İsraf;malı, dinin ve mürüvvetin uygun görmediği yerlere dağıtmaya denir. Mürüvvet burada faydalı olmak, iyilik yapmak arzusudur.
Peygamberimiz Efendimizin (SAV) hayatının ölçütü neydi diye sorsalar hiç şüphe etmeden; ölçüsü ortalarda derdim. Ne çok, ne az’ı tercih etmiş!
Ne çok kızgın, ne çok munis!
Ne çok sıcağı ne çok soğuğu; ılığı tercih etmiş!
Bunu Ayet-i Kelimelerden ve Hadis-i Şeriflerden anlıyoruz!
İsrâ Suresi 26. Ayet: “Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma”.
İsrâ Suresi 27. Ayet: “Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir”.
İsrâ Suresi 29. Ayet: “Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma, sonra kınanır ve çaresiz kalırsın”.
Arâf Suresi 31. Ayet: “Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz”!
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV) abdest alan Sa’d’ın suyu israf ettiğini görünce; “Akan sudan bile abdest alsan, suyu israf etme” buyurmuştur!
Mevlana bir gün evine gelir ve eşinin muazzam güzel kokulu yemekler yaptığını görür. Yemek masasında çeşitli yemekler vardır. “Hanım, yemek masamızı Firavun’un masasına çevirmişsin” der ve yemek yemeden çıkar, gider!
Mevlana başka bir gün evine gelir, evi su kokmaktadır, evde yemek olmadığını anlar! Karısına: “Ne güzel, bugün evimiz Peygamber (SAV) evi kokuyor” der!
Alışkanlığımızı nereden kazanmışsak, kötü kazanmışız!
Misafir geldiğinde misafirin değeri, yemeklerin adetleri, sayısı, lezzeti ile doğru orantılı gibi görülüyor. İsraf burada başlıyor! Sözle israf ise yemeğe başlarken onlarca nimet önünde “Kusura bakmayın, hele buyurun” davetiyle israf zirve yapıyor. Kim kimin kusuruna bakıyor; rızkı veren Cenab-ı Hak!
Masada yemek, ağızda söz; aşırı gitmenin kötü örneğidir!
Genelde evlerde de iftar sofrasında; çorba, kıyma, ana sıcak yemek, pilav, zeytinyağlı bir yemek ve kadayıf! Altı çeşit yemek! Reçel, peynir, pastırma, hurma, zeytin, salata, günün meyvesiyle altı çeşit iftariyelik! Etti on üç çeşit! Misafirin kafamızdaki kariyeri ve zenginliğine göre çeşitleri değişiklik göstermektedir!
Çok zengin sofraların yarısından fazlası çöpe gitmektedir.
Dünyada bu kadar aç insan varken, bu kadar yemeği çöpe göndermek; israfın en büyüğüdür.
Sonra? Sonra gelsin kahve, çay, çayın yanında kek-pasta.
Sonra dayan maden suyu’na!
Ekmeği çöpe atan milletlerin de başını çektiğimizi düşünürsek; israf konusunda ne kadar aşırı gittiğimizi görebiliriz.
Bu yazıyı erkeklerin okuyup ve anlamasından ziyade ev hanımlarının durumu kavraması gerekir. Yoksa gene bir şey değişmeyecektir.
Oruç tutuyoruz, israf ediyoruz!
İbadet ediyoruz(!), haram olan israfı işliyoruz.
İftar davetlerinin başlamasıyla hastanelerin acillerine kalp krizi, tansiyon ve şeker yükselmeleri, mide fesadı, ishal, karın ağrısı gibi hastalıkların artışlarındaki sebebin ta kendisidir; israf!
İftar yemekleri de ramazan harici davet yemekleri de sade, gösterişten uzak olmalıdır.
Açgözlülük, sonradan görmelik ve aşağılık duygusu hissi vermemelidir.
Yemek sofralarımız gövde gösterisine dönüşmemelidir.
Karşılıklı davetlerimizde çeşit ve lezzette yarışmalara girmemeliyiz.
Masamızda fakir akraba, komşu ve arkadaşlarımızı mutlaka davet etmeliyiz, davet ettiklerinde icap etmeliyiz. Onları davet ettiğimizde yemek çeşidini abartırsak, onlar artık korkar ve bizi davet edemezler. Çünkü bu memlekette asgari ücret günde sadece yetmiş beş lira. Ortalama bir emekli maaşı ise aile başına sadece kırk lira!
Bir başka israf; oruç tutuyoruz, dedikodu, iftira, yalana devam ediyoruz. Bu da kazandığımız sevapların israfı değil midir?
Daha kötüsü çoğumuz yalanın, iftiranın ne olduğunu bilmiyoruz!
Gıybet ve dedikodunun da ne olduğunu bilmediğimize dair deliller mevcut, günlük hayatımızda görüyor, şahit oluyoruz!
“Ateşin odunu yiyip bitirmesi gibi günahlar (haset, gıybet) da sevapları yer bitirir”. (İmamı Cafer-i Sadık nakletmiş).
İsraf konusuna ilk iftardan başladım. Biliyorum ki, abartılı iftar sofralarında israf had safhadadır. Artık kendi kendine yetmeyen, kendisini besleyemeyen bir ülke olduğumuzu düşündüğümüzde; her israfımızda yabancı ülkelere döviz kazandırdığımız da bir gerçektir. Mesela et! Mesela buğday, mesela şeker (artık hazır tatlılarımızla birlikte mısır şurubu yiyoruz)!
Birçok insanımız kredi kartı kullanıyor, oranlara miktarlara girmeyeceğim ama öğle insanlar tanıyoruz ki birkaç sene sonrasının maaşından avans kullanıyor, her ay sadece kredi kartının asgari ödenecek kısmını ödüyor ve harcamağa devam ediyor! Hayati bir önem varsa borçlanmak için elbet bir mazeret olabilir, ama bir veya birkaç gömlek büyük gelecek üst hayat standardına göre yaşamaya çalışan insanımızın bu hatası da büyük israflarımızdandır.
Kanaat kalktı ve biz hayat tarzımızı israfa göre yeniden ayarladık.
Nasılsa krediden diyerek borçları yıllarca süren ev, araba, ev eşyası veya hiç ihtiyacımız olmadığı halde binlerce özellikli elektronik cep telefonu ve diğer elektronik eşyalarımız hep birer israf değil midir?
Artık her türlü israfta hepimiz yarışıyoruz!
Ya zaman israfı? Zamanımızı nasıl da malayani işlerle israf ediyoruz; hiç düşünüyor muyuz?
İsraf etmemek edeb’dir!
Maddiyatımızdan, manevi birikimlerimizden israf bilinçsiz bir hayat tarzı sürdürerek etmeye devam ettiğimizde; hem dünya hem ahret hayatıyla ilgili ciddi sıkıntılar yaşayabiliriz!
Dünyada yaşadığımız sıkıntılarımızın büyük bir kısmı hayatımızın değerlerinden, birikimlerinden israf ettiğimizdendir.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.