İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ

İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ
Hayatı
18. asır Osmanlı İmparatorluğumun bilim, kültür, tasavvuf ve edebiyat tarihinde Erzurum'lu İbrahim Hakkı hazretlerinin önemli bir yeri vardır. Dini ve tasavvufî bir gelenek içinde bilim ve kültüre hizmet ederek geniş halk kitlelerine seslenmeyi başaran bu alimin, hem edebi, hem dini ve hem de müsbet ilim yönü İncelenmeye değer bir konudur. Hakkında çeşitli eser, makale, broşür ve yazı kaleme alman Erzurum'lu İbrahim Hakkı Hazretlerinin büyüklüğü ile mütenasib ve onu hakkıyla tanıtacak bir inceleme bugüne kadar yapılmış değildir. Toplumları, içine saplandıkları bataklık ve sıkıntılardan kurtaran, bilgili, faziletli ve üstün zekâlı insanlardır. Bu yaradılış ve kabiliyette olan kişiler, baz an yıllar hatta yüzyıllarca beklenir durur. Umudun kaybolduğu anda kaybolup da yad ellere giden ve dönüşünden umut kesilen bir insanın ansızın çıkıp kendini göstermesi gibi, büyük atılımlara hazır âlim ve düşünürlerin ortaya çıkmasıyla durgun, hareketsiz, şaşkın ve ne yapacağım bilmeyen toplum, o andan itibaren birdenbire canlanmaya başlayarak ayağa kalkar.
Doğu Anadolu'nun önemli kültür merkezlerinden biri ve belki de en önemlisi olan Erzurum'a yakın Horasan şehrinden Hasankale'ye göç eden bir aileye mensup olan bu büyük düşünürün dedesi. Molla Bekir isminde çevresinde hayli şöhret temin eden ve cömertliği dillere destan olan bir ailenin çocuğudur. Azak seferine giderek orada şehid düşmüş bir daha Hasankale'ye dönmemiştir. İbrahim Hakkı hazretlerinin babası ise, Derviş Osman Haseni isminde yumuşak huylu, çekingen, halim selim ve çelebi-meşreb bir zattır. İbrahim Hakkı'nın «hilm ü haya madeni» dediği babası Derviş Osman, yirmi yaşına kadar Erzurum'lu bilgin Karaşeyhoğlu Seyyid İbrahim isminde bir zattan zamanın okunması mutad dinî ilimlerini öğrenmiştir. 1701 yılında geçirdiği buhran üzerine kendisini eğitecek ve şifaya kavuşturacak bir mürşid-i kâmil bulmak arzusuyla yanma Erzurum'lu Eyyup Efendi'yi de alarak seyahata çıkar. O esnada çevresinde haklı bir şöhrete ulaşmış ve Siirt'in on kilometre kadar kuzey doğusunda yer alan Tillo'da (Bugünkü ismiyle Aydınlar Bucağı) ikamet eden Şeyh İsmail Fakirullah'a (k.s) bağlanmıştır.
Doğumu ve Çocukluk Yılları
İbrahim Hakkı hazretleri, 18 Mayıs 1703 yılında Muharrem ayının ilk Cuma sabahı, Erzurum'a aşağı yukarı kırk kilometre uzaklıkta bulunan Hasankale (Pasinler) kasabasında dünyaya gelmiştir. Dokuz yaşma kadar amcalarının yanında kalan Erzurum'lu İbrahim Hakkı hazretleri, geceli gündüzlü okur ve çok az insana nasib olacak bir bilgi elde eder. Daha sonra Siirt'in Tillo (Aydınlar) Bucağına giderek Şeyh İsmail Fakirullah'a bağlanmış olan babasının yanında kalır, «babamdan daha biliş ve tanış idi* dediği bu zata kendisi de bağlanır. Kuvvetli bir tahsil ve terbiye ile yetişen bu ünlü alim ve düşünür, Arapça, Farsça ve Türkçe'ye lâyıkıyla hâkim olmuş ve bu üç dilde şiir yazacak bir mertebeye ulaşmıştır. Derviş Osman Efendi Tillo'da oğlunu, büyük bir şefkat ve sevgi ile büyütmüş ve birlikte kaldıkları Şeyh İsmail Fakirullah dergahı onlar için âdeta bir eğitim ve kültür merkezi olmuştur.
On yedi yaşında babasını kaybeden İbrahim Hakkı hazretleri, tekrar doğum yeri olan Erzurum'a dönmüştür. Okuma imkanları bakımından Erzurum'u tercih ettiği anlaşılan bu mütefekkir ve şairin gönül bakımından Tillo'ya bağlı olduğu ve küçüklük yıllarının verdiği mutluluğu tatmak için (1140-1728) tekrar oraya dönmüş. Şeyh İsmail Fakirullah'tan tasavvuf, tarikat ve dini bilgiler almıştır. Tillo'ya gidişinden yedi sene gibi bir zaman geçtikten sonra, Şeyh İsmail Fakirullah'ın vefatı üzerine tekrar doğum yeri olan Hasankale'ye dönmüş, oradan da Erzurum'a gidip Yukarı Habib Efendi Camii'nde imam ve hatip olarak görev yapmış, bunun yanında başka camilerde de va'z ü nasihatlarla halkı aydınlatmaya çalışmıştır. Hayatının gençlik ve olgunluk dönemlerine rastlayan bu yaşlarda daha çok şifahî bilgi ve kültüre önem vererek ileride kaleme alacağı eserlere hazırlık yapmıştır.
