Dünyanın, eskinin ya da bir önceki yüzyılın dünyası olmadığı hakikatini artık anlamış bulunuyoruz. Bunu anlamayanların veya farkında olmayanların, dünyadan kendilerini soyutlamış oldukları şartları hayal etmek bile zor. Ve şimdiki dünyanın kendine özgü, her gün değişen ve günden güne başka şekle bürünen görüntüsü; geçmişteki gibi düşünmek, davranmak, hareket etmekte ısrarlı olanları kabul etmiyor ve onları dışlıyor. Kendi düzeninin dışına atıyor. Burada hemen şunu eklemek gerekir ki; değişen şartların yanında, insanlığın irtifa kaybetmemesi ve insana insan olma vasfı kazandıran ögelerin zamana bağımlı olmaması gerekiyor.
Samimiyetin, dostluğun, iyiliğin, erdemin, faziletin, arkadaşlığın; maddileşme, topluma ve kendine yabancılaşma karşısında gerilememesi lazım. Ne var ki; bu durumun boyutlarının gelip nerelere dayandığını, insanlığın kimi yerde ölmek ve yerlerde sürünmek noktasında olduğunu hemen hemen dakika dakika izliyor, görüyor ve okuyoruz. Yine de buna direnen, her hâl ve şartta insan olduğunu unutmayanları görerek teselli bulduğumuzu da ekleyelim cümlelerimize… Bunu, Dünyanın değişimi olarak değil de, bozulması şeklinde mütalaa etmeliyiz.
Değişimi; bir şeyi eskiden olan biçimiyle değil de, dönüştürerek sunma şeklinde açıklayabiliriz. Önceden bir mal üretildikten sonra satışa sunulur; tanıtımına, pazarlamasına sonra sıra gelirdi ve bu safhalarına pek fazla önem atfedilmezdi. Ancak günümüzde bu iş artık tersinden başlamaktadır. Yani daha ortada üretilmiş bir şey yokken, onun tanıtımına ve reklamına başlanmaktadır. Yani; tanıtım ayağı; yapılan işin önüne geçmiştir. Eğer ürettiğiniz, ortaya koyduğunuz her neyse, gerektiği gibi tanıtamıyorsanız, daha az tüketiciye ulaşır, böylelikle daha az satılır, toplum gözündeki yeri de bununla doğru orantılı olur. Yazıp çizdiklerinizden tutun da, diğerlerine ve şehirlere kadar bu böyle…
Şehirlerinizin sahip olduğu değerleri tanıtmıyor, tanıtamıyor ve bu alanda işinize yarayacak araçlardan yararlanmak yoluna gitmiyorsanız; elinizdekiler ne kadar kıymetli olursa olsun, hak ettiği ilgiyi görmeleri mümkün değildir. Şehirlerin tanıtımı için kullanılabilecek araçlardan biri de; Vakıf ve dernek statüsünde kurulmuşsivil toplum kuruluşlarıdır.
Merkezi Ankara’da olan ve Erzurum’dan farklı sebeplerle diğer illere göçenler tarafından kurulan ESAV (Erzurum İktisadi Sosyal Araştırma ve Yardımlaşma Vakfı )’da bunlardan biri… 23-25 Mayıs 2013 tarihleri arasında Keçiören Belediyesi tarafından düzenlenen “Doğu İlleri Tanıtım Günleri”nin Erzurum ayağını ESAV organize etti. Bizler de Erzurum’dan bir grup basın mensubu (Doğu Anadolu Gazeteciler (DAGC) Cemiyeti Başkanı Feridun Fazıl Özsoy ve Erzurum Gazetecileri Cemiyeti Başkanı Kadir Sabuncuoğlu, Öztürk Akkök, Esat Bindesen, Behzat Çakır, Sinan Aydın, Orhan Bozkurt, Hanifi İspirli, Recai Pak, Güven Uşun, Metin Barlak, Levent Akpınar, Ömer Nazmi Yavuz, Necdet Çakır, Fatma Feyzioğlu.) olarak katıldık bu etkinliğe… “Erzurum’un tanıtımı, Erzurum basını olmadan gerçekleşemez” düşüncesinden hareketle, Erzurum basınını Ankara’ya davet eden ESAV, bu sözünde  haklıydı ve günümüzde hiçbir çalışma kamuoyunun gözü kulağı olan basını yanına almadan gündeme gelemez, tanınamaz, tesirli olamaz.
