İzmit Körfezi Geçiş Köprüsü'ndeki halatın kopmasından kendisini sorumlu tutan mühendis Kishi Ryoichi gururlu her Japon’un yaptığı gibi harakiri yani intihar ederek ve geride harakiri yapmasının nedenini açıklayan bir mektup bırakarak hayattan ayrıldı. Bu davranışın kökeni gerçekten merak konusudur. Sanırım bu davranış Japon ve Korelilere aittir.
Şemsettin Günaltay Dinler Tarihi adlı eserinde Japonların ve Korelilerin Orta Asyalı olduklarını ileri sürer: “Günümüz Japonları, vaktiyle Kore’den gelip bugün Japon Adaları denilen adaları ele geçiren ve birbirinin akrabaları olan iki büyük Moğol kabilesi soyundandır.” Yine Hilmi Ziya Ülken hocamız da Millet ve Tarih Şuuru adlı eserinde; “Japonların milli dini Şintoizm’in esasları eski Türk (Şaman) ve Çin dilleriyle müşterek bir kozmogoniye yani evren anlayışına sahiptir.” görüşündedir.  Sonra Budizm ve Konfüçyanizm inançları yerleşir Japonya’ya.
            Osmanlı, Rus ve Japon devletleri Kıta Avrupa’sının bilim ve tekniğine ihtiyaç duydukları için 19.yüzyıl içerisinde modern okullar açmak ve onlar gibi üretim yapmak amacıyla Avrupa’ya öğrenci gönderdiler. Rus ve Japonların bizim gibi hınca hınç kitap dolu kütüphaneleri ve klasik eğitim veren medreseleri yoktu. Bu durum görünürde onlar için büyük bir kazanç değil, bizim için bir kazançtı. Ama öyle olmadı. Her bakımdan kendini yeterli gören Medrese, Batı ilmine ya kapalıydı ya da karşıydı. Askeri ve idari erkân, askeri cephelerde devlet yenildiği için Medresenin yanında Enderun Mektebi olmasına rağmen Batı bilim ve tekniğine çok ihtiyaç duyuyordu. Ülkede Batı bilim ve tekniğini alma hususunda alalım mı almayalım mı diye iki başlılık uzun yıllar sürdü. Bu nedenledir ki, Batı ilim ve tekniğini almak isteyen  Sultan II.Mahmut’tan bu tarafa gavur denmemiş hangi sultan ve devlet adamı var?
Japon ve Rusların böyle bir engelleri yoktu. 1853’de Amerika, Kaliforniya ile Çin arasında bir ticaret yolu kurar. Aynı sene Amerika bu kapının açılması için Japonya’ya müracaat eder. Bu teklifi Japonlar reddederler. Fakat ertesi sene Japonya, zorla bu ticaret kapısının açılması teklifini kabul etmek durumunda kalır. Bu fırsatı değerlendiren Fransa, 1859 yılında Japonya’da üç liman açılmasını temin eder.  Bundan sonra Japonlar, Batı tekniği ve sermayesini tanır. 1868’de Meiji (Meici=Nur) inkılabı Batı ile her yönden alış verişe girer. Japonya şahlanır. Japonlar kısa sürede Batının bilim ve tekniğini kopya ve taklit ederek iğneden ipliğe ne varsa alıp ülkelerine taşır.  Dahası Japonlar 1905 yılında Rusları savaşta yenerek dünyanın siyasi gidişatını değiştirir. Dahası Çini de işgal eder.
Çok geçmeden Japonya İslam dünyasına örnek gösterilen bir ülke olur. Sultan II. Abdülhamit Japonya’ya heyetler üstüne heyetler gönderir.  Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy Sibiryalı Abdürreşid İbrahim Efendi’nin 1913 yılında yayınladığı “Âlem-i İslam ve Japonya’da İslamiyet” adlı eserinden ve bizzat kendi sohbetlerinden faydalanarak Safahatta yer alan Süleymaniye Kürsüsünde Japonya’yı örnek gösterir.
Medeniyet girebilmiş yalnız fenniyle
O da sahiplerinin lahik olan izniyle,
Dikilip sahile binlerce basiret, iman;
Ne kadar maskaralık varsa kovulmuş kapıdan!
Garbın eşyası, eğer kıymeti haizse yürür;
Moda şeklinde gelen seyyie gümrükte çürür!
Yine Akif, Berlin Hatıralarında da Almanya’yı örnek gösterir.
 Birisi uzak Doğu’da Şaman, Şinto ve Budist gibi inançlara sahip Japonya, ötekisi Katolik Hristiyan Almanya’dır. Akif’in gözünde örnek alınacak herhangi bir İslam toplumu yoktur. Üstelik Akif, Şark şiiriyle yerden yere vurur İslam toplumlarını.
            Japon İmparatoru, II. Dünya Savaşında Pasifikte Amerika Birleşik Devletleriyle savaşa tutuşup yenilince,  Japon inancına göre tanrısal güce sahip olduğu sanılan imparatorların bu iddiasından da vazgeçtiğini ve hâkimiyet haklarının Japon halkına ait olduğunu ilan etti. Bu anlayıştan sonra Japonluk ruhu ticarete yöneldi.  Japonya, Batı özellikle de A. B. Devletleriyle çok sıkı bir siyasi, ekonomik ve askeri ilişkiye girdi. Bu ilişkiler günümüzde de en üst düzeyde devam etmektedir. Bugün Japonya, iktisaden şahlanmış bir millet olarak 127 milyon nüfusuyla varlığını sürdürmektedir.
