Erzurum'a bir çok isim verilmiş. Bunlar zamanla değişmiş bugünkü isme dönüşmüştür. Fakat birde yaşlılardan dinlediğim, kitaplara geçmeyen sadece lisanlarda olan, yaşlılardan dinlediğim bir isim vardı. "Erzurum devler ülkesidir". "Orada devler yaşarmış...." Bu cümleler darbı mesel gibi söylenir fakat yazılmazdı.
Çocukluğumda bunu hep merak etmişimdir. Neden "devler memleketi" olsun ki...! Erzurum yazları yaşanabilecek dünyada en güzel şehir ve coğrafyadır. Lakin kışı uzun, karı bol , soğuğu pek berbattır. Belki bu özelliğinden bu unvanı almıştır. "Devler ülkesi.."
Neyse asıl konumuza gelelim. Kar, kış, yakacak, soğuk, odun, kömür ve birde tezek...
Son üç yüz yıldır şehirde ormanlık alan olmadığı için yakacak olarak karasu vadisinde yetişen ciller hamamlarda; fırınlarda ve evlerde yakılırmış. Halkın çoğu köylerde yaşadığı için hayvancılık çok dolayısıyla hayvan gübresinden tezek yapar sonbaharda şehre kağnı arabalarıyla getirip satarlarmış.
Bu Nazım Hikmetin dizelerinde ne güzel anlam bulmuş;  
                                     Erzurum'un kışı zordur, balam,
                                     Tandırında tezek yakar,
                                     Buz tutar yiğitlerin bıyığı,
                                     Erzurum'da kaskatı, dimdik olur adam,
                                     Kabullenmez yılgınlığı...
Belki en güzel kış hazırlığını Ketencizade mısralara dökmüştür "Güz Destanında"
                            Mevsimi geldi efendi git pelit al, dal da al
                            Çam, kavak, sorhun, tezek, saçma dahi herhalde al 
derken şehirde nelerin yakacak olduğunu beyan ediyor. Sarıkamış ormanlarında, Bingöl dağlarından veya Oltu ormanlarında, Aşkale Kerol dağlarından gelen yakacaklar şehrin yakacağının kaynağıydı.
Asıl şehirde tandırlarda, sobalarda tezek yakılır yemekler bununla pişirilirdi. Hatta Rahmetli Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu 1940'larda tezekler için bir standart ölçü bile makalesinde belirtmişti.
Derken 1939'da tren Erzurum'a gelince  ve 1950 sonrasında ulaşım rahatlayınca kömürde şehre getirilmeye başlanmış, Aşkale Linyitleri, Oltu Linyitleri, İspir Linyitleri artık ihtiyacı görmeye başlamıştı. Asıl enerji kaynağı artığı pek az ısısı çok olan kok kömürü gelince  şehir bayram etmişti. Kalorisi çok , külü az , ısısı fazlaydı. Hal böyle olunca şehirlinin özelliklede evlerde nine, ana ve gelinlerin keyfine diyecek yoktu. Kok kömürü almak bir zenginlik alâmetiydi.
Önceleri şehir nüfusu az olduğundan 2 hatta üç ton bile kömür tevziden satış yapılıyordu. Derken 1960 sonrası şehirlere köylerden müthiş bir göç başlayınca şehirdeki hane sayısı artmış böylece gelen kok kömürü artık yetmemeye başlamıştı. Ülkede artan sanayi işletmelerine paralel şehre tahsis edilen kömür miktarı azalmıştı. 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.