Geçtiğimiz hafta içerisinde Elazığ ve Malatya’yı vuran depremin ardından herkesin gündemi deprem oldu. Yıllarca borçlanmayı göze alarak satın aldığımız evlerin ne kadar sağlam olduğu konusunda kimsenin bilgisi yok. Ancak yer hareketlerini inceleyen bilim insanları, fay hatları üzerinde bulunan bir ülke olmamız hasebiyle, depremlere hazır olmamız gerektiğinin altını çiziyorlar. Ankara deprem araştırma merkezi tarafından hazırlanan haritada Erzurum 1. derece deprem kuşağında yer alıyor..! Haritaya göre; Erzurum üç bölgeye ayrılıyor. Ancak genel manada en riskli şehirlerden birisi. Yıl boyunca, Erzurum’da 3 şiddetindeki depremler zaman zaman oluyor. Geçmiş yıllarda Erzurum’da yıkıcı etkisi büyük olan deprem sayısı ise üç.

Ankara deprem araştırma dairesi başkanlığı tarafından açıklanan deprem haritasına göre, Erzurum riskli şehirlerden birisi. Haritaya göre; Hınıs, Karaçoban, Tekman, Çat ve Aşkale en fazla yani 1. derece deprem riski olan yerler. Yakutiye, Palandöken, Aziziye, Karayazı, Pasinler, Horasan, Narman, Tortum, Oltu, Olur, Şenkaya ve Köprüköy ise 2. derece deprem riski olan yerleşim yerleri. İspir ve Pazaryolu ise 3. derece deprem riskli bölgeler. Açıklanan sonuçlara göre, felaket tellallığı yapmıyorum ama devletin kurumunun dediğine göre, Erzurum depreme hazır olmayan illerden birisi..!

Erzurum Çevre ve Şehircilik İl müdürlüğü verilerine göre Erzurum’da 9 bin 760 metre karelik alan riskli bölge ve kentsel dönüşüm alanı olarak belirlendi. Şehir merkezindeki en riskli alan 970 bin 931 metre karelik Dağ mahallesi. Zemin olarak çok sağlam ancak zemin üzerine yapılan binalar bakımından yüksek risk içeriyor. Kamu binalarının yüzde 50’sinin riskli alanlar arasında olması ise, şehrin afetlere ne kadar hazırlıklı olduğunu ortaya çıkarıyor..!

Bilim insanları tarafından yapılan inceleme ve araştırmalar sonucunda deprem fay hattı üzerinde bulunan şehirlerde yüksek katlı binaların yerine yatay yapılaşma tavsiye ediliyor. Yine yığma sistem yerine karkas inşaat sistemi uygulanması gerekiyor. Binalar arasında en az binanın boyutunda deprem boşluğu olması gerekiyor. Yine tadilatlarla özellikle bina giriş katlarındaki kolon-kirişlerin tahrip edilmemesi gerekiyor. Bir başka üzerinde durulması gereken konu ise, deprem anında yapılacaklar konusunda sürekli olarak eğitimler almak.

Sözün özü, felaketlerin ne zaman kapımızı çalacağını bilemeyiz ancak, alınacak tedbirler can ve mal kaybını azaltacaktır. Tedbir derken neredeyse her metre karesi fay hattı üzerinde olan ve günlük 8-9 şiddetindeki depremlerde bırakın mal-can kaybını masanın üzerindeki eşyalar bile düşmeyen Japonya’daki tedbirlerden bahsediyorum. Madem deprem kaçınılmaz o halde depremle yaşamayı öğrenmek zorundayız. Uzun lafın kısası, tedbir almadan yaşanacak acıların kadere yüklenmesinin ne inandığımız dinde yeri var ne de bilimde…

*** Bu arada, Elazığ ve Malatya’da yaşanan deprem felaketinde hayatlarını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar ve afeti yaşayan tüm depremzedelere de geçmiş olsun. Allah afetlerinden tüm insanlığı esirgesin inşallah.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.