimizle kavgalıyızdır.
En ağır sözleri biribirimiz için yazdığımız çok olmuştur.
Biri birleri ile küs olan gazetecilerin sayısı camiamızda hayli fazladır.
Konuşma özürlüyüzdür, dertleşmeyi ve paylaşmayı pek sevmeyiz.
Saf tarafımız ağır basar.
Dolayısıyla gaza çabuk gelir; kırar, döker, en ağır hasarı da kendi kendimize veririz.
***
Ancak, tüm bu olumsuzluklara rağmen, yine de varlığımız şehir adına bir değerdir ve sığınılacak bir limanımız, mazlum ve masum insanlar için hep var olmuştur.
***
Yeniden o akşama dönersek eğer...
Şehri lambalarla, tag'larla donatmayı, dubalarla yolları engellemeyi hizmet olarak sunan, sıradan konser ve kültür(!) hizmetleriyle göz boyayan ve şu koca kenti arabesk görüntüye boğanlara, "hele durun beyler, siz bu memleketi sahipsiz köy mü sandınız" diye hesap soranlar, bu şehrin gazetecileriydi.
***
Aslında böylesi bir kapışma epey zamandır bekleniyordu, o akşama denk geldi.
Herkes eteğindeki taşları döktü, bence iyi de oldu.
***
Diyorum ki, acaba o "hesaplaşma akşamı"ndan sonra, birileri payına düşeni almış...
Veya yazıların yayınlandığı günün akşamında apartopar gazeteci dostların kapısına dayanan Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, "biz nerede yanlış yapıyoruz" sorusuna cevap aramaya başlamış mıdır, dönüp buna bakmak gerekir.
***
Önce şunu söylemeliyim ki, kendilerini "dev aynası"nda gören bazı "sonradan bulmalar" tarafından bu kadim şehrin yönetiliyor ve yönlendiriliyor olması, Allah için zoruma gidiyor.
***
Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen acaba yanlışları ve yanlışları yapanları göremiyor mu, yoksa "ekip benim ekibim, hataları da benim, sevapları da" diyerek o sonradan görme ve bulmaları koruması altına mı alıyor?
***
Başkan belki ekibine sahip çıkıyor olmanın kadirşinaslığını gösterip, "ödersem yanlışların faturasını da ben öderim" diyebilir.
Bu sahiplenme belki takdir de görebilir.
Ama, yapılan her yanlış, atılan her hatalı adım ve kayıp zaman bu şehrin aleyhine oluyor ki, o bedel öyle "faturayı ben öderim" demekle ödenmiyor.
***
Bunun en canlı örneği Ahmet Küçükler!
Şehrin son 10 yılını heba ettiği herkes tarafından iyi bilinen Ahmet Küçükler, acaba hangi ağır faturayı ödedi ki, Mehmet Sekmen de ödesin?
***
Bir Fransız teknik adam diyor ki:
"Aynı formayı giyerek değil, birlikte terlenerek takım olunur!"
***
Doğru söz işte budur.
***
Sayın Sekmen'in A Takımı İstanbul'dan...
Sekmenspor'un forması aynı, renkleri bir, amblemleri ortak.
Ama formalar terden ıslanmış mı, bir de ona bakmak gerek.
***
Kestirmeden giderek söylemek gerekirse;
Belediye içinde güç gösterisi yapmak, aba altından sopa göstermek, kadınların etek boyu ile uğraşmak ve çalışanları aşağılamakla formalar değil, sadece mazlumların ve masumların gözleri ıslanıyor, o kadar.
***
Verilen sözlerin tutulmadığı, ele geçirilen gücün doğurduğu küstahlaşma ve yabanileşmenin her yerinde hissedildiği Büyükşehir'de, görünen o ki, "keskin" sirke küpüne zarar veriyor.
***
Başkan bu aymazlıkları görmeli, sözünde durmayan, yalan söylemeyi marifet sayan, devlet adamlığı ciddiyetinden uzak, "küçük-büyük tüm dağları ben yarattım!" havasında olan ve burnundan kıl aldırmayan kim varsa hepsini mutlaka hesaba çekmeli.
Bu arada, "bozuk plak" gibi, durmadan "Bizi Cumhurbaşkanımız Erzurum'a gönderdi" deyip, ayrıcalık yaratma çabası içinde olanları da susturmalı.
***
O vakit belki işler yol alır.
Yoksa bu pilav, böyle giderse daha çok su kaldırır!
Benden söylemesi.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
akın özkan.. 2015-05-26 09:19:42

şahane bir yazı..ellerine sağlık anlayan anlamıştır..anlamayan için kral hala çıplak...

Avatar
Selami bastem 2015-05-25 18:37:52

Aynen katılıyorum. Ağzına sağlık. Inşallah sayın başkan bunu okur.sehirle entegrasyonunugozden gecirme gereği duyar bu şehire yazık oluyor.

Avatar
Selami bastem 2015-05-25 13:04:44

Aynen katılıyorum. Ağzına sağlık. Inşallah sayın başkan bunu okur.sehirle entegrasyonunugozden gecirme gereği duyar bu şehire yazık oluyor.