Program; Ankara’da geçireceğimiz üç gün boyunca bir an olsun yanımızdan ayrılmayan Erzurumlu gazeteci kardeşimiz sevgili Yaşar Çelik’in havaalanında bizleri karşılamasıyla başladı. Erzurumluların buluşma yerlerinden olan Enerji Otel’de dostlarla (Başkan Veysel Karani Aksungur, Yılmaz Gürbüz, Ali Rıza Tanas, Orhan Deligöz, Vahap Akbaba, Muhsin Karaoğlu, Atilla Bedir, Mehmet Çelik, Sedat Çanakçı, Fevzi Budak, Yusuf Ziya Eraslan, Selçuk Aval ve şimdi hatırlayamadığım diğerleri…) hasret giderdikten sonra, program kapsamında önce Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü, hemşerimiz Abdullah Kutlu’nun katıldığı öğlen yemeğinde bir araya geldik. Yemekte konuşan Kutlu, Erzurumlu olmaktan her zaman gurur duyduğunu ifade etti ve kurumun çalışmaları hakkında bilgi aktardı.
Yemeğin ardından vakfın genel merkezinde çalışmalar hakkında bazı notlar sunan ESAV Başkanı Veysel Karani Aksungur, Ankara’da yüreği Erzurum için atan insanların bir araya geldiğini ve onlarca derneğin katılımıyla vakfın oluşturulduğunu ifade etti. “Erzurum Kongresi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına başlangıç yapan Erzurum, yetiştirdiği bilim, tefekkür, sanat ve siyaset adamları ile de ülkemizin gelişmesine ve mutluluğuna önemli katkılarda bulunmuştur.” diyen Aksungur’un cümleleri arasında en çok dikkatimi çeken nokta; kuruluş sırasında, Erzurumluların bir araya gelmeyeceği, çünkü “Çekememezlik, dedikodu ve fitne fesat” hastalığının devam ettiğini söyleyenlere verdiği cevaptı:
Bizi, arkamızda durup ayağımızdan çekerek kuyuya itecek kimse bırakmayacağız, çünkü onları da yanımıza alacağız.
Ve gördük ki; bu söz kuru bir iddia olarak öylesine ortada kalmamış ve müşahhas bir şekle dönüşmüş. Böyle bir önyargıyı yıkıp, örnek oldukları için kendilerine ayrıca teşekkür ederiz. Zira o günün akşamında davet edildiğimiz Etimesgut Şubesinde olsun, daha sonra gittiğimiz Keçiören şubesinde olsun, hemşehrilerimiz birlik beraberliğin önemine, Erzurumlu olmanın bu işin çimentosu olduğuna yürekten inanmışlar. Birbirleriyle güçlü bağlar oluşturmuş, güzel ve anlamlı işlere imza atmışlar. Bugün; Ankara içinde ve dışında, birçok yerde şubesi olan ESAV; bu yolda epeyce mesafe katetmiş. Amaçlarını; “Çeşitli etkinliklerle hemşehrilerimizin arzuladığı yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamak, sosyal ve kültürel atmosferler oluşturarak insanlarımızın sosyalleşmesine katkıda bulunmak” şeklinde özetleyen Aksungur; bunun detaylarını ise şöyle açıkladı sohbet sırasında:
 “Vakıf olarak elimizden geldiği kadar herkesi tanıştırmayı, bir araya getirmeyi, birlikte iş yapma kültürünü geliştirmeyi, ortak faaliyetlerde bulunmayı, sosyal ve kültürel zenginliklerimizi aktarmayı ve arttırmayı, dostluk, kardeşlik ve akrabalık duygusunu geliştirerek ekip olmayı sağlamayı teşvik ediyoruz ve bu yöndeki çalışmalarımıza aralıksız sürmektedir. Gençleri eğitmenin yanında, yetişmiş elemanların değerlendirilmesi, işadamlarımızın işlerini geliştirmeleri, bürokratlarımızın yükselmeleri, siyaset adamlarımızın, fikir adamlarımızın ve sanatçılarımızın kamuoyuna tanıtılması için elimizden gelen gayreti sarfediyoruz. Hemşehrilerimizin ilçe ve köy dernekleri başta olmak üzere, örgütlenmelerine özel önem vermekte ve onları desteklemekteyiz. Faaliyetlerimizi koordineli bir şekilde yapmak ve birbirimize yardımcı olmak için ‘Başkanlar Konseyi’ adında bir örgütlenmeye giderek, dernek ve vakıf birim şube başkanlarının genel merkez yönetim kurulu üyesi gibi karar alma ve uygulama noktalarına dahil ederek etkileşim, gelişme, bir olma ve etkin olmayı hedefliyoruz.”
Vakfın mülkiyeti kendisine ait olan genel merkez binasında seminer, kurs, toplantı, tanışma ve kaynaşma toplantıları organize ediliyor. Ankara’da yaşayan Erzurumluların olduğu kadar, Ankara dışından gelen Erzurumluların da uğrak, dinlenme ve buluşma noktası olma özelliğini taşıyor.
