Nisan ayının ilk hafta sonu olan 5 Nisan 2014 günü dolu dolu geçti. Sabah öğlene kadar fakültede öğrencilerimin vize sınavlarını yaptıktan sonra Erzurum’da ilk kez açılan 1. Erzurum Kitap Fuarı’nda, Dergâh Yayınları standında sevgili kardeşim İsmail Bingöl’le birlikte kitaplarımızı okuyucularımız için imzaladık. Gün boyu değerli ağabeyimiz Doç. Dr. Ali Kurt da bizimle birlikteydi.
Oldukça yoğun bir imza gününün ardından sanat dostu Selçuk Budak’ın davetiyle akşam saat 19:00’da Ercan Seval ve arkadaşlarının Saray-Bosna Caddesi Çağrı İş Merkezi’ndeki Medya Sanat Evi’nin açılışına katıldık. Ali Kurt, İsmail Bingöl ve benden başka davetliler arasında Er-Vak başkanı değerli ağabeyimiz Erdal Güzel, Er-Vak başkan yardımcısı Abdurrahman Güzel de bulunuyordu. Açılan yer küçük, fakat şirin bir mekândı. 
Erzurum’un sanat faaliyetlerine ihtiyacı var. Şehrimiz kültürel anlamda uzun yıllardan bu yana kan kaybetmektedir. Çünkü bir şehri ilerleten, sadece maddi anlamdaki yapılar ya da yer altı yolları, oto parkları değil, aksine şehri yükselten üst yapı olan kültür düzeyidir. Erzurum, eski yıllarda modern yapılara sahip değildi, ama şehirdeki kültürel akiviteler üst düzeyde olduğu ve ticari hayatta canlılık bulunduğu için “Doğu’nun Paris’i” unvanına sahipti. Elbette ki şehir hem alt yapısıyla hem üst yapısıyla birlikte gelişirse değer kazanır. Ama kültür seviyesi yükseldikçe, alt yapının da gelişmesi gerektiği kendiliğinden ortaya çıkmış olur. Yani kültür düzeyi yüksek olan bir şehrin insanları, zaten alt yapının düzeltilmesi için gereken girişimlerde bulunmasını bilen insanlardır. Kültürel seviye ne kadar düşük olursa şehircilik faaliyetleri de o düzeyde düşük olur. Nitekim Erzurum’un eski yıllardaki kültürel gelişmişliği, ona 1980’li yıllarda Büyükşehir unvanı kazandırmıştı. Şehrimizin geçmişteki kültür seviyesini şöyle bir örnekle açıklamak istiyorum.
Erzurum, 1930’lu yıllardan 1980’li yıllara kadar bölgenin kültür şehriydi. Şehirde tiyatro grupları vardı ve en meşhur tiyatro yazarlarının eserleri rahatlıkla sahnelenebiliyordu. Bugün bu oyunları Devlet Tiyatrosu sanatçıları aylarca prova yaparak oynamaktadır. Şehrimizde 1940’lı yıllarda Sadi Akatay, İzzet Emek, Zehra Hanım, öğretmen Hulkiye Hanım ve daha niceleri tiyatroyla uğraşmakta, İhsan Coşkun Atılcan da tiyatro oyunlarının sahne dekorlarını hazırlamaktadır. Şimdi bu konuda Sebahattin Bulut’un Erzurum’da İz Bırakanlar isimli kitabının satırları arasında biraz dolaşalım: 
“1940’lı yıllarda Erzurum Halkevi temsil kolu, bir Darülbedayi idi. “Hisse-i Şayia”, “O Kadın”, “Othello”, “Köroğlu”, “Azarya”, “İtimat İlamı” ve “Fermanlı Deli Hazretleri” o temsil kolunun oynadığı oyunlardan bazılarıdır… Bu gün Tiyatrocu geçinen bazı gençlerimizin tiyatro oyunlarına baktıkça hep o günleri anımsar sonra 50 yılda terakki yerine tedenniyi görünce üzülür dururum.”
