Aziziye, namı diğer Ilıca…
Ve deyim yerindeyse Erzurum’un giriş kapısı…
Aslını sorarsanız Ilıca’ya hamledilecek o kadar çok özellik ve ayrıcalık var ki; misal tarihi geçmişi… Veyahut termal potansiyeli ya da ne bilelim sanayi bölgesine yakınlığı, hatta bir tarım ve hayvancılık bölgesi oluşu…
Üzerinde durmaya devam etsek, inanın sıralayacak daha onlarca nitelik buluruz Ilıca için… Ancak biz özellikle bir konuya vurgu yapmak istiyoruz bugün…
O da, termal…
Evet, Ilıca’nın sahip olduğu jeotermal avantajdan bahsediyoruz…
Avantaj dedik, çünkü günümüzde termal zenginlik demek; turizm pazarından daha fazla pay kapma yarışında bir adım önde olmak demek… Termal turizm demek; çevresel sorunlar karşısında doğaya ve doğallığa ihtiyaç duyan her yaş ve her kesimden insanın ilgisini çekmek demek… Ve yine termal turizm demek, aynı zamanda sağlık, konaklama, spor ve eko-turizm gibi alternatif turizm faaliyetleri demek…
Hepsini bir potada toplayacak olursak eğer, termal turizm demek; gelişim demek, değişim demek, dönüşüm demek… Kalkınma, canlanma, istihdam, üretim ve sözün hülasası katma değer artışı demek…
 
******
 
Dönelim şimdi tekrar Ilıca’ya…
Ilıca’daki termal suların geçmişi, tıpkı Ilıca’nın tarihi gibi çok hem de çok eskilere dayanıyor…
Misal, İran seferi dönüşünde Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri, Erzurum’dan geçerken ordusuyla birlikte Ilıca’da konaklamış ve askerlerinin hamam ihtiyaçlarını bu sularla gidermiş…
Sonra Kanuni Sultan Süleyman…
O da Irakeyn seferi dönüşünde Ilıca’ya konuk olmuş ve buradaki kaplıcalardan hem de büyük bir övgüyle bahsetmiştir… Öyle ki, Matrakçı Nasuh Efendi o dönemde çizdiği bir tasvirde, Ilıca’daki kaplıcaları hem de göze gelir bir biçimde minyatürize etmiş ve söz konusu çizim “Beyan-ı Menazil-i Sefer- i Irakeyn -i Sultan Süleyman Han” isimli eserde, “23b” seri numarasıyla yerini almıştır…
Evet, bu örnekler Osmanlı döneminden… Ama Ilıca’daki kaynak sularından Theodosiopolislilerin de sağlık amaçlı olarak istifade ettikleri, bilinen bir diğer gerçektir…
 
******
 
Bu kısa girizgahın ardından gelelim asıl mevzua:
Ne dedik demin, turizm pazarından pay kapmak… 
Peki, bu iş nasıl olacak?
Bir, bu iş için Ilıca’da “önce çermik, sonra piknik” anlayışından kesinlikle ve kesinlikle vazgeçilecek… Tamam, insanlar kendileri için tahsis edilen alanlarda semaverini de yakacak, mangalda yine etini de cızırdatacak… Dahası kaplıcaya da girecek, duşunu da alacak… Ancak bu konsept, ulaşılması gereken asıl hedefin önüne asla geçmeyecek…
İki, Ilıca’daki termal zenginlik, turizme yönelik ihtiyaçların bütünüyle giderilebileceği sosyal, fiziksel, mekansal ve çevresel atılımlarla muhakkak entegre edilecek…
Misal, Afyon Ömer Termal veyahut Oruçoğlu ya da Gazlıgöl… Hatta Balıkesir Gönen, Çanakkale Ezine, Yalova, Balçova ve daha niceleri…
Gezip görenler çok iyi bilirler buraları…
Termal sular ve kaynakları bir yana, öyle muazzam bir tesisleşmeye gidilmiştir ki; ilk kez görenlerin hayrete düşmemesi bile içten değildir… Zira turistik oteller, konaklama merkezleri, çeşitli spor, eğlence ve kültürel aktivitelere olanak sağlayan mekânlar ve daha neler neler…
Biliyor musunuz, Türkiye’nin ve hatta dünyanın dört bir yanından insanlar işte bu yörelere akıyor… Kimi kaybettiği sağlığını geri kazanmak, kimiyse sağlığını koruma altına almak için…
E, dünyanın hali ortada…
Hızla artan nüfus, doğayı ve doğallığı katleden kentleşme ve sanayi derken, öyle ya da böyle sağlık gidiyor elden…
Sonra ne yapıyor insanlar?
Tıbbi tedavi yollarına ilaveten doğaya ve doğallığın kucağına atıyorlar kendilerini… Ve bu doğal kaynakların başında da, kaplıcalar, içmeler ve tıpkı Ilıca’da olduğu gibi şifalı termal sular geliyor…
 
******
 
Ve Aziziye Belediyesi…
İtiraf edelim, Ilıca’daki termal kaynaklar Fatih Cengiz dönemine gelinceye kadar yukarıda da örneğini verdiğimiz üzere “önce çermik, sonra piknik” modunda değerlendiriliyordu…
Sonra bir tesisleşme başladı…
Otel ve konaklama hizmetleri gibi önemli adımlar atıldı, kaplıcaların çehresi değiştirildi…
Ve bugün…
Genç, oldukça heyecanlı ve dinamik bir yönetici var Aziziye Belediyesi’nin başında…
Muhammet Cevdet Orhan…
Kendisinden daha önce de sitayişle bahsettiğimiz Başkan Orhan, “termal turizm” bahsimizden hareketle Erzurum’daki diğer mevkidaşlarına göre bir adım daha öndedir bize göre… Zira elinde öylesine büyük bir zenginlik var ki Başkan’ın, bunu tam anlamıyla değerlendirebilmesi halinde, -abartmıyoruz- Erzurum için yepyeni bir dönemin mimarı olur…
Geçenlerde öğrendik mesela…
Ilıca’ya içerisinde aile kabinlerinin bulunduğu yepyeni bir termal yatırım kazandırmış Başkan Orhan…
Bu, şu anlama geliyor:
Ilıca’da işe nereden başlanması gerektiğini belli ki Başkan Orhan da çok iyi biliyor…
Yalnız bir tek sorun var, o da belediye imkanları…
Öyle ya!
Başkan Orhan’ın hareket kabiliyetini artırabilmek için evvela mali bir güce ihtiyacı var… Bu gücü belediye marifetiyle depolayamayacağına göre, o halde geriye bir tek yol kalıyor, o da özel sektör…
 
******
 
Başkan Orhan’ın, özel sektörün ilgisini Ilıca’ya çekme noktasında yürüttüğü ya da yürütmeyi düşündüğü bir çalışma var mıdır, bilmiyoruz… Ancak daha yolun başında termal turizm alanındaki girişkenliğine bakacak olursak, Başkan Orhan’ın böyle bir hamleyi mutlaka yapacağına inanıyoruz…
Olur mu dersiniz?
Olur, hem de bal gibi olur…
Şahsen bizler Başkan Orhan’ın böyle bir vizyona kesinlikle sahip olduğunu düşünüyoruz…
Peki, ya siz? 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Şahin Karsadağ 2014-08-27 12:18:48

Haklisiniz. Önemli bir termal zenginlik layikiyle degerlendirilmiyor.