Bayram haftalık yazımda, ‘’Adayım Şinasi Selvioğlu’’ tiplemesiyle ‘’Ohhh!’’ lamış, bu haftadan itibaren liderlere şehir turu yaptıracağımı ifade etmiştim.
Hava Limanı’nda, ablanın otoparkına girmeden, trafik polislerine de inat, simsiyah camlı vip aracıma hayali liderleri konuk alıyorum.
Birkaç günlüğüne şehri turlayacağız. Zaman zaman mola vereceğiz, vatandaşın görüşlerini, beklentilerini, dedikodularını müşavere edeceğiz.
Erzurum’da pek çok kişi, sonucu belli seçime gidiliyor(!..) kanısında; Acaba öyle mi?
Öteden beri ‘’Odunu koysan alır!..’’ söylentisi Erzurum seçmenine,  adayına da ciddi bir saygısızlık değil mi? 
Ama maalesef bu söylenti devam ediyor.
Neyse, biz yolumuza devam edelim: Seçmen de, aday adayı da, aday da, lider de buradan alacağı notu alır.

Tam limandan çıkıyordum ki, apronda burnu sarılı uçak dikkat çekti.
 
''Gazi uçak’’ olduğunu söyledim.
31 Ekim 2012 tarihinde Kırgızistan’dan Van-Erciş Depremi’ne yardım malzemesi getiren uçak, Gürcistan uçağı ile çarpışmış, kazada kokpit kısmı ağır hasar görmüştü. O günden beri, yani tam iki yıldır SKY Georgia burada yardım bekliyor.’’ 
Çevre yoluna çıkıyoruz; kavşaktaki düzensizlik ve son derece çirkin görüntüyü es geçerek şehre yöneliyoruz.
Sağlı sollu bir iki tesis görüntüsünden sonra, ‘’Deli düzün ortasına kurulan’’ meşhur ‘’Terminal’’ binamıza geliyoruz.
Liderlerin ‘’dolaşalım’’ talebiyle, ana yoldan sağa sapıyorum.
 
Dışardaki tali yollarda 1 TL’ye sitem eden sağlı sollu rastgele park edilmiş yığınla araç var.

Malum, içinde bulunduğumuz araç  her ne kadar şehirlerarası otobüsün yarısı kadar bile olsa, o araçların da geçtiği ve sürücülerinin her seferinde dert yandığı meşhuuur ilçelerarası, pardon şehirlerarası Terminal’e giriş hayli güç.

Daracık yerden güç bela giriş biletimi alarak içeri giriyor ve aracı park ediyorum.
Liderlerden izin istiyorum.  Dışarıdan ve içeriden birkaç kare fotoğraf çekip, bir de az öncecik aldığım fişin bedelini aracımdan inip terminalin içerisinde danışmaya yatırmam, çıkış fişini almam gerekiyor.
Terminalin içerisi hayli yüksek, havadar, ışıl ışıl ve tertemiz. Mimar çok güzel çalışmış.
Belli başlı firmalar yazıhanelerinde…  Simsarların, çığırtkanların yerini ortada güleryüzlü hanım bir kız ile güvenlik görevlisinin çalıştığı danışma almış.
Yerli firmalar Dadaş, Esadaş… derken, Metro’nun amblemi dikkatimi çekti… Kelimede (i) harfi yok ama, (M)uhammet (İ)spirli olarak bendeniz de değilim SAHİBİ:)…
İçeride birkaç tane daha boş yazıhane var. Birinin camında mutevazı bir tanımlamayla, A4 kağtta , (Ses Turizm Erzurum Otogar İşletmesi Nöbetçi Müdürlüğü’’ yazıyor. Belli ki işletme sahibi şirket(!)..
Dışarıda 28 peron var. Giden yolcu alımları için.
Gelen araçların yeri hayli küçük… 4 ya da 5 otobüs, servis araçlarıyla karşılıklı duruyor. Aynı anda 6’ıncı fazla araç gelirse, yolcuyla birlikte beklemek zorunda…
Dışarıdan gelen otobüs şoförleri hayli dertli. Terminale giriş ücreti 50 TL, Trabzon’da 30 TL…
Yarım saati geçince parametre başlıyor yazmaya… Her taraf kamera dolu, her şey gözetim ve denetim altında…
Derken benim de çıkmam gerekiyordu.
Hem liderleri bekletmemeliyim, hem de park yerinde benim de yarım saati geçince park ücretim artıyor. Yarım saati geçersem 1 TL artıyor, bir saati geçersem 4 TL artıyor. Nemelazım…
Hem daha bu terminali 10 Milyon liraya mal ettiği söylenen koskocaman MNG firması var yol üstümüzde. Oradan izlenimlerimiz, hesap kitabımız olacak olacak. Şehre müthiş bir yatırım(!..) yapıyorlar…
‘’Deli düzün ortasında terminal binası’’ dediysek de yanlış anlaşılmasın, hava sirkülasyonundan, ulaşımdan, şehir merkezi ile buranın arasında 8 derecelik ısı farkından yakınan yolcu, çalışan ve otobüs şoförlerinin yakınmalarının özetiydi bu tanımlama…
Yoksa ben de tahmin ediyorum, birkaç on yıla kadar çevre yolunun taa Hilalkent’e kadar sağlı sollu binalarla dolacağını…
Şu sıralar civarda arsa fiyatları minik tabelalarda, beleş internet sitelerinde çok iyi görünüyor…
Terminalden çıkıyoruz, kıvrımlı yola dalıyoruz.
2011 Olimpiyatlar yüzü hürmetine, dönemin parmak kaldıranlarıyla kıvrımla uzanan ve trilyonlar harcanarak yapılan yol, 2 yıl dolmadan bu sene yenilendi, diğer meşhur titrek mitrek anayollarımız gibi…
 
