Son birkaç yıldır FETÖ'nün Feto'su olarak tescillenen kişi, birçok siyasetçiler tarafından elinin eteğinin öpüldüğü yıllarda, mesela 18 Ekim 2005 tarihinde Aktüel Dergisi'ne verdiği bir demeçte "ulusalcı dalgayı aşarız," diye buyurmuştu.

Sonra ne olmuştu?

2007'nin Haziran ayında Ümraniye'de bir gecekonduda el bombaları bulunmuştu.

Sonra ne mi olmuştu?

Ulusalcılığı çağrıştırsın diye, adını "Ergenekon" koydukları hayali bir örgüt yaratılarak, ne kadar etkin ve ulusalcı bilinen isim varsa düzmece delillerle tutuklanmıştı.

İftiralar atılmıştı, yalanlar söylenmişti!

Peki, kim yapmıştı bunları?

Mahallenin bakkalı Bekir amca mı, kunduraca Kemal mi, baklavacı Bahattin mi, öğretmen Özlem mi?

Bugün bunları kimlerin yaptığını, kimler tarafından servis edildiğini (siyaset kanadı hariç) biliyoruz! Asıl bilinmesi ve altının kalınca çizilmesi gereken cümle ise, "ulusalcı dalgayı aşarız," sözünün amacına ulaşılmasına ramak kaldığıdır.

Ulusalcılık, Atatürk'e ve ilkelerine bağlılık demektir.

O zaman Atatürk ismini basitleştirmek ve itibarsızlaştırarak hafızalardaki yerini ve sevgisini zedelemek gerekiyordu.

Bu gereken de bazı medya maymunları tarafından çok güzel yapıldı. Hakaretler edildi, iftiralar atıldı, sözde tarihçiler tarafından karalanmaya çalışıldı.

Yaşadığı, ekmeğini yediği, özgürlüğünü kullandığı bir ülkenin kurucusundan kim ne ister!?

Onu da söyleyelim!

Türkiye Cumhuriyeti'ni hazmedemeyenler Mustafa Kemal Atatürk ismini duyduklarında sanki onları bir dürten varmış gibi etleri diken diken olanlardır.

Mesela, hain ve eli kanlı örgüt PKK'ya bayrağımızdan ve de Atatürk'ten bahset bakalım; ya da bazı cemaatlere karşı Atatürk'ü öv de gör gününü!

Biri canını, diğeri özgürlüğünü almak için fırsat kollar!

Dünyadaki tüm siyaset bilimcilerinin, "bir ülkeyi yıkmak, parçalamak, bölmek istiyorsanız, o ülkenin ortak değeri olması gereken isimleri karalayın, düşmanlık yaratın," sözüne ben de inanırım.

Her şehrin, her ülkenin ortak değerleri vardır.

Bunlar tartışılmadan ortak bir ülküyü sağlar.

Biri çıkıp "keşke Yunanlılar kazansaydı," derse ve bu sözünü açıktan açığa olmasa da içten içe alkışlayanlar varsa, o zaman ezanların susup, çanların çalmasını beklemeli!

Mesela biri çıkıp; keşke Ruslar Erzurum'dan gitmeseydi, keşke Ermenilere teslim edilseydi, dese nasıl bir duyguya sahip olurduk ve bunu söyleyen kişiye nasıl bakardık!

Ya da Nene Hatun için iftiralar atılsaydı yaralanmaz mıydık!?

Bu Kahramanmaraş'ın Sütçü İmamı için de geçerlidir; hakaret edilseydi Maraşlılar yanmaz mıydı?

Demem o ki; her kentin kendi kahramanları vardır ve bunlar ortak değerlerdir.

Peki, her kentin oluyor da bir ülkenin ortak kahramanı ve değeri olamaz mı? Birileri kendi bölgelerinde kahramanlıklar yaratmış, bir diğeri de ülke genelinde bunun bin mislini yaparak bağımsız bir ülke kurmanın önderliğini yapmış!

Kimse ne Nene Hatun'a ne de Sütçü İmam'a laf söylemez! (söyleyemez, söyleyememelidir de!)

Çünkü, kentlerin kahramanlarını karalamakla o kenti yıkamaz, parçalayamaz, bölemezsiniz; ama bir ülkenin ortak değerini karalar, itibarsızlaştırmaya çalışır, her yerden ismini kaldırmaya kalkarsanız işte o zaman iş başka hale dönüşmez mi?

Her zaman söylerim, çok uzun yıllardır, daha doğrusu 10 Kasım 1938'den sonra Türk Milliyetçiliği adı altında Arap milliyetçiliği yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.

Bilgi Kağan'ın bir sözünü burada anmadan geçmek olmaz!

"Ey Türk, titre ve kendine dön!"

Şimdi bu sözü burada andık diye, kimileri "ırkçı, faşist," diyebilir; ama bilenler bilir ki bu satırların yazarı, her zaman "insan eşittir insan" felsefesine inanmıştır ve bu ayrı bir yazı konusudur.

Bir toplum ya da bir millet, kendi töreleri ve değerlerinin yerine başka töre ve değerleri koyuyorsa, koy gitsin artık, o ulus için iş bitmiştir, dememek için özümüze ve sözümüze dönmek gerekmez mi?

..

Ola ki diyenler olur.

Bre Ömer Nazmi, sen çoğu kez emekliden, emekçiden, emperyalizmden, kapitalizmden dem vururdun, şimdi neden FETÖ'den girdin, ulusalcılıktan çıktın!

Asla inkâr etmem! Çoğu kez terörden, uyuşturucu belasından, bireysel silahlanmanın sakıncasından, iş kazalarından, tecavüzlerden, inancın siyasete alet edilmesinden, siyasette inancın kullanılmasından kısacası çürümelerden bahsettiğim de doğrudur.

Bu kez de bu çürümelere neden olan yavşaklardan iki kelam eyleyelim, dedik.

Kötü mü ettik yani!

Ve asla unutmayalım; şeytan, size şeytan yüzüyle değil, melek kisvesiyle yanaşır!

Her kelama, özellikle bugünkü siyaset ve sistem kavgasında söylenen her söze inananlar için, imanlılara bir hatırlatma.

ENFÂL 8/93:22: Allah katında canlıların en kötüsü, hakikate karşı sağır ve dilsiz kesilip aklıselimle düşünmeyen kimselerdir.

Daha da anlamadıysak, anlamak için kendimizi zorlamaya gerek yok!

Canlı olarak ölü; ölü olarak da bir leş oluruz!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.