Gecenin en karanlık vakti gün doğumuna en yakın vaktidir de aynı zamanda.
Son karanlığı atmak için üzerinden çırpınırken zifir olur…
Sonra o koyu karanlığın içinden bir ışık huzmesi yarar geceyi…
İşte o vakit sabahın ilk ışıkları olur!
Çıkışın başladığı ilk nokta aslında en dibe vurulan noktanın hemen akabindedir.
Türkiye dibe vurdu…
Hem de en dibe!
Meclisin bombalandığı ve bunu kendi üniformasını taşıyan hainlerin yaptığı…
Sokaklarında tankların yürütüldüğü ve bunu kendi üniformasını taşıyan mecnunların yaptığı…
Köşe başlarında keskin nişancıların, seriye bağlanmış tüfeklerin can parelerini kanlar içinde bıraktığı ve bunu kendi üniformasını taşıyan zalimlerin yaptığı…
15 Temmuz bu ülke için dibin dibi değildir de nedir?
Gecenