İlahiyat fakülteleri, toplumumuzun ahlaki, dini, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına cevap verebilmek için kurulmuş olan ve bu amaçla öğrenci yetiştiren önemli kurumlarımız arasında yer alır. Bu fakültelerde, Kur’an-ı Kerim, tefsir, fıkıh, kelam, hadis gibi derslerle dini eğitim verilirken, İslam tarihi, Türk tarihi, sanat tarihi, Türk-İslam edebiyatı, felsefe tarihi, İslam felsefesi, din sosyolojisi, din eğitimi, din psikolojisi, din felsefesi, dinler tarihi, mezhepler tarihi, tasavvuf dersleri deöğretilerek bu eğitimin daha güçlü ve sağlıklı olması sağlanmaktadır.
Bu kurumlarda okuyan öğrenciler, mezun olduklarında hem Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çeşitli kademelerinde topluma din hizmetleri sunmayı hem de Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretmeni olmayı hayal etmektedirler. Mezun olduktan sonra bu hayallerinden birini yani Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görev almayı, girdikleri sınavlar sonucunda gerçekleştirebilirlerken öğretmen olma hayallerini gerçekleştirememektedirler. İlahiyat Fakültesi öğrencileri için öğretmen olmak, sadece hayalden ibaret kalmaktadır. Çünkü bu fakülte öğrencilerine -arada birkaç yıl bu eğitimin verildiği bir dönem hariç- 1998’den bu yana öğretmen olabilmek için gerekli olan pedagojik formasyon dersleri verilmemektedir. Oysa bu fakültelere giren öğrencilerin çok büyük bir bölümü, öğretmen olmayı düşünmektedir.
Yıllar evvel, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne girdiğim zaman benim de hayalim öğretmen olmaktı. 1983 yılından 1985 yılına kadar üç yıl boyunca pedagojikformasyon derslerini aldığımız için diplomalarımızın arkasına “Pedagojik derslerini başarmıştır” ibaresi de konulmuştu. Bu ifade, “bu şahıs öğretmen olabilir” demekti ve ilk defa o yıl yapılan öğretmenlik sınavına da girip başarılı olmuş ve öğretmen olmaya hak kazanmıştım. Ancak aynı zamanda mezun olduğum fakültenin asistanlık sınavını da kazandığım için akademisyen olmuş ve üniversitede kalmıştım. Kaderin garip bir cilvesi olarak asistan olduğum felsefe alanındaki hocamın benim göreve başlamamın akabinde naklen Konya’ya gitmesinden dolayı, göreve başladığım günden itibaren derslere de girmeye başlamış ve öğretmenliğin zevkini üniversitede tatmıştım. Öğretmenlik, hele de üniversitede öğretmenlik kolay bir iş değildi ve ben bu güçlüğü, aldığım pedagojik formasyon dersleri sayesinde aşmıştım. Demek ki bu dersler, öğrenciye öğretmen olabilme yeteneği kazandırıyor. 
İlahiyat fakültelerinin öğrencileri, bu dersleri 1998’den sonra tekrar bir hak verilmesiyle birkaç yıl eski sistemdeki gibi almış olsalar da 2009-2010 öğretim yılında tekrar kaldırılmış olup bu tarihten beri formasyonalamadıkları için öğretmen olamıyor ve bu kutsal mesleğin tadına varamıyorlar. Halbuki İlahiyat fakültelerinde pedagojik eğitim, -her bakımdan- fevkalade önemlidir.
