Futboldan tam olmasa da çeyrek çakanlar, bu oyunun kolektif bir spor dalı olduğunu bilir.

Yani, bireysel değil, takım oyunudur. Her oyuncu galibiyete de yenilgiye de ortaktır. Her şeyi ile bütünleşmiş bir futbol takımı kolay kolay yenilmez. Takım arkadaşının bir hatasını, diğer biri kapatmak için canla başla uğraşırsa, inanın bu tür bütünleşmiş bir takım her zaman kazanarak çıkar. Peki, rakiple başa baş, dişe diş mücadele ederken, defanstaki bir futbolcu, son dakikada, bilerek ve isteyerek penaltıya sebebiyet verir veya kendi kalesine gol atarsa takımın moralinin bozulmasına ve de yenilmesine neden olmaz mı? İşte o zaman taraftarla birlikte tüm takım oyuncularının aklına bir soru gelir!

Neden?

Aslında bu sorunun cevabını herkes bilir; ama dillendirmek o kadar da kolay değildir!

Gerçi bazı yorumcular, "bu işte şike var," diye yazsalar da ne gol iptal edilir, ne de bir sonuca gidilir! Çünkü, şike yapanla, şikeyi yaptıranlar aynı taraftadırlar!

Siyasetin simyasının bozulduğu şu günlerde bu futbol da nereden çıktı, demeyin!

Her ikisi de takım oyunudur.

Belki takımını satan futbolcu bir daha o takımda forma bulamaz; ama neye yarar ki! Zayıf bir halka galibiyet bekleyen bir takımın umut zincirlerini kırmıştır artık!

Her konuda fırtınalı günlerden geçtiğimiz bu zaman diliminde sözü İYİ Parti'de iyi olmayan bir konuya getirmeden olmaz! Hani İYİ Parti'nin İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ'ın bir televizyon kanalında İstanbul İYİ PARTİ İl Başkanı Buğra Kavuncu'ya çift dalarak ve kendi takım arkadaşını yere düşürmeye çalışarak kendi kalelerinde gole neden vermiş olması var ya, işte o pozisyondan bahsediyorum. Ola ki "bunda takımın ne suçu var," diyen olur. Biz de diyelim ki; bir takımın teknik direktörü takımında yer alan her bireyin oyunculuğu kadar kişiliğini de bilmek zorundadır.

Kimse yanlış anlamasın ve siyasette geçmişi şöyle bir ansın. Bu salt İYİ Parti takımında olan bir şey değil ki! Siyaset denilen bu müsabakanın sahalarda değil, masalarda oynandığını bu oyunu bilenler çok iyi bilir!

Biz seyirci ve gazeteci tayfasına düşen ise birazcık beynimizi yorarak düşünmektir.

Taraftarların kendi takımlarına söyledikleri şarkılara geçmeden şunu söylemeden olmaz. İYİ PARTİ Türkiye siyaset sahasına iyi, omurgalı ve dik duran bir oyuncu sokmuştur, O da Buğra Kavuncu'dur!

Taraftarın hangi şarkıları söylediklerini söyleyelim; ama hangi taraftarın hangi takıma söylediklerini de siz bulun!

"Ufak, tefek yalanların, mühim değil olur canım!"

"Başkası olma, kendin ol, böyle daha güzelsin!"

"Saçların tarumar, gözlerinde nem, ateşe benzerdin, küle dönmüşsün!"

"Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli!"

Çok da zor değil ya! Anlamışsınızdır!

..

Havasına, suyuna, taşına, toprağına bin can vereceğimiz ülkemizin manzarasına iktidar partisi bile bakıp şikayet ediyor; muhalefet, muhalefete bakıp dert yanıyor, iyi de kim, kimi kime şikayet ediyor; anlaşılan muhatap Kanarya Sevenler; çözüm de galiba Taşımacılar Derneği'nden bekleniyor!

Yukarıda İYİ Parti'yi konu ettik; ama bu tür işler, ne yazık ki her siyasi partide oluyor, hem genel merkezlerinde hem il bazında. Bu tür oyunlar bitmiyor işte!

Bu nasıl bir aşksa! Ya benimsin ya da kara toprağın mantığının sonucu da bu oluyor!

Bir de şu var, son günlerde Arap ülkeleri Türk mallarını protesto ederek tüketmemek için kampanya başlatmış!

Bak sen şu emperyalizmin embesillerine! Anlaşılan bunların kendileri İngiliz Lawrence imiş!

Bu ülkelere şahsen ricamdır, bizde mal çok, gümrüksüz falan gönderelim de tüketin şunları, din kardeşi değil miyiz yani! (Şimdi, Araplara laf çaktığım için Türk Milliyetçisi maskesiyle Arap Milliyetçiliğini savunanlar bu satırların yazarını "din düşmanı" diye etiketleyecekler; ama olsun, biz bizi iyi biliriz!)

Sıtma titremesine yakalanmadan, ruhumuzun titreyerek kendimize ve Cumhuriyetin ilkelerine dönmemizin zamanı ne zaman gelecek acaba!

İyisi de kötüsü de kusura bakmasın; ama sihirli aynalardan değil, gerçek gözgüden gördüğümü aktarmaya çalıştım!

Bir kez ölürsek, bin kez dirilmeyeceğiz artık!

Bu söz dilimizde, elimiz de böğrümüzde kalacak, haberin var mı taş duvar!

Turgut Özakman, yıllar önce ŞU ÇILGIN TÜRKLER'İ yazmıştı, umarım yıllar sonra biri de çıkıp, Şu dalgın Türkleri yazmaz!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.