Şehrimizle ilgili güzel haberler okuduğumuzda gönlümüz şenleniyor, yüreğimiz ferahlıyor.

Sadece bizim mi? Toplumun derdini kendi derdi, ahalinin sıkıntısını öz sıkıntısı sayan insanların sayısı sandığımızdan çok fazla.

Erzurumla ilgili okuduğum şu iki haber sizin de dikkatinizi çekmiştir:

" Kamu hizmet ve yatırım harcamaları bakımından Türkiye illeri sıralamasında ilk 20’de yer alan Erzurum, İl sağlık harcamalarında 25, eğitim harcamalarında ise 19’uncu oldu.

Erzurum kişi başına düşen kamu hizmet harcamaları bakımından da Bölge ortalamalarını geride bıraktı, 5,0 bin TL olan ülke ortalamasına yaklaştı."

"Doğu Anadolu Bölgesinde Malatya, Erzurum, Elazığ ve Van illeri arasında teşvikli yatırım rekabeti hız kazandı. 18 yılda 3 bin 622 teşvikli yatırımın yükseldiği 14 illi bölgede Erzurum 407 yatırımla ilk üç arasında yer alırken, ilin teşvikli yatırım sayısı bölge toplamında yüzde 11.13 gibi ciddi bir oran gösterdi."

Erzurum'da kişi başına düşen kamu hizmet harcamalarının artış göstermesi de teşvikli yatırımlarda bölgede ilk üçe girmemiz de sevindirici bir tablo.

Son yıllarda yatırımda öncelikli iller arasında hep yer alan Erzurum, teşvik uygulamalarında da unutulmadı.

Hükümetin destek paketleri ve olumlu yaklaşımından amaca en uygun şekilde yararlanmak hususunda yerel bürokrasiye büyük iş düşüyor.

Yatırımcının önünü açmak, girişimci sınıfı özde desteklemek, hemşehri sermaye için şehri cazip hale getirmek yerel elitin müşterek görev ve sorumluluğu.

Şehri yeni bir kalkınma paradigmasıyla sermaye/girişimci mıknatısı haline getirmeden merkezî desteği rantabl kullanmanın imkân ve ihtimali yok.

Şehrin yeni kalkınma paradigmasının ana temelini üreten ekonomi oluşturmalı. Gelin bu anahtar cümlenin altını önemle çizelim birlikte ve tüm gücümüzle üretime yönelelim.

Hizmet binası/konut üretimi kararınca... Atölye, fabrika, KOBİ tesisleri olabildiğince çok. Yatırımcılarımızın kulağı fabrika, makine sesinde, gözü yüksek teknolojide olmalı sürekli.

Önceliklerin isabetle belirlenmesi, sağlam bir planlama ile kentsel üretim politikalarının oluşmasına yönelmiş yöneticileri görmekten memnunum.

Onlardan iki yıllık bir acil eylem planı bekliyor gönlüm, içinde en fazla üç ana sektörün detayları bulunan.

Gaziantepli bir iş insanının bir öyküsünü nakletmiştim bir yazımda, yeri geldi tekrarlayayım:

Diyor ki genç iş insanı; babamla

İstanbul’a gitmiştik iş için.

Her yerde Gaziantep lahmacunu, Gaziantep kebapçısı var, Gaziantep baklavacısı var.

Babam dedi ki:

“Hep, ya lahmacuncu ya baklavacı ya kebapçı gelmiş Gaziantep’ten bir tane sanayici yok.

Etin kilosu kaç lira, kaç kilo etten ne kadar kebap çıkar diye düşünürsek Gaziantep’i bulunduğu yerden öteye götüremeyiz. Biz iş adamları bu şehirden kazandığımız parayı bu şehre harcamalıyız.”

Ders alıp bu tablodan sanayiye/üretime yöneliyorlar kent olarak. Netice pek parlak bildiğiniz gibi,

Gaziantep baklavası ve kebabıyla anılırdı. Şimdi ise sanayisi ile anılıyor.

İşte böyle…

Biz de büyük şehirlere gittiğimizde, cağ kebabı, kadayıf dolması, civil peynirin yanı sıra…(kaldı ki onlarda hala markalaşmış değil, cadde cadde, sokak sokak yaygınlaşmış değil)

Oltu taşı tespih ile birlikte…

Teknoloji ürünlerimizi, sanayi ürünlerimizi ne zaman görebilirsek…

"Bu iş tamama eriyor. " diyebileceğiz.

Bu anlayıştaki ‘çalışkan-üretici- organize yeteneği yüksek’ evlatlarımız, yazının girişine aldığım iki müjdeli haberden güç ve ilham alarak Erzurumumuzun kalkınma ve zenginleşme hedefine tez zamanda ulaşacaklardır.

Yazdıklarım hayal ve umut değil sadece, kuvvetli bir kanaat ve inancın ifadesi...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.