Öşvank Kilisesi ve bu kilisenin Erzurum’da inanç turizmi açısından taşıdığı yüksek değere ilişkin olarak ifade etmeye çalıştığımız düşüncelerimiz, hayli geniş bir yankı uyandırdı…
Öyle ki; kiliseye ev sahipliği yapan Uzundere ilçemizden bile oldukça fazla sayıda tebrik ve destek mesajları aldık…
Erzurum’da turizme ivme kazandırabilmek, bizler gibi onların da amacı haline gelmiş olmalı ki; bizimle aynı dili konuştu hepsi…
Eksik olmasınlar…
Ne ki, “ortak paydası” Erzurum olanlar gibi; düşünme yetisini kaybetmiş ve insanlarla ortak tek özelliği sadece fiziki benzerlik olan embesiller de çıkmadı değil hani!
Bizi ecnebilikle suçlayanlar da vardı aralarında; -Haşa! Sümme Haşa!- şirk koştuğumuz iddiasında bulunanlar da…
Sormuş ki birisi:
Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışmak nereden icap etti?
Bak seeen!
Sonra bir başkası:
Sen şimdi Öşvank Kilisesi’nde ayin yapılsın da istersin!
Yok canııım!
Bir diğeri ise,
Erzurum’a zarar veriyorsun, ne tuttun Öşvank’ın yakasını?” diyerek, memlekete darbe vurmakla suçlamış bizi…
Vay, vay, vay!
Yahu biz neymişiz de, haberimiz yokmuş meğer!
Bitmedi…
Bizi tenkid edenler arasında Öşvank’ın yıkılarak, yerine bir cami yapılmasını tavsiye edenler bile çıktı, inanır mısınız?
 
AMENTÜ’NÜN ESASLARINA NE OLDU?  
Hoş gözleriyle okuyup, beyinleriyle analiz edebilenler meramımızı çoktan anladı da, bu beyzadeler yazdıklarımızı nereleriyle okudular, biz onu anlayamadık doğrusu…
Sahi, bunlar nasıl bir beyine sahiptirler ki, “inanç turizmine” yaptığımız vurguyu, döndürüp dolaştırıp dine-imana bağladılar?
Bu nasıl bir kafa yapısıdır Allah aşkına!
İnsanlara bühtanda bulunmak ve hele hele dini mensubiyetlerini sorgulamak, ne biçim bir ahlaksızlık ve ne biçim bir izansızlıktır böyle?
İsa Peygamber’i reddetmek mesela…
İsmi ‘Kamil’ olan ancak “kemalattan yoksun olduğu” her halinden anlaşılan cahil kardeşim benim!
Söyler misin, sen hak din üzere gönderilen bir Peygamberi, nasıl olur da inkar edersin?
Hiç olmazsa Kur’an-ı Azimüşşan’da geçen ismine hürmeten saygı göstermen gerekirken, sırf tahrif edilmiş olmasını gerekçe göstererek İncil’e nasıl hakaret edersin?
Amentü’nün esaslarına ne oldu peki, unuttun mu yoksa?
Allah’a, O’nun Melekleri’ne, Kitapları’na, Peygamber’lerine, Ahiret Günü’ne, Kaza ve Kader’e, Hayrın ve Şerrin Allah’tan olduğuna inanmanın; “İman Ettim” diyebilmek için şart olduğunu yoksa sen bilmiyor musun?
Biliyorsundur tabi…
Biliyorsundur da; yazdıklarımızı doğru anlayabilmek için kullanmadığın o beynini, yazık ki, Amentü esaslarını idrak etmek için de kullanmıyorsun…
Hem sana düşen asli görev, dua etmek değil midir? Müslüman olan bizlerin sorumluluğu; farklı dinlere mensup olanların doğru yolu bulup hidayete ermeleri için Allah’tan yardım dilemek değil midir?
Öyledir, evet…
Öyledir de, sanıyoruz sen bu kafayla bunu da beceremezsin!
 
