Ya da bu olaylardan Türkiye’nin çıkaracağı bir ders var mı?

“İran’da benzine yüzde elli zam yapıldı, halk sokağa çıktı” türünden haberlerle İran’da yaşanılan gerilimi anlamaya çalışırsak gerçeği ıskalamış oluruz.

Tamam; petrol zengini bir ülkede petrole zam yapıldı. Fakat günlerdir yaşanılan bu gerilimin petrole yapılan zamla yakın uzak bir ilgisi yok.

Niye mi bu kadar iddialıyım?

Dün İran’da gazetecilik yapan arkadaşım İbrahim Emmi’yi aradım.

“Hayrola çarşı niye böyle karıştı, ne olup bitiyor sizin oralarda” diye sordum.

İbrahim anlatmaya başladı:

“Değerli kardeşim bilesiniz ki meselenin petrol zammıyla yakın uzak bir alakası yok. Batı medyası işi kızıştırmak için sözde bu zammı gerekçe gösteriyor. İran’da halkı sokağa döken bu itirazın temel sebebi, son yıllarda Mollaların aşırı lüks içinde yaşamalarıdır. Kamu gücünü kullanarak halk üzerinde bariz bir baskı oluşturan devrim yanlıları ve özellikle de molla grubu, halkın gözünün içine soka soka abartılı bir yaşam sürüyorlar. Dini istismar ediyorlar, ahaliyi din adına kandırarak dine mugayir bir hayat yaşıyorlar. İran halkı daha çok demokrasi, daha çok hukuk ve daha çok şeffaflık istiyor. Şah Pehlevi’nin oğlu Fransa’dan açıklamalar yapıyor. Diyor ki, ‘bu itirazı ve ayaklanmayı destekliyorum’ biz de diktatör Şah’ın oğluna diyoruz ki, itirazımızın hiçbir yerinde size duyulan özlem yoktur. Biz Mollaların şatafatlı hayatlarına isyan ederken onun yerine senin baban dönemindeki sistemi istemiyoruz. Bu sebeple Batı şunu bilsin ki İran halkı ne Şah’lığı ne de onun hanedanını istemiyor. İran halkı yalnızca ve yalnızca özgürlük ve insan gibi yaşamak istiyor.”

İran’a birçok kez gitmiş ve orada hemen her kesimle sohbet etmiş biri olarak ben de diyebilirim ki, İran’da kimsenin Şah'ı ’ya da Şah’ın oğlunu özlediği filan yok!

Batı’nın neyin peşinde olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.

Batı ne İran’da ne de başka bir yerde demokrasinin ya da insan haklarının peşinde değil elbette, onların derdi yarattıkları kaostan nemalanmaktır.

İşte Irak ve Suriye örnekleri ortada…

Şimdi de İran’ı benzer ateş sarmalına sokmaya çalışıyorlar.

İster inanın ister inanmayın, bu Batı’nın asıl hedefi Türkiye’dir.

Dikkatinizden kaçmamıştır son günlerde lüks içinde yaşayan AK Partili haberleri salgın biçimde artmaya başladı.

Misal kıytırıktan bir AK Partili biri çocuğu için sözde mevlit okutuyor. Haberlere baktığınızda ne çıkıyor karşınıza: Lüks, israf ve haram bir ekonomi!

Adam orta ölçekli bir devlet memuru ama öyle şatafatlı bir hayat yaşıyor ki sanırsınız Koç’un veliahtı!

Bir devlet memuru o üç kuruşluk maaşıyla bu saltanatı nasıl yaşıyor?

Anladık ki mesele, ne petrole yapılan zam, ne de marketlerdeki fiyat artışı…

Bütün mesele; birilerinin halkın gözüne sokarcasına yaşadıkları abartılı hayattır.

Türkiye, İran’da yaşanılan bu itirazdan bir ders alır mı, almaz mı bilemem; ama görünen şudur ki Türkiye’nin yeni yetme iktidar eliyle zenginleşmiş olan bu züppeler yüzünden başı derde girebilir.

Adam en fazla on bin lira maaş alan bir kamu görevlisi, lakin yeni doğan çocuğu için düzenlediği mevlit törenine en az üç yüz bin lira harcıyor?

Sizce bu normal bir şey mi?

Başka örnekler de var elbette, hatta o başka örnekler bu daire başkanının yaptığına rahmet okutur cinsten…

Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk yazmıştı: Allah ile aldatmak..

Gazeteci dostumun anlattıklarından anladım ki İran halkı söylenen yalana ve din adına yapılan sahte gösterişe itiraz ediyor.

Türkiye İran gibi olur mu diye soruyorsunuz ya…

Bütün kalbimle diliyorum ki olmasın…

Fakat AK Parti, artık şapkasını önüne koyup düşünme zamanın geldiğini bilmeli…

Bu ülkede üniversite mezunu bir genç asgari ücretli bir işi seve seve kabul ederken ya da ararken sırtını iktidara dayamış birilerinin anormal biçimde lüks içinde yaşamaları ve döne döne bu lüksü millete göstermesi hiç mi hiç hayra alamet bir durum değil.

AK Parti eğer bu durumu bilmiyorsa ya da bilip de müsamaha gösteriyorsa, durum çok daha vahimdir.

Hiç tevile gerek yok!

Ne demek isteğimizi anlamak istemiyorsanız size, fukaralıkta en birinci olan şu Erzurum’da din ve tarikat adına çevrilen düzenbazlıkları anlatalım.

Tek cümle ile bu şehirde hiçbir ihale ve hiçbir paralı iş, bilmem hangi tarikatın onayı olmadan hareket edemez. Nokta!..

Dün FETÖ ne kadar kuvvetliydi ise bugün de işte o tarikat kuvvetli…

Vekiller de hikâye, belediye başkanları da…

İpin ucu, o tarikata mensup olan bürokratların ve sayısı asla ikiyi bulmayan işadamının elinde…

Keşke Başkan Erdoğan gerçekten adil olan bir müfettişler ordusu tesis etse ve o orduyu ülkenin dört bir yanına yayıp raporlar istese…

Kendisinin tüm samimiyet ve halis niyetli gayretine karşı, birileri iktidar ve devlet erkini kullanarak ne dümenler çevirdiğini açık seçik görecektir.

İranlı gazeteci arkadaşım tam olarak bunu söyledi: Mesele, ne pahalılık ne de geçim sıkıntısı. Mesele, yapılan haksızlıklar, devlet eliyle uygulanan zulümler ve en önemlisi de iktidar marifetiyle yapılan soygunlar…

İranlıların benzine yapılan yüzde elli zam neredeyse hiç mi hiç umurlarında değil.

Ne zaman ki Mollalar “molla” olmaktan çıkıp lükse ve ihtişama kapıldıysa İran halkı da başkaldırdı, itiraz etti.

Batı’nın kışkırtması ise, asla bir sebep değildir, o yalnızca bir sonuçtur.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.