Nasıl ki felsefe tarihi, din psikolojisi, din sosyolojisi, din eğitimi, Türk-İslam edebiyatı, İslam tarihi, sanat tarihi gibi dersler, Kur’an’ı anlamaya yönelik olan tefsir, hadis, fıkıh, kelam gibi derslerin daha iyi anlaşılması için gerekli ise, pedagojik dersler de din ve ahlak konularını öğrencilere ve öğrenme durumundaki herkese daha iyi aktarabilmek için gereklidir. Bilinmelidir ki pedagojik dersler, öğretmenlik için gerektiği kadar toplumla ilintili her alandaki öğretim için de gereklidir. Çünkü bu dersler, toplumla yüz yüze gelecek olan gençlerin, insanın halinden anlamalarını, toplum psikolojisini çözüp ona göre davranmalarını, insan denen bilmeceyi ve bir bilmeceler ağı olan toplumun isteklerini öğrenebilmeyi ve bu isteklere makul karşılıklar verebilmeyi öğretmektedir. Dolayısıyla da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çeşitli kademelerinde görev alacak olan İlahiyat fakültesi öğrencilerinin de pedagojik formasyon almaları gerekmektedir. Çünkü öğretmen sınıfın huzuruna çıkarken, müftü, vaiz, Kur’an kursu öğretmenihatta imam da yine topluma hizmet vermekte ve onlara, çeşitli yöntemler kullanarak dini ve ahlaki bilgiler aktarmaktadır. İnsan ve toplum psikolojisini bilmeyen din görevlisi adaylarının da aslında pedagojik formasyon almadan toplumun karşısına çıkarılmamaları icap etmektedir. Buna göre İlahiyat fakültelerinin her iki kurumda da görev yapacak olan öğrencilerine mutlaka pedagojik formasyon verilmesi kaçınılmaz bir realitedir. 
Kuruldukları günden 1998 yılına kadar pedagojik dersler verilen İlahiyat fakültelerinin toplumun eğitiminde önemli bir yeri olan okul ve cami gibi kurumlarda verimli hizmet sunabilmeleri için pedagoji derslerinin yeniden bu fakültelere kazandırılması, elzemdir. Çünkü toplumun din ve ahlak dersi öğretmenlerine ihtiyacı bulunmaktadır. Ailede verilemeyen veya yanlış yahut noksan verilen din ve ahlak bilgisinin, ehliyetli öğretmenler tarafından doğru bir şekilde okullarda verilmesi, bir eğitim hakkıdır. Bu eğitimi verecek olan İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin öğretmenlik haklarının geri verilmesi, toplumumuzun inançlı, milli ve manevi değerlerine bağlı, ülkesini, milletini, devletini seven nesillere sahip olması bakımından da önemlidir. 
Mezun olan İlahiyat öğrencilerinin bir kısmı, çeşitli üniversitelerin Sürekli Eğitim Merkezleri tarafından açılan pedagojik formasyon derslerini alabilmek için müracaat etmekte ve fazladan bir veya bir buçuk yıl okuyarak bir sertifika almaktadırlar. Ancak bu sayı fevkalade azdır. Çünkü binlerce mezun veren İlahiyat, Edebiyat ve Fen fakültelerinin öğrencileri için açılan pedagojik formasyon kontenjanı, son derece sınırlı sayıda öğrenci almaktadır. Birkaç üniversitede elli ilaiki yüz kişi için açılan bu kontenjanlardan çok az öğrenci ve ekstra bir zaman ve tonla para yatırarak yararlanabilmekte, mezunların yüzde beşi veya yedisi bu sayede öğretmenlik hakkı kazanabilmekte, yüzde doksan küsurluk kesim ise açıkta kalmaktadır. Bu ise eğitimde fırsat eşitliğine uygun bir tutum değildir.
Bu bakımdan YÖK nezdinde konunun tekrar değerlendirilerek İlahiyat fakültelerinde okuyan öğrencilere pedagojik formasyon eğitiminin geri kazandırılması önem arz etmektedir. Bu derslerin, pedagoji bölümlerinden mezun olmuş öğretim üye ve elemanları tarafından öğrencilik dönemi içerisinde okutulması, buralarda okuyan öğrencilerde yeniden bir öz güven tesis edecek ve hem bu öğrencilerin hayalleri gerçekleşecek hem de bu hayırlı işten toplumumuz kazançlı çıkacaktır. Unutmamak gerekir ki sağlıklı, inançlı, değerlerine saygılı nesiller, iyi yetişmiş öğretmenlerin elinden çıkmaktadır.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.