Dâhilere övgüde bulunulacaksa eğer, ilk övgü destan yazanların hakkıdır; zira destan yazabilmek, diğer yazı türleri için tek başına yeterli olabilen ayrı ayrı yeteneklerin tümünü birden gerektirir, diyor İngiliz yazar Samuel Johnson. Salt edebiyat dünyası için söylenmemiş bu söz. Dâhi, diye tanımlayacağınız kişinin üstün yeteneklerinin ve yaratıcı gücünün gösteri yaptığı birçok alan vardır. Bunlardan biri de siyasettir.. Bazı konularda tek başına yeterli olan üstün yetenek, günümüzde yapılan siyasette artık yeterli olmamaktadır. Siyasette olması gereken 'düşünsel yapı'da bir Aristo; 'deneysel açıda' bir Montesquieu; 'bilimsel alanda' bir Marx olmanın bile tek başına başarıya götürmemesi doğal karşılanabilir; ama toplumdaki çatışma halindeki çıkarların uzlaştırılması için yapılması gereken siyaset, ne yazık ki çirkinleşerek değişen bu sahada yönetim erkini ele geçirmek ya da ondan vazgeçmemek için, bazı yapı, açı ve alan geliştirmekle kalmayıp, bunları fütursuzca uygulamaktan çekinmemesini de alkışlayarak değil ağlayarak izlemeliyiz. Gerçekleri saptırmak, adaleti zedelemek ve yalan söylemek, gibi ahlaksızlıklar gezegenimizdeki çoğu yerde yapılan siyasette çoktan yerini almış bulunmakta. Siyasette yalan söylemenin ve inandırmanın yolunu, iktidarı ele geçirme konusunda bir dâhi olan Almanya'nın faşisti, bakın nasıl öğütlüyor. "Eğer yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylerseniz, insanlar inanır. İnsanları bir yalana inandırmanın sırrı, yalanı sürekli tekrar etmektir.Sadece tekrar; tekrar ve tekrar söyleyin..." Dünyanın neresinde olursa olsun, eğer bir siyasetçinin aynı konuyu yer ve zamana uygun olmasa da sık sık tekrarladığına şahit olursanız, lütfen Adolf'un ruhunu çınlatın!.. Ruhunu çınlatın, çünkü; yalanın yaymış olduğu salgı, gerçeği algılamanızı her zaman engeller.

Gelelim memlekete.

Geçtiğimiz günlerde iki hatun kişi ekranda uğursuz iki karga gibi öttü. Hele biri var ki; düşman başına gelsin! Silahtan, öldürmekten, kinden, nefretten fütursuzca ve korkusuzca bahsetti.

Doğrusu insanın kanı donuyor, eminiz ki birçok kadın bu hatun kişiyle hemcins olmaktan utanmıştır!

Kadınların en önemli özelliği, doğurarak geleceğin nesillerini yetiştirmektir; Tanrı, bu tür kadınların doğurduklarından ve yetiştirdiklerinden korusun, dersek sanırım haksızlık yapmış olmayız!

Bir de dua edelim ve diyelim ki; Allah'ım şeytanlar bin bir suratla, çeşitli urbayla karşımıza çıkıyorlar, kim şeytandır, kim insandır, biz anlayamıyoruz, senin adaletine güveniyoruz, gayrı sen bilirsin!

Bu tür söylemlerle halkı birbirine düşürmek ve kargaşa yaratmak isteyenlere yetkililerin yasaları uygulayıp, uygulamamsı hiç önemli değil; değil mi ki bu tür insanlarla aynı coğrafyada yaşayarak, aynı havayı teneffüs ediyoruz, işte bu utanç ve keder bize yeter. Darbe olacakmış!

Darbe sözünü ortaya atan bir takım gazeteci geçinen tetikçiler, sakın yarım kalmış bir darbe girişimini tamamlamak istiyor olmasınlar!

Darbe olacaktı, darbeye karşı darbe yaptık falan denilirse kim ne diyebilir ki!

Bir zamanlar FETÖ denilen ve de cumhuriyetin kalbi sayılan meclisimizi bombalayanların yanında olanlar, şimdi bu örgüte en fazla sözü söylemeye başladılar.

İşte bu beni çok kıllandırıyor!

Bukalemun gibi bulunduğu ortamın rengine bürünerek kendilerini gizlemekte oldukları, gibi bir düşünce saçma da olsa, insanın beyninde bir soru işareti olarak yerini alıyor işte!

Ne demişti efendileri, "kendinizi deşifre etmeyin!"

Kendini deşifre edenler de oldu; ama ya etmeyenler de varsa!

Neyse! Oruç tutmayı 'nefse karşı direniş' olarak algılayarak susalım bari!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.