İlgili liderler kendilerince notlarını alıyorlar.
Ohhh!
Bu arada, ne yalan söyleyeyim, yeni asfalt kaymak gibi…
Ama yavaş gitmeliyim.
Çünkü bu önemli yolun sağından solundan tarlalardan her an araç, traktör, sarhoş, marhoş sürücü çıkma ihtimali yüksek ve maşallah henüz trilyonlar dökülerek yaptırılan yol durumu da buna pek müsait
Bayılıyorum bu belediyecilere, karayolculara; Hakkaten maşallah; işi pek biliyorlar…
Derken, Erzurum’daki ziraatçıların tüm çabalarına rağmen başka bir deli düzün ortasına binası inşa edilen Erzurum Teknik Üniversitesi’nin ana dersliklerinin önünden geçiyoruz.
Neyse ki bayram tatili. Tehlike arz eden yol kenarında şehre otobüs bekleyen öğrenci yok.
Yolun sağına soluna cep yapılmış ama, sanırım kağıt üzerinde pratik görünüyor. Nasıl kullanılacak pek merak ediyorum… Deli düzün ortasının yanında yönünde durak murak da yok…
Az ileride, yolun sağında Atatürk Üniveritesi’nin uzun yıllara sair ot yığınları yok artık. Yılların tosunlarını, ineklerini barındıran ahırların söküntüleri dikkatimizi çekiyor.
Türkiye’ye işsizler ordusu yetişmesine vesile olan buralarda artık ETÜ’nün en teknik atölyeleri kurulacak, yeni ordular yetişecek…
Eski havaalanı yolundan şehre dönerken, köşede, devredildiğinden beri düzenli kullanılmayan, Rektör Bey’in köşkünü andıran ETÜ’nün rektörlük binası var. Güneş pek de güzel vuruyor binaya ikindi saatlerinde…
Ve devamında, rahmetli Erzurumspor’un tesislerini geçerek öyle bir yer dikkat çekiyor ki, burnuma farklı kokular getiriyor…
O dönem beyaz muşamba sandıklardan sızıyordu namussuz lahmacunun kokusu…
Yatırımcı kurumların özenli şık reyonları, lunaparkında barut kokusu ve malum televizyon yok, canlısını görerek tanıdığımız hayvan türleri…
Evet, bu üstünkörü detaylar belediyeciliği ilgilendiriyor…
Kültür var, eğlence var, dinlence var, dostluk var, samimiyet var…
Ama 23 Temmuz Fuarı uzun yıllardır artık yok.
Ama yiğidin hakkını verelim: Şimdilerde Mevlana Vadisi yapılan yere, İstasyon’daki hüsranla sonuçlanan Galeriya’nın olduğu (bura ayrıca özel olarak ele alınacak), karayollarında bir petrol istasyonun arka tarafındaki pislik içerisinde son derece berbat yerlere lunaparklar kuruldu zaman zaman.
O fuardan çıkan akşamcılar uzun yıllar havaalanı yoluna dağıldı, kazalar, kavgalar oldu, cinayetler işlendi, neyse ki şimdilerde pek az, çünkü onlar Palandöken’in eteklerindeler…
Uzatmayayım, 23 Temmuz Fuarı’nın yerinde yıllardır yeller esiyor,  hızar sesleri duyuluyor…
Ana kapının kapalı olduğu fuar alanı bir süre Serbest Bölge oldu sözüm ona..
Erzurum’daki tüm teknolojik atıklar bir zaman burada istif edildi serbestçe, hoyratça...
En son hatırladığım, bu tür çöp yığınlarıydı içeride. Bir de dedikodularla bitirilen tekstil fabrikası kurulmuştu…
Şimdi muhteşem bir kapı girişi yapılmış, önünde de Güzel Sanatlar’ın mermer koç heykeli…
Olimpiyat Parkı
Yıllardır düzenleniyor, içeride bir şeyler yapılıyor, ama ne?
İçeri girmek yassah…
Sanırım içeride havuzu yenilemişler, bir de Ahmet Küçükler’in küçük atları var.
İlgili liderler notlarını aladursun, biz eski terminalin, Kardelen Sitesi’nin önünde park edelim…
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.