1980 öncesi neler olduğunu birer cümlelik iki örnekle anlatalım.

Sol düşüncedeki kişilerin gittiği kahvehaneyle, sağ düşüncedeki kişilerin gittiği kahvehane on dakika arayla silahlarla tarandı.

Sanki on dakikada misilleme vardı!

Kayıtlara da geçen bir şey. Aynı silahla hem sağdan, hem de soldan kişiler vuruldu.

Ve 12 Eylül 1980'nin kahramanı(!) ve de kendini ülkenin Vincet Van Gogh'u sanan patlıcan ve hıyar çizen ressamı "netekim olayların olgunlaşmasını bekledik," dedi.

Olayları olgunlaştırdılar ve darbelerini yaptılar!

"Türkiye'de bizim çocuklar başardı," cümlesi gurur ve sevinçle uzaklardaki bir ülkenin Beyaz Sarayı'nda, Pentegon koridorlarında ağızdan ağza dolaştı durdu.

Bu Anadolu'nun vefakâr insanlarını birbirlerine düşürmek sevdasından vazgeçmeyenler, Sivas'ta Madımak Oteli'nde insanları cayır cayır yakarak ve yanmalarına izin vererek yeni bir çatışmayı yaratmak istediler.

Olmadı, bu millet yemedi bunu!

Ermeni meselesi tutmadığı için, daha önceden pişirilen ve günü geldikçe ısıtılarak sunulan Türk-Kürt ayrımcılığını ve ülkenin bölünmesi için kurdukları bölücü örgütü devreye soktular.

Bu millet bunu da yemedi!

İnsan vasfını taşıyanlar ve Yaradan'a samimim olarak inananlar, "ırk önemli değil, önemli olan vatan sevgisi, emek, eşitlik ve insani duygulardır," diyerek ve bu oyunbazların huyunu bilerek buna da direniyor.

Şimdi de birileri kin ve nefret hançerlerini bilemeye başladı.

Silahlanın, diyorlar!

Demokrasi de neymiş, bizim fikrimize ve zikrimize uygun olanlar kazanırsa ne güzel, yoksa silahları konuşturun!

Kime karşı?

Türk'ü Türk'e vurdurmak ve kargaşa çıkarmak için.

Cehalet değilse, ihanettir bu!

Buna inanarak silahlanmaya çalışan kuzular olursa, onlara şimdiden söyleyelim. Koyun olmanıza çok az kaldı!

Birileri, sizin sütünüzden, etinizden, yününüzden ve derinizden faydalanmak için ellerini ovuşturmakta!

Gayrı siz bilirsiniz!

Bireysel silahlanmaya her zaman karşı olan birisi olarak söyleyelim.

Bırakın silahlanma düşüncesini, siyasette sizi kin ve nefretle yoğurmaya çalışan ilah sandıklarınıza veda edin.

Önce Yaradan'a inanın; inanmıyorsanız, Yunus'u dinleyin.

"Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.." Demiş eren.

Biz, kestiren baş değil, savaş kesen söz eylemek isteriz her zaman!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.