            Japonluk ruhunun felsefi temellerini ortaya koyan cümlelerden bazı örneklerle Japonluk ruhunu daha iyi anlamış oluruz sanırım.
 “ Hayattaki tek rehberin dirlik, düzenlik ve barış olsun.”
“Barış sanatlarına sahip çıkıp da savaş sanatlarını ihmal etmek nasıl yüreksizlikse, savaş sanatlarını öğrenirken barış sanatlarına uzak (yabancı) kalmak da cehalettir.” Hayatta ne kadar çıkarlar çatışsa da uzlaşma Japonluk ruhu için o kadar gereklidir. “Büyük bir aile olduğumuz unutulmamalıdır.”
Japonlar “Nihon” dedikleri zaman, taşı, toprağı, dağı, ormanı, suyu, hükümeti, Devleti, İmparatoru ve bütün halkıyla birlikte tek ve bölünmez bir “Japonya” düşünürler.
            Bir Japon kendisine verildiği görevleri en iyi bir şekilde yaptığı oranda kendini özgür, rahat, mutlu hisseder.
            Japonluk ruhu, her işi sanat kabul eder. Yapıp öğrenmede herkesten ileri ve üstün olduğunu açıkça iddia etmez, ama kimseden de geri olmadığına, geri kalmayacağına inanır. Deneyen, isteyen her şeyi öğrenebilir.
            Japonların medeniyet ve kültürleri yazı ile başlar ve yazıya dayanır. Bizde söze göre adamlık değeri verilir. “ Hele biraz konuş ki seni tanıyalım” denir. Japonlarda insanın kalitesi yazısıyla başlar, yazıya bağlı olarak gelişir ve yazıya bakılarak değerlendirilir. Eğitim düzeyini ele veren gösterge, yazıdır.  Her ne kadar biz de de “İş kişinin aynasıdır, söze bakılmaz.” deriz ama gerçekte insanın sözüne bakarız. Dahası bizde Atatürk’ün  “Türk övün, çalış, güven” veciz sözü küçümsendi. Türklük ruhu aşağılandı.  
            Japonyalarda din kısaca “Japonluktur.” Bugün 127 milyon Japon milletinin tanrısı, peygamberi, kitabı, imamı, hahamı, papazı yoktur. Japonlar Budizm, Şintoizm, Konfüçyanizm, Zen-Budizm ve Şamanlık gibi inançları Japonluk ruhunda birleştirirler. İnançların ayrılığı kesin hatlarla değildir.  Bu yüzden de liberal bir tutum sergiledikleri için ülkede ideoloji, mezhep ve din savaşı görülmez. Batılılar, Japonları dinsiz diye telakki etmelerine karşın Japonlarda Japonluk ruhu en kutsal değerdir. Dahası Batılı emperyalist güçler, Japonya’da ideoloji, din ve mezhep savaşı olmamasından rahatsız olmaktadırlar. Çünkü bugün silah baronlarının en çok silah sattığı ülkeler başta İslam toplumları ve etnik kazanın olduğu topluluklardır.
        Ülkede öğretim dili Japoncadır. Japonlar yabancı dille eğitime karşıdırlar.  Ancak ticaretin ve zenginliğin yabancı dil öğrenmekle daha iyi başarılacağını düşündükleri için yabancı dil öğrenimini çok önemserler. Eğitimin diplomayla sınırlı olmadığına ve beşikten mezara kadar sürmesi gerektiğine inanırlar. Onlara göre insanı aziz yapan eğitimdir. Bu anlayışlarından ötürü eğitim düzeyi dünya sıralamalarının üstündedir. En düşük çocuk ölümleri bu ülkede görülür.
“Temizlik, Japonluk ruhunun temelidir.” Bırakın evi, okullarında sınıflara terlikle girilmektedir. Tuvaletleri evin bahçesindeyse kimse rahatsız olmasın diye tuvaletin yanına kokulu ağaç dikerler.
            “Japon insanı için değişme, hayatın değişmeyen kuralıdır.” Yeni alınırken eski atılmaz, yeniliği alırken yaşlı kınanmaz, kötülenmez. Hayat canlı bir ağaç gövdesi gibidir, yeni gelen sürgünler eskinin üzerinde gelişir ve yeni hayatını kurar.
            Japonluk ruhu, Japon tarihini, kültürünü, dilini iyi öğrenmeyi, Japonya’ya ve Japon insanlarına karşı beklenen görevlerini tümüyle yerine getirmeyi ve her kültürel tarihi değere saygılı olmayı gerektirir. Japonluk kendini, toplumun geçmişini, bugününü ve sorunlarını yeterince  (doğru olarak) bilmek; doğru yazmak demektir. “Ne ki, olup geçmiştir onda aklın alamayacağı herhangi bir çelişki yoktur, olamaz da; olan olmuştur.”
Japon geleceğe bakar.
Daha geniş bilgi için Bozkurt Güvenç’in Japon Eğitimi adlı eserine bakılabilir.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
dada 2015-03-31 18:24:10

beyni ve vicdanı olan için süper yazı
yüreğine sağlık.
barsaklarını kafasında taşıyanlar için se yorum kitaplarında var
düşünmeye ne hacet var