Emekçiye, emekliye hak görülen maaş artışındaki orandan ve başta doğalgaz olmak üzere temel tüketime gelen zamlardan bahsetmenin bir anlamı yok!

Ulusalda ve yerelde haberini yapmanın ya da köşende en köşeli kelimelerle sivri bir dil kullanarak haykırmanın da yaraya merhem olacağı sanılmasın.

Sanki millet, cebine girenden/ çıkandan haberi yok da güzide basınımız bunu millete duyuracak! Geçelim bunları, derken özellikle kışın ağır geçtiği Erzurum'da bu kış maddi anlamda zor geçecek, dersek kimsenin bilmediği bir şeyi de bildirmiş olmayız!

..

Niyetimiz, felaket tellallığı yapmak ya da damınıza konan kara karga gibi uğursuz cümleler kurarak sıkılan canımıza sizleri de ortak etmek değil.

İyi yolda olmadığımızın tedirginliğini yaşayanlardanım.

Ülkem, fırtınalı bir havada asma köprüden geçiyor sanki!

Birbirimize el uzatacağımız, bir bütün olacağımız yerde, olmadık söz ve eylemlere devam ediyoruz.

..

Önce şunu söyleyelim.

1980'de ülkemizin kapısını kırarak giren kapitalizm, son yıllarda yahşi topraklarımızda vahşi bir hale dönüşerek kaptığını götürüyor.

Birkaç cılız sesten başka çıkan ses de yok gibi!

Derken, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde emperyalizme karşı verilen mücadelenin en değerli ve anlamlı günü olan 30 Ağustos, cuma gününe denk geldi.

Dünyada eşine rastlanmaya bu zaferi başka bir ulus yaşamış olsaydı, bu zaferi yaşatan kahramanları salt o günün yıldönümlerinde değil, her gün anardı.

Gelin görün ki; bizim Diyanet, her nedense Cuma Hutbesi'nde bu kahramanların ismini anmaktan kaçındı.

Elbet buna Kurtuluş Savaşı'nın önemini ve anlamını ve de kahramanlarını bilenler tepki gösterdiler. Bu tepki öyle bir karşılık buldu ki sormayın gitsin!

Bu konuda Diyanet'i eleştirenlere, "O. çocukları," diyen bir muhterem çıktı! Çıktı ve bu iki çirkin kelimeyi kullandığı cümleyi paylaştı.

Çorum'da AK Parti Meclis üyesi olan, Reşit Keleş adında din beleşçisi olduğunu düşündüğüm kişi kurdu bu cümleyi.

Gerçi kurularak fırlatılan her kötü sözün bir bumerang gibi fırlatan fırlatmaya geri döndüğünü bildiğim için, pek önemsemek istemedim; ama doğru ya da yanlış tepkilerimizle insanız işte!

..

Salt kendi dinime ve inancıma değil, her din ve her inanca saygı duyan biri olarak bazı saygısızlara, birilerinin kullandığı iki sözü burada hatırlatalım.

Sahi "bakara, makara," diyerek dalgasına geçen kişiye bu Keleş ne dedi acaba!

Ya da "keşke Yunan kazansaydı," diye kendisinin ne tarafta olduğunu açıklayan biri hakkında ne düşünmüştü ki!

Her neyse!

Biz yazımızın başlığına dönelim.

Arapça kökenli olan "din"i, insanları Yaradan'a bağlayan bağ; düzen, adalet, vicdan, hak, hukuk olarak algılayan biri olarak kendi dinimiz olan İslam'ın da "barış ve hoşgörü" dini olduğuna inananlardanım.

Gelin görün ki bazı bezirganların elindeki dinimiz, din'den çok siyaset aracı olma durumunda.

Siyasetin ise gerçek anlamı, devletin etkinliklerini amaç, yöntem ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme esaslarının bütünüdür; ama bazı kişiler ve parti ya da kurumlar, siyaseti mecazi anlamda değerlendirerek siyaset yapmaktalar. Yani, bir hedefe varmak için karşısındakilerin duygularını okşama, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanma gibi yollarla tezgâhlarını büyütmekteler.

Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle 429 sayılı kanunla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı bir teşkilat olarak kurulan Diyanet de; İslam dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli kurum, olarak tanımlanmış.

Atatürk'ün emri ve 429 sayılı kanun çok iyi olmuş.

Olmuş da; günümüzde camilerimizin siyasetin tam olarak arka bahçesi olmasına da az kalmış yani!

Ayet mi; şayet dinimizin Kutsal Kitabı'ndaki kutsal satırları bundan seksen yıl önce kendi dilimizde okuyup anlasaydık hiç böyle olur muyduk!

Zuhruf Suresi 3. Ayet'i neden pas geçiliyor ki!

Arap toplumuna indirildiği için, Arapça indirilen ayetlere vurgu yapan bu surenin; okuyup anlamak ve aklı kullanmaya vurgu yaptığını her mealde görmek mümkün.

Karşı gelmek mümkün mü!?

Oku; ama anlama, demek, aklını kullanma, demek değilse nedir ki!

..

Anlayıp ve düşünerek kıt bilgimizle şunu da söyleyelim.

Bugün Mustafa Kemal Atatürk'e en fazla Diyanet'in sahip çıkması gerekiyor.

Vatan, ezan, namus, bayrak, onur önemli ise eğer bu böyle olmalı!

Değil mi Keleş?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.