VE SANA SON BİR TAVSİYE!
Ve sana bir tavsiye Kamil Kardeş!
Üşenmemiş ve neredeyse iki sayfayı dolduracak uzunlukta bir mesaj göndermişsin ya bana?
Hah işte!
Ne olur, yine üşenme de; bize dem vurduğun din ve iman bahsine dair açta bir-iki kitap oku!
Yok, “ben okumam” diyorsan eğer, git ve otur bir hoca efendinin dizinin dibine! Okuyarak öğrenmeye kapalısın madem, bilmen gereken şeyleri bırak da hocalarımız anlatsın sana!
Ardından muhakkak bir de psikologa görün!
Ona da de ki; “Ben pek okumuyorum, denk gelir okursam da, kesinlikle yanlış anlıyorum
Çünkü senin haleti ruhiyen de yorgun düşmüş be kardeşim!
Bunları yaptıktan sonra kendine gelir gelmez doğruca çık ve bizim yanımıza gel!
Zira alman gereken bir de helallik var bizde…
Hak ve hukuk umurundaysa tabi!
 
******************
 
KAMU ÇALIŞANLARINI TEŞVİK ETMEK…
Gün geçmiyor ki, Vali Bey’den hakikaten de kulak kabartılması gereken bir öneri gelmesin…
Ve önceki gün…
Gerek yerele, gerekse genele dair hayli önemli bulduğumuz tespit ve önerilerine bir yenisini daha ekledi Vali Sayın Ahmet Altıparmak…
“Kamuda Yönetici Yetkinliklerinin Artırılması Bölgesel Eğitim Programı”nda konuşan Sayın Vali, kamu çalışanları adına oldukça haklı bir talepte bulundu:
Teşvik…
Biraz daha açacak olursak; “Doğu ve Güneydoğu Anadolu gibi sosyo-ekonomik anlamda arzu edilen gelişmeyi yakalayamamış olan bölgelerde, kamu çalışanlarına yönelik çeşitli teşvikler uygulansın” demek…
Yani bu bölgelerde görev yapan kamu personelleri, kendileriyle aynı statüde bulunan, aynı sosyal ve özlük haklara sahip çalışanlardan daha farklı bir yerde olacak…
Nasıl mı?
Kim bilir, belki maaşları farklı olur, belki de izin hakları… Veyahut bu bölgelerde görev yapanlara ekstradan her ay tazminat neyin verilir…
Yoldan çok ne var sanki!
Öyle ya!
Devlet, sırf Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yatırım yapsınlar diye envai türden teşvik vermiyor mu yatırımcılara? Veriyor…
Vergisinden, SSK priminden, stopajından çeşitli oranlarda indirimler yapmıyor mu? Yapıyor…
Hatta ve hatta yatırım yapacak olanlara günümüzde bedelsiz arazi bile tahsis ediliyor artık…
Sebep?
Yatırım yapsınlar diye, bu bölgelerde kalsınlar, kazansınlar ve kazandırsınlar diye…
Şimdi!
Hakikaten de, kamu personellerinin sizce de bir farkı var mı yatırımcılardan? Bize sorarsanız, yok… Zira bu bölgelerde kalıyorlar, kazanıyor ve yine bu bölgelerde kazandırıyorlar…
Ancaaak!
Diğer taraftan ise, ilk fırsatta buraları terk-ü diyar etmenin hesaplarını yapıyorlar…
Neden? Cazibesi yok çünkü…
Misal, İzmir’de mi bir memur olmayı isterdiniz, Erzurum’da ya da Hakkari’de mi?
İzmir’de, değil mi?
Çünkü neden, albenisi var… İmkânın her türlüsüne sahip olduğu gibi, yaşanabilirlik düzeyi ise, zirvelerde seyrediyor…
Peki, Erzurum bir anda İzmir olabilir mi, olamaz! İstanbul ya da ne bilelim Antalya olabilir mi, yine olamaz! Ama Erzurum’u İzmir’den, İstanbul ya da Antalya’dan ayrıcalıklı kılabilmek, pekâlâ mümkün olabilir…
Ve bunun yolu da, -kim ne derse desin- teşviklerden geçiyor…
Ez cümle…
Vali Bey teklif etti; naçizane bizler de bu teklife katkı koyalım istedik… Doğu ve Güneydoğu’daki kamu personelini teşvik edip etmemekse, devlet babanın paşa gönlüne kalmış artık… 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.