Basında “Erzurum Büyükşehir Belediyesi yeni bir kültür projesini daha hayata geçirdi.” haberi geçti.

Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı dostum Zafer Aynalı Beyefendiyi telefonla arayarak bu kültür faaliyetinden dolayı belediyeyi şahsında tebrik ettim. Zafer Bey de odasına davet etti. 8 kitaptan oluşan Erzurum Kitaplığını oluşturan eserleri takdim etti.

Bu 8 eserden bir kısmı daha önce yayınlanmış, bir kısmı da yayınlanmış ancak ilavelerle genişletilmiş eserler.

Bu sekiz eser: Uzun yıllar beraber çalıştığımız ve dekanlığımızı yapan rahmetli Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu’nun Erzurum Masalları ve Erzurum Efsaneleri, dostum Muammer Çelik Beyin Erzurum Kitabı, dostum İsmail Bingöl’ün genişleterek yeniden basıma hazırladığı Rahmetli Hasan Ali Kasır’ın Erzurum Şairleri, dostum İsmail Bingöl Bey’in Türkülerde Yaşayan Şehir Erzurum, hocamız, dostum Prof. Dr. Ömer Özden Bey’in Erzurum’da Ramazan ve Erzurum’un yazı ve edebiyat hayatına unutulmayacak katkıları olan Dergâh Yayınları sahibi Ezel Elverdi Bey’in hazırladığı Milli Mücadele’de Erzurum ile son olarak da Mustafa Sönmez Beyefendi’nin hazırladığı Tanpınar’ın Erzurum’u.

Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen Beyefendi bu kültür faaliyetini sürdüreceğini tanıtım toplantısında şu cümlelerle ifade etmiş: “İnşallah ilerleyen aylarda yeni yayınlarla bu çalışmalara devam edeceğiz.”

Hem yayınladığı eserlerden hem de sevindirici bu haberden dolayı Mehmet Sekmen Bey’i canı gönülden tebrik ederim.

Ev danası öküz olmaz diyerek kendi değerlerimizi ötelemeyelim. Dışarıdan getirilen kültür ve sanat insanlarına değer verilirken yanı başımızdakileri dar zamanda hatırlayıp geniş zamanda unutmayalım derim.

Hatırlamak ve hatırlanmak, kıymet bilmek ve kıymet bilinmek ne güzel bir insani özelliktir.

Valilikler, belediyeler, üniversiteler, kaymakamlıklar, müftülükler ayda ya da altı ayda bir de olsa eli kalem tutan yazar ve çizerlerle, bilim ve sanat insanlarıyla bir saat da olsa çaylı sohbetli bir araya gelseler ne kaybederler. Rahmetli Mustafa Kemal Atatürk ülkenin önemli tarih, siyaset, kültür ve sanat meselelerini akşam yemeği sofrasında geniş müzakerelerle pişirip meclise taşıyordu.

Bilinçli yaşamak gerek. Bilgisiz bilinçli olunamaz.

Sosyoloji dersinde Üniversite son sınıf öğrencilerime herkes kendi yaşadığı köy, kasaba ve kentin 100 yıllık bir eğitim, sosyal ve tarihi hayatını bizlere araştırarak sunsun diye ödev verdiğim de hemen hepsi; “Biz yaşadığımız yerin farkında değilmişiz,” dediler.

Hayata iki türlü insan var: birisi seyredenler, ötekisi yaşayanlar. Deniz kenarında oturup bir paket güney çiçeği çitleyerek geleni gideni seyredenler ile bir de denizin tadını yüzerek ve yaşayarak çıkaranlar. Bir futbol maçını stadyumda ya da televizyonda seyredenlerle bir de bilfiil sahada olarak yaşayanlar.

İnsanımız eğitirken herhalde yaşamasını öğretmeliyiz. 8 saat televizyon izleyerek ömür tüketmeye yaşama diyemeyiz. Ya ne deriz; amaçsızca ömür tüketme deriz.

Yine; Büyük Şehir Belediyesi’ni 23 yerde hayata geçirdiği çok amaçlı “Bilgi Evleri” uygulamalarından dolayı tebrik ederim.

Bir çocuğa, mahalleye, sokağa, okula, camiye ve kışlaya velhasıl her nereye ve kime bir ad verecek olsak çok düşünmeliyiz. Ne güzel bir ad olmuş “BİLGİ EVLERİ”. Türkiye’mize örnek bir uygulama derim.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.