En çok kitap okuyan değil, okuduğu kitaptan görüşler çıkaran ve onu, bir tarlayı derinine kazıp didik didik eden alet gibi işleyen kafanın çalışması değerlidir. Nurettin Topçu

Anadolu Mektebi Yazar Okumaları programı kapsamında iki yılı aşkın süredir gençlerle yazar okumaları yapıyoruz. Yaptığımız bu okuma etkinliği üzerine edindiğim düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım.

Yapılması düşünülen her işin başında kişi kendine niçin sorusunu yöneltir.

Öyleyse biz de öyle başlayalım.

Niçin okuruz?

Kimilerine göre oku emrinin muhatabı olduğumuz için okuruz.

Kimilerine göre bilmek, öğrenmek arzumuzun tatmini için okuruz.

Şimdilerin moda tabiri ile insanların boş zamanlarını değerlendirmek gibi bir gerekçe ile okuma etkinliğinde bulunması bana göre okuma eyleminin ruhuna aykırıdır. Böyle bir okuma gerçekleşse dahi kâmil manada bir okuma olmaz, bu okumadan beklenen verim alınamaz.

Akıl sahibi bir insan, okumaları ve düşünme yetisinin etkin kullanımı ile özgün yorumlara ulaşabilir. Bütün bu sürecin en etkin silahı da soru sormaktır.

Bilgiye, düşünerek, soru sorarak ve elde edilen verileri yorumlamak suretiyle ulaşılır.

Düşünmek, olaylar arasında sebep-sonuç ilişkisi kurmaktır. Okuduklarımızın sonucunda öğrendiklerimiz ise bizi düşünceye sevk ettiği ölçüde değerlidir.

Okumak suretiyle elde edilen yeni bilgilerle beraber kişi, analiz yapmak, senteze ulaşmak, soru sormakla beraber özgün bir düşünce ortaya koyma süreci gerçekleştirir.

Bazen çok okumuş, her soruya cevap veren adeta yürüyen ansiklopedi gibi diyeceğimiz kimseleri duyar veya görürüz. Bahsettiğimiz kişiler birikmiş bir bilginin taşıyıcılığını yaparlar. Bu kişilerin depoladığı bilgiler durağan suya benzer. Nasıl durağan bir su zamanla kokuşup tortulanırsa, bu kişilerin bilgileri de zamanla tortulanır ve ilk günkü haliyle kalır. Oysaki bilgi yeni bir bilgiye gebedir. Açılan her kitap, okuru için yeni bir yol, sayısız onlarca sorudur.

Öyleyse okumanın kalıcı ve dinamik olması için edindiğimiz bilgilerin dağarcığımızda yoğrulması gerekir. Yeni çıkarımlara yol açmayan okuma, sadece kuru bir yüktür.

Bilgiyi depolamak ve depodan çağırmak elektronik aygıtların bir vasfı olabilir. Oysaki düşünebilme yetisi olan insan makina değildir. İnsan okuduğuna kendisinden bir şey katabilmelidir.

Anahtar sözcüğümüz olan düşünmek, bir şeyi hatırlamak değil, fikir dünyasına her defasında yeni bir şeyler katmaktır.

Bir okur olarak yaptığımız okumalarımızda, öncül öğrenmelerimiz veya ilk bilgilerimiz doğal olarak bizleri etkileyecektir. Bu bilgiler ya kendimizi haklı çıkaracak veya onaylattıracak bilgilerdir, ya da zihin dünyamızı, davranışlarımızı sorgulamaya ön ayak olacak ve tabiri caizse iç dünyamızı rahatsız edecek bilgilerdir. Öyle ki, her okuma kişiyi yeni bilgi arayışlarına sürüklemeli ve onun iç yolculuğunu sonsuz kılmalıdır.

Bilindiği üzere devletler eğitime yaptıkları yatırımlarının neticelerini sosyal hayatta görmek isterler. Ancak formel eğitim çoğu zaman beklenen bu başarıyı elde edemez. Her bireye aynı bakış açısı ile yaklaşan ve her bireyde aynı davranışları geliştirmeyi amaçlayan formel eğitimin beklenen verimi sağlayamadığı bu ortamda bireylerin ruhuna dokunacak olan en etkili yöntem olarak enformel eğitim yöntemi ile bireysel veya gurup okuma etkinlikleri ön plana çıkmaktadır. Anadolu Mektebi Yazar Okumaları etkinliği ve benzeri çalışmalar bu anlamda önemli boşluğu doldurmaktadır.

Özellikle materyalizmin hüküm sürdüğü çağımızda diplomalı ama nadan bir kalabalık ile karşı karşıya kaldığımız gerçeği ile yüzleşmek zorundayız. Toplumsal kalkınmaya katkıda bulunacak, analitik düşünme becerisi yüksek bireylerin karşılaştığı en büyük sorun işte bu nadan yığınlardır.

Toplumları bencil ve maddeci davranışa iten, insan ruhunu ezip, yok eden ilkel davranışlarla nasıl başa çıkabiliriz? Sorusu bizlerin karşısına sıkça çıkmaktadır. Bu soruya şöyle cevap vermek isterim: Kutsal metinler ile beraber, müreffeh toplumların ürettiği metinlerin mukayeseli, ön yargısız okunması, tahlili ve buradan çıkarılacak sonuçların hayata tatbiki ile baş edebiliriz.

Günümüzde gelişmişlik düzeyinin makinalaşma veya teknolojik üstünlükle ölçüldüğü dünyamızda; bu bakış açısının doğru bir yaklaşım olmadığına ancak nitelikli ve mukayeseli okumalar ile ulaşılabilir.

Son olarak, sözümüzü gençlere önerilerle bitirelim.

Okumak;

Sabırla okumak,

Kitaptan (kâğıttan) okumak,

Not alarak okumak,

Dipnotlar ile dolaşarak okumak,

Yazara sorarak okumak,

Kendimize sorarak okumak,

Özgün bir metin yazmak ve sunmak.

Çok bilgi düşünce yaratmaz. İşleyen ve düşünen dimağları daha geniş, daha engin ufuklara götürücü kuvvet sağlar. Düşünen kafa için çok bilgi, mahir bir makineye koyulan bol hammaddeler gibidir. Onu daha genişliğine çalıştırmaya yarar. Nurettin Topçu

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.