Sağlam bilinç ve yüksek değer sahibi olan duyarlı insan, toplumuna karşı öngörü ve duyarlılığı nedeniyle iyinin, doğrunun, güzelin ve erdemliliğin; kötüden, eğriden, çirkinden ve erdemsizlikten daha üstün olduğunu gösteren insandır.  
Duyarsız insan ise ne öngörü sahibidir ne de yüksek ahlaki değerlerin farkındadır. O, basit, bayağı ve aşağılık yanında duyarsız, tepkisiz ve bencildir. Sağduyu kısırlığı ve değersizlik elbette ahlak sorunlarını da beraberinde getirir. Duyarsızın tek bir amacı vardır o da bencilliği sayesinde gemisini kurtarmaktır.

Duyarsızlar toplumun ve kendisinin bilinç ve erdem sahibi olmasını ancak gökten inecek ya da bir kayanın kovuğundan birden bire ortaya çıkacak bir önder sayesinde olacağına inanır. Duyarsız insan, önderi ya bir hidayet veren(mehdi), ya bir kurtarıcı (  Mesih) ya da eskiyen dini yeniden düzelten ve tazeleyen (müceddid) gibi adlarla ya da başka bir ad vererek adlandırır. Önder inancını taşıyan duyarsızlar bu inançlarında o kadar muhafazakârdırlar ki, bu anlayışa karşı çıkan herkesi en ağır ithamlarla suçlarlar. Bu duyarsızlar insan aklını,  yeteneklerini, sorumluluk ve iradelerini hiçe sayarak önce kendine sonra da diğer insanlara büyük saygısızlık yaparlar.  Onlar o kadar kurnaz geçinirler ki; hiçe saydıkları bu değerleri önderlerinin en üst düzeyde kendi rahat ve huzuru için kullanmalarını isteyerek çelişkiye düşerler. Bu önder arayışı insan soyuna yapılan ne büyük gaflet, dalalet ve ilkelliktir.


Peki, insan neden duyars
ız olur? Bu duyarsızlıkta elbette en büyük pay topluma aittir. Toplumu duyarsız yapan nedenlerin başında o toplumun beslendiği kültür havzası gelir.


Yüce Allah Yasin süresinin 6’ncı ve 10’ncu ayetlerinde şöyle seslenir:


 “ (Ey Muhammed) ataları uyarılmamış bir halkı uyarasın diye; Öyleyse, o insanlar, aldırmazlık içindedir. Ve kendilerini uyarsan da uyarmasan da, onlar için birdir; inanamayacaklar.” Çünkü onlar atalarının duyarsızlıkları üzerinedir.


Bakara 170-171’de de şöyle buyruluyor:      

“ Ve onlara, ‘Allah’ın indirdiğine uyun’ dendiğinde , ‘Hayır, biz atalarımızı ne üzere bulduysak, ona uyarız! derler. – Ne! Ataları bir şey anlamamış ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı? Ve inkârcıların durumu, bağırıp çağırmadan başak bir şey duymayanın durumuna benzer. Sağır, dilsiz ve kördürler, bu yüzden anlamazlar.”

İnsana layık görülen en aşağılık anlayışlardan birisi cinsiyet ayrımıdır. Cahiliye Arapları söz ustalarıydı ve oldukça da kaliteli şiir yazıyor ve okuyorlardı. Ancak kız çocuğu o toplumun şiirlerinde utanç kaynağıydı. Çünkü şairlerin olduğu kadar toplumun diğer ileri gelenleri de toplumun bu anlayışına karşı duyarsızdılar. Kuran bu duyarsızlığa itiraz eder.


(O kadar ki,) ne zaman birine bir kız çocuğu olduğu müjdesi verilse hemen yüzü kararır, içi öfkeyle dolar; kendisine verilen bu kötü müjdeden ötürü -bu zillete/bu küçük düşmeye rağmen, şimdi onu acaba tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün (diye düşünerek)- kıyı bucak insanlardan kaçar. Yazıklar olsun, izledikleri düşünce tarzı ne kadar kötü! Nahl 58-59


Kız çocuğunun doğumunu uğursuz saymanın ve diri diri gömmenin hesabının sorulması başka ayetlerde de şöyle ifade edilmektedir. “Diri diri gömülen kız çocuğu konusunda sorulduğunda, hangi suçtan dolayı öldürüldü?” Tekvir, 8-9.

Bu örnekleri çoğalta biliriz. Ancak bu akıl ve vicdan tutulmasından nasıl kurtuluruz?


Bizleri biçimlendiren medeniyet havzamızı oluşturan felsefe, bilim, sanat, din ve ahlak eğitimi; evde, okulda, camide, kışlada, üniversitede, basın ve yayın hayatımızda akılcı bir biçimde verilmelidir. Zira duyarsızlıktan kurtulmanın çarelerinden biri de budur.

İyiyi, doğruyu, güzeli ve erdemli değerleri üretmeyen insanlar bu yüksek değerlerden yeterince pay alamadıkları ve bir katkıda bulunmadıkları için değersizliklere layık olurlar. Bugün medeniyetimiz maddi zenginlikten daha çok, ahlaki zenginliğe ihtiyaç duymaktadır.

Dahası, toplumumuzun duyarsız insana tahammülü yok. Yeteri kadar duyarsız insan var zaten…


Çürüyen bir toplumda duyarsızlığa katkıda bulunmayan, çürümeye direnen duyarlı insan aydın, erdemli ve vicdanlı insandır. 


Yüce erdemlerle yaşamaya alışmış toplumlar insana karşı umut ve güvenini yitirmeden yollarına devam ederler. Ne mutlu aydın,  yüce ruhlu, duyarlı insanlara sahip toplumlara ve medeniyetlere…
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.