Gün gelir öyle bir zaman dilimi içine düşersiniz ki yaşam koşullarınız değişir, sizi yöneten alışkanlıklarınızdan uzaklaşarak, farkında olmadan kendinizi yönetmeye başlarsınız.

Hayatın her alanını etkileyen en önemli değerin özgürlük olduğunu, gönüllü ya da zorunlu olarak onu kaybettiğinizde veya ertelediğinizde anlarsınız.

Şöyle bir düşünecek olur isek; somut olarak görüyoruz ki hem mahkum, hem yargıç hem de kendimizin gardiyanıyız. Yaşadığımız virüs günlerini böyle yorumlamak pek de saçma sayılmamalı!

Yükleri zıt olan, zorunlu ve gönüllü sözcüklerinin aynı amaçta anlam bulması ve değerli kılınması, birilerine şaşırtıcı gelebilir; ama hiç de öyle değildir.

Tıpkı bundan yüz yıl önce emperyalizme karşı zorunlu ve gönüllü olarak savaşmak gibi; tıpkı adaleti ve eşitliği zorunlu ve gönüllü olarak savunmak gibi..

Burada önemli olan insanın kendini doğru bir amaç için zorunlu hissetmesidir.

Eğer insan isek, insani değerler için bazı söylem ve eylemlerde kendimizi zorunlu saymak kaçınılmaz tek seçenek olmalı.

Mesela, yüz yıl önce Mustafa Kemal'e memleketi kurtarması için kimse silah dayamadı. Birçok saray soytarılarının ve İngiliz uşaklarının yaptığı gibi, o da emperyalizme teslim olabilirdi; ama olmadı, çünkü bu biraz da insanda vatan sevgisinin, bayrak aşkının, bağımsızlık sevdasının nasıl şekillendiği ile ilgilidir.

Bu da dün ve bugün Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret edenlerdeki vatan, bayrak ve bağımsızlık aşkının ne kadar sahte olduğunu göstermez mi!?

Erzurum'un Kara Fatma'sındaki, Maraş'ın Sütçü İmamı'ndaki ve binlerce kahramanlardaki aşkla, "keşke Yunan kazansaydı," diyenlerdeki ve onu baş tacı edenlerdeki aşk aynı olabilir mi hiç!

Hem zorunlu, hem gönüllü olmak budur işte.

Demem o ki; insanın gönlü neredeyse o yana hem zorunlu hem de gönüllü oluyor.

Bilmiyoruz ki kaç kişi, yaşadığımız şu zor günlerde yarınlar için tahminde bulunmak amacıyla geçmişten örnek almayı düşünüyordur!

Geçtiğimiz gün, balkonlarda ve evlerde yalnız olarak, çocuklara armağan edilen 23 Nisan'ı kutladık!

Ülkemde ve dünyada taciz edilen, ağır işlerde çalıştırılan çocuklar için bu bayram ne ifade etti acaba! Kim bilir, onlar da bugün içini olmasa bile, belki yarınları için zorunlu ve gönüllü olarak kutlamışlardır bayramlarını!

Evet, en azından bu günlerde sosyal yaşamda ve siyasette bazen gönüllü ama zorunlu olmayarak, bazen zorunlu ama gönüllü olmayarak teslim olduğumuz alışkanlıklarımızı yalnızlığımızla birlikte değerlendirdiğimizi umarım.

Ve yalnızken yalnız olmadığımızı düşünmek umut veriyor insana!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.