ESAV’ın Kadın ve Gençlik Kolları ile işadamları ve bürokratlar birliğinin de çalışmalarını etkin bir şekilde sürdürdüğünü öğrendiğimiz Aksungur; Erzurum’da yapılan faaliyetlere de destek verdiklerini sözlerine ekliyor.
Festival alanına geçtiğimizde gördüğümüz; Erzurumlunun yiyecek, giyecek ve diğer geleneksel ürünlerine yer verildiğiydi.  Yapılan bu iş her ne kadar illerin tanıtımına yönelik bir çalışma olsa da, giderek şöyle bir tehlikeyi de beraberinde getirdiği göz ardı edilmemelidir. Sanki ilimizde sadece damak tadı, yöresel giysi, örtü ve benzeri konularda malzeme vardır ve sadece bunlar teşhir edilmek zorundadır. Bunu da, o şehre ayrılan gecede yapılan eğlence mahiyetinde, ses sanatçıları ve oyunlarla bitirmektir. Peki nerede o şehrin yazanı, çizeni, şairi, edebiyatı, bu alandaki kültürü… Bunlara pek önem verildiğini görmeyiz, burada da görmedik. Bunu dile getirmek de yine şehrimiz açısından boynumuzun borcu. Zaman ve imkân elverdiğince, bunlarla ilgili başka gün ve geceler yapmak da mümkün; ama mutlaka yapılmalı ve geçmişiyle, bugünüyle bu söylediklerimiz tanıtılmalıdır. Şehirlere ağırlık kazandıran, daha çok önem verilmesini sağlayan bu yönün ihmal edilmemesi kesinlikle gereklidir… Eğer Erzurum’un adı; hâlâ Nef’iyle, İbrahim Hakkı’yla, Emrah’la, Sümmani’yle, Sanamerli Hacı Ahmet Baba’yla, Avlarlı Efe’yle ve daha başkalarıyla anılıyor ve daha nice zaman anılacaksa; bu yazdığımız dikkate alınmalıdır. Bazı şehirler, yaptıkları standlara bu tür kitapları ve onları yazanlardan hayatta olanları oturtmuşlar, onlara konunun meraklılarıyla sohbet imkânı tanımışlar. Ne var ki bu isimlerin tespitinde dikkatli olmak gerektiğini de hatırlatalım.
Erzurum ile birlikte Doğu’daki on dört ilin yöresel kültür ve lezzetlerinin görücüye çıktığı tanıtım günlerinde, Keçiören Etlik pazar meydanına geçmeden önce uğrama fırsatı bulduğumuz Etimesgut (Ki ESAV ilk olarak burada kuruluyor ve sonra da dal budak salıyor.) ve Keçiören Şubesinde gördüğümüz sıcak ilgi, ikram, hemşerilerimizle kucaklaşmamız ve uzun zamandır görmediğimiz dostlarla (Meselâ; Erzurum Lisesinden, Keçiören şubesinin de başkanı Sedat Çatakçı) bir araya gelmemizin ardından geçtiğimiz festival alanında kurulan çadırların yanı başında oluşturulan konser sahası, kısa sürede Ankara’da yaşayan Erzurumlular tarafından dolduruldu. Erzurum gününe; AK Parti Erzurum Milletvekili Cengiz Yavilioğlu, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak, Yakutiye Belediye Başkanı Ali Korkut, Erzurum eski Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak, ESAV Başkanı Veysel Karani Aksungur, Ankara'daki Erzurum derneklerinin temsilcileri ile gurbette yaşayan ve çeşitli kurumlarda üst düzey yöneticilik yapan Erzurumlular katıldı. Gelemeyenlerden bazıları ise; telgraflarla ilettiler dileklerini…
Doğu İlleri Tanıtım Günleri” etkinliğine katılanlardan büyük ilgi gören gecede ilk olarak Erzurumlu âşıklar; Âşık Beyzade Aslan, Âşık Ali Oltulu, Âşık Fuat Çerkezoğlu’nun sahne aldı, Erzurum erkek ve kadın ekiplerinin gösterileri, geleneksel kına gecesiyle devam etti. Hemşerilerimiz TRT Ankara Radyosu sanatçıları Nurullah Akçayır ve Semra Algül’ün söyledikleri türkülerle şenlenen ve renklenen geceyi sunan, Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Folklor Araştırmacısı Muhsin Koç’a ve yine katkılarından dolayı Durmuş Çakır’a teşekkürler…  Yolun açık olsun ESAV…
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.