Daha sonra rahmetli Sebahattin Bulut da bu kervana katılmış ve IV. Murat da dahil olmak üzere pek çok oyunda hem yönetmenlik yapmış hem de bizzat rol almıştır. Dikkat edilirse değerli folklör araştırmacısı rahmetli Sebahattin Bulut, Erzurum için Darülbedayi terimini kullanıyor. Yani o yıllarda Erzurum Halkevi tiyatro kolu, tıpkı bir Güzel Sanatlar Fakültesi gibiymiş. Şehrimize o yılların en tanınmış tiyatro grupları gelip temsil verirmiş. Daha o yıllarda Erzurum’da beş-altı tane belki daha fazla sinema salonu varmış. Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği koroları faaliyet gösterirmiş. Erzurum’a TRT’nin çok güçlü bir şekilde Bölge Müdürlüğü açması boşa değildir. Çünkü şehrimizde müzik alt yapısı zaten mevcuttur.
Benim çocukluk yıllarım olan 1960’larda Erzurum Lisesi, belli vakitlerde çok önemli tiyatro temsilleri sahneye koyardı ve Erzurumlular da bu oyunlara çok yakın alaka gösterip salonu doldururdu. Hiç unutmuyorum; şimdi yerinde yeller esen Erzincankapı’daki Spor Salonu’nda Erzurum Lisesi tiyatro kolu bir oyun sahnelemişti. Benim dayım da o oyunda bir rol oynuyordu ve oyun gereği son sahnede düşman askeri tarafından vuruluyordu. Dayım vurulup da üzerine Türk Bayrağı çekildiğinde ben feryadı koparmıştım. Gecenin geç saatinde eve dönerken bile ağlıyordum. Nihayet dayım eve gelip de onu görünce sevinçten kucağına zıplayıp dakikalarca onu öpüp koklamıştım. Sadece Erzurum Lisesi değil, ilkokullar da dahil olmak üzere tüm okullarda tiyatro kolları faaliyet gösterir ve harikulade oyunlar sergilerlerdi. İsmetpaşa İlkokulu’nun birinci sınıfında bir tiyatro oyununda ve bir rontta rol almış ve şimdi yine yerinde yeller esen ve pek çok hatıralarımızın hafriyatla beraber yok olup gittiği Halk Eğitim Merkezi’nde sahneye çıkmıştık. İlkokul son sınıfında ise mezuniyet temsilinde “Yetiş Kemal” adlı oyunda pek çok arkadaşımla birlikte oynamış ve profesyonellere taş çıkartacak kadar kaliteli bir piyes sergilemiştik. Yıl 1973’tü. 
Sonra bunlar hızla azaldı. Yine Sebahattin Bulut’un ciddi emekleriyle açılan Erzurum Halk Oyunları Derneği’nin faaliyetleri giderek azaldı ve artık kültürel hiçbir faaliyetin gerçekleştirilemediği bir dernek haline geldi. Şehrimizde sanat adına Devlet Tiyatrosu’nun temsilleri var. Ara sıra konserler oluyorsa da bunlara sanat faaliyeti diyemeyiz.  Kısacası Erzurum bir sanat şehri olmaktan çok uzakta bulunuyor.
Şimdi Ercan Seval, Cumhur Seval, Yakup Çağlayan, Yunus Buğtekin, Burçin Aslan, Yalçın Bağatır ve Erdem Talas’ın bir araya gelerek kurdukları Medya Sanat Evi, şehrimize yeni bir canlılık getirecek diye umuyorum. Küçülmeye başlayan ve belki de ileriki yıllarda Büyük Şehir statüsünü kaybetme tehlikesiyle baş başa olan Erzurum’umuzu her bakımdan güçlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tekrar kültür şehri olduğumuz takdirde, şehrimizin fiziksel olarak da gelişmeye katkı sağlayacağını düşünüyorum.
Bu konuda fedakarlık yapan tiyatrocu arkadaşları kutluyor, kendilerine uzun soluklu başarılar diliyorum. Cumhur ve Ercan Seval kardeşlerin tecrübeleriyle bu işi geliştirerek devam ettireceklerine inanıyorum. Bize eğlenceli bir akşam yaşatan Medya Sanat Evi oyuncularına buradan tekrar teşekkür ediyor ve ailelerimizin bu değerli arkadaşlara destek vermelerini bekliyorum.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.