Bilim aşığı, teknoloji tutkunu gençlerimizin göz kamaştırıcı projelerinin tüm dünyaya tanıtıldığı TEKNOFEST'te konuşan NOBEL ödüllü Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar'ın şu sözleri milletimizin ortak düşüncesini yansıttı, geleceğe yönelik umutlarımıza tercüman oldu.
"Ben buraya Türk dünyasına bilimi ve teknolojiyi teşvik etmek için geldim. Burada gördüklerim gerçekten beni gururlandırdı. Bana cesaret verdi. Geleceğimiz için umudum çok büyük"
Millî teknoloji hamlesinin ete kemiğe büründüğü Teknofest'in mimarı T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar'ın Nobel ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar ile öyle anlamlı bir fotoğrafı var ki, defalarca baktım, baktıkça içim açıldı, gönlüm şenlendi; hayalimde Aziz baba dile gelip şöyle söyledi: "El öpenlerin çok, yüzün ak, yolun açık olsun!”
Objektiflere her gün takılan fitne fesatla, binbir türlü ahlaksızlıkla, yalan dolanla dimağımız o kadar yoruldu, kirlendi ki...İçinde bilim olan, tekloloji olan, saygı ve edep olan böyle şaheser asalet tablolarıyla dinlenmek, yüreklenmek ihtiyacındayız.
Bayraktar ve ekibinin genç beyinlere serptiği tohumlar yeşermeye, fideleşmeye başladı. Sadece savunma sistemlerinde değil, teknoloji dendiğinde akla gelen her alana gençlerimiz önmli projelere imza atıyor, maşallah.
Dostların gıpta ile alkışladığı, düşmana korku salan altın kanatlı, keskin gözlü, İHA, SİHA kuşlarımız ve diğer savunma sistemleri ile ilgili bir sohbette bir dostum,
Koca Sekbanbaşı'nın Hülasat-ül Kelam Fi Redd-il Avam kitabında yer alan şu anekdotu aktarmıştı.
"Küffarın askeri tabur tabur olup bozulmamak için aheste beste alın alın gelürler ve topları markovidsaat gibi mücella (parlak) ve gülleleri (... )olmakla bir top bir dakikada tamam on iki kere doldurup atubdur.
İslam tarafından faraza bin adet tüfek atılıncaya kadar, küffar tarafından seksen bin salkım gülle ve kurşun yerden gelmekle buna dayanmak takat beşerden hariç oldu.(insan gücünün ötesinde ).
İstanbul surlarını dahilerin eseri şahi'ler ile yıkmışkan, Viyana önlerinden işte bu bilimsizlik, teknolojisizlikle geri dünmüştük.
Kırk yıllık baş belamız kanlı terörle mücadelede göğüslerini siper eden asker ve polisimizin kahramanlıklarıyla başarılı olduk, ama teknoloji üretiminde dışa bağımlı halimiz bize ayak bağı oldu, elimizi kolumuzu bağladı hep. İha'mız arıza yaptı, tamiratı için ABD'nin bir köşesindeki coni çavuşun himmetine kaldık. Savaş uçağımızın yazılımı, tanklarımızın bakımı için İsrail'in kapısında elpence divan durduk. E böyle tahkir edici muamelelere muhatap olmak istemiyorsan kendi silahını kendin yapacaksın. Emanet silah ile harp olur mu yahu?
Göklerdeki gözlerimiz uzaktan kumanda ile kör, kulağımız sağır edildi yıllar boyu. Bu devirde yazılım esaretini fizikî cesaretle kırmak mümkün mü? Yerli ve millî olmayan sistemlerle bu stratejik bölgede tutunmak, küresel musibetlere karşı koymak kabil mi?
İşte bu tahkir edici, yaralayıcı gerçeklerin zilletinden kurtulmanın sırrı, Selçuk Bayraktar'ın iki cihanda aziz olasıca Aziz Sancar'ın elini öptüğü, onun da kendisine muhabbetle sarıldığı fotoğrafta kendini gösteren idrak ve anlayışta gizli. Bu idraki icraata dönüştürüp çok yol kat ettik. Kendi hava araçlarımızla, füzemizle, topumuzla, tüfeğimizle donattık ordumuzu. Içerde ve dışarda icra edilen önemli harekâtlarda yerli-millî silahlarla zaferler kazandık. Sıra millî hava savunma sistemleri ve savaş uçakkarında inşallah. Bunu sağlayacak inanç, birikim ve kararlılığı görmek isteyenler gençlerin gözlerine baksınlar!
Şanlı bilim sancağı Aziz Hocamızın hislerimize tercüman olan inançlı sesine seksen milyon alkış vuruyor: "Geleceğimiz için umudum çok büyük"
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.