Otuz üç yaşına bastığında Firdevs isminde Erzurum'lu bir hanımla evlenir. 1738 senesinde ilk defa hacca gider. Dönüşünde büyük İslâm şair ve düşünürlerinin eserlerinden seçmeler yaparak «Lübbü'l-Kütüb* isminde 7 ciltten müteşekkil gayet kıymetli bir antoloji meydana getirir. Bu antolojinin beş cildi halen torunlarından Mesih İbrahim Hakkıoğlu'nun elinde, iki cildi ise Erzurum Atatürk Üniversitesi Kütüphanesinde bulunmaktadır. 1742 yılında zengin bir ailenin kızı olan Fatıma isminde ikinci bir kadınla evlenir. Bunu üçüncü ve dördüncü evlilikleri takip ederek Belkıs ve Züleyha isminde iki hanımla daha evlenir. Böylece dört hanımla evliliğini büyük bir huzur ve mutluluk içinde devam ettirir. Hasankale'de saçaklı ve eyvanlı bir ev yaptırarak zaman zaman oraya gitmeyi tercih eder.
İstanbul Seyahatları
İbrahim Hakkı hazretleri, 1747 yılında, Sultan I. Mahmud'un tahtta olduğu bir dönemde İstanbul'a gelir ve Padişah tarafından Saray'a davet edilerek yakın bir ilgi ve alâka görür.  İbrahim Hakkı'nın (k.s) Saray'a davet edilmesinin gaye ve maksadı üzerinde duran kaynaklar, bu davetin ilim ve kitap sevgisinden doğduğunu ve bu büyük düşünürün eline geçen fırsatı değerlendirerek Saray kütüphanesinden oldukça fazla yararlandığını ileri sürmektedirler.
Marifetnâme isimli eserini yazmada büyük yararı olan bu ziyaret esnasında, sarayda bulunan ve başka yerlerde benzerine rastlanılması güç kitaplardan yararlandığı, not aldığı, kendisine gerekli olan malzeme ve bilgiyi topladığı muhakkaktır.  Ayrıca bu seyahat esnasında «ders okutmak şartıyla* Sultan 1. Mahmut tarafından Erzurum'un Şigveler Dağı eteğinde bulunan Abdurrahman Gazi (Abdurrahman Dede) zaviyedârlığına tayin edilir. Erzurum'a döndüğünde ufak tefek bir takım esercikler yazma denemelerine girişir. 1755 yılında ikinci defa İstanbul'a gelir. Buradan hanım ve çocuklarına yazdığı bir takım enteresan mektuplar günümüze kadar ulaşabilmiştir.
İstanbul'dan döndükten sonra kendisini tamamiyle eserler yazmaya vererek Hasankale'ye çekilir. En büyük eseri olan Marifetnâme'yi tamamlamak için uğraşır. Daha sonra diğer eserlerini yazar.  İbrahim Hakkı kadar seyahat yapmış bununla beraber gezileri çalışmalarına engel olmamış bilgin ve şair nadirdir. Hasankale onun doğum yeri olmasına rağmen hayatında en çok sevdiği ve bir türlü ilgisini kesemediği, içinde mesut günler geçirdiği ve kendisine ikinci vatan olarak seçtiği yer şüphesiz Tillo'dur. Sıkıştıkça, huzur bulmak için Tillo'ya yönelir. Bu esnada, Fatime ismindeki eşinin ölümü üzerine Şeyh İsmail Fakirullah'ın torunu, Abdülkadir'in kızı Fatime Azize ile son evliliğini gerçekleştirir.
Kayın biraderi Mustafa Fani ile 2. defa hacca gitmeye karar verir. Çeşitli ilim merkezlerinde, bu arada Halep, Şam, Mekke, Medine, Kudüs ve benzeri tarihi ve kutsal şehirlerde devrin ünlü bilginleriyle temaslarını sürdürür, onlarla çeşitli konularda bilgi alışverişinde bulunur. Hasankale kasabasında doğduğu halde daha çok, büyük bir merkez olan ve eskilerin «Erzen-i Rûm* dedikleri şehre nisbetle anılan İbrahim Hakkı, hac dönüşünde Tillo'ya yerleşir ve Şeyh İsmail Fakirullah'ın tekkesinde ders okutmak suretiyle talebeler yetiştirmeğe çalışır. 1768 yılında Erzurum Müftüsü Şeyh Mustafa ile üçüncü defa hacca giden İbrahim Hakkı, amcası oğlu Yusuf, Nesim'e yolladığı bir mektupta, kendi eserlerinin Şam ve civarında okunup beğenildiğini yazar.
İbrahim Hakkı'nın, İsmail Fehim, Ahmed Naimi, Muhammed Şakir ve Osman Nedim adında dört erkek. Gülsün, Hanife ve Şemsi Aişe olmak üzere üç kızı olmuştur.
Son demlerini Tillo'da geçiren Erzurum'lu İbrahim Hakkı hazretleri, 22 Haziran 1780 yılında vefat etmiş ve daha önce şeyhi ve mürşidi İsmail Fakirullah hazretleri için yaptırdığı türbenin içine defnedilmiştir. Bugün de senenin hemen hemen her mevsiminde burası ziyaretçiler tarafından gezilmekte ve büyük bir ilgi toplamaktadır.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.