Haklar denince düşünmek lazım. Alışkanlıktan düşünmüyoruz, düşünmedik ve düşünemedik; hakka riayet etmedik ve hakka riayet etmedikçe de başına sıfatlar eklemeye başladık.
Kadın hakları, çocuk hakları, erkek hakları, suçlu hakları diye. Aslında insan hakları ve hayvan hakları diye ayırmak bile adil değil. Ya doğa hakkı. Hele bir teslim etme de gör dünyada başına gelecekleri. En hafif ceza; küresel ısı cezaları; bu dünyada!
Üzerinde hakkı olduğunu düşünen erkek; hanımını, çocuğunu dövüyor. Yetmiyor öldürüyor!
İğrenç bir şiddet!
Çocuklarının, eşinin can’ını ve hayatlarını “Benim” diye düşünüyor; “benim” diyor, “İster ölüdür, ister döverim isterse de severim” diye düşünüyor!
Can ve hayatta tasarruf hakkını kendisinde sanıyor.
Maalesef zorba olduğunu düşünmüyor, zorbalık ve gerçek cehalet kelimelerinin ne anlam taşıdığını bilmiyor!
Kadına şiddete karşı savaş açanların önce şiddet uygulayan insanlara diğerlerinin; eş ve çocuklarının da insan olduğunu, hür olduğunu, tercihleri olduğunu, hakları olduğunu, dayak atma ve yeme haklarının bulunmadığını, “hayır deme haklarının” açık ve net kendilerinde olduğunu anlatabilmeleri gerekir!
Kadın ve çocuğa şiddet ne kadar sevimsiz ve istenen bir şey değilse; insanın başka insanlara; kadın’ın kocasına, ticaretçinin müşterisine, müşterinin esnafa, doktorun hastasına, hastanın canını emanet ettiği doktoruna- sağlık çalışanına, komşunun komşusuna, araçla seyredenin yaya gidene de sertliği bir şiddettir!
Kadının kocasına, erkeğin hanımına hiç bir konuda itaat etmemesi, insanların nezaket kurallarına uymaması, çocuğun ebeveynine isyan halini de şiddet olmasa da kaliteli yaşanmak istenen bir hayatta taciz ve küçük dinamitler olarak değerlendirmek gerekir!
Evde, işte, sokakta, mahallede, ailede, hayatımızın her yerinde ben yerine biz fikri ve bilgi niye yerleşmez, niye yerleşmedi ki?
İnsanların hayatlarında gereksiz ve boşu boşuna patlamalara sebep olabilecek ne kadar acı dinamitleri vardır, dikkat etmediğinde patlarlar insanları çok mutsuz ve bedbaht edebilirler. Bu dinamitler karşıkinin hak’kı olduğunu unutmak, insan olduğunu unutmak, nezaket gibi muazzam bir duyguyu hayata monte etmemekten kaynaklanır!
Bir kişinin mutsuzluğuna bile sebep olmak, insanlara acı vermelidir.
Eğitimin amacı nezaketi öğretmek olsa gerek!
Eğer insan bir fertse, duyguları, düşünceleri varsa, inançları varsa, şahsiyeti var ve hür ise(ki herkes hür olma hakkına sahiptir); o zaman oy hakkı da vardır! Bir şeyi ret ve kabul hakkı kendisine aittir!
Devletin sosyal yardımlaşma, şiddetle savaşma üniteleri elbette fayda sağlar; ancak şiddete maruz kalanlar gerçekten savaşmazlarsa başarı elde edilemez! Sessiz kalmak, şikâyet etmemek şiddet uygulayana sunulan bir prim ve durumdan memnuniyeti ifade eder!
Çaresizlik; acz’i ve yeniden şiddeti davet eder!
Devletten yardım isteyen birçok mağdur, devlet tarafından korunmadan bu hayattan genç yaşlarında ayrıldılar!
Devlet isteyen, tehdit gören her vatandaşını korumak, kollamak zorundadır. Tehdit gören insan kendisini savunmaya kalkarsa bunun sorumluluğu tehdit altında olanın değil, devletindir.
Tehdit almış ve korunmamış olarak öldürülen vatandaşlarımızın vebali devleti yönetenlerin omuzlarındadır!
Şiddet ne kadar kötü ve sevimsiz ise, tehdit altında olmak ve tehdit edenin yakasına devletin “kamu” davasıyla yapışmaması da o kadar kötü ve sevimsizdir.
Vatandaşı eğitmek Avrupa ülkeleri başta olmak üzere devlet tarafından üstlenilip, şiddete ve haksızlığa savaş açıldığı gibi sivil toplum kuruluşları tarafından da takip edilmektedir.
Bizde mi; al birini, vur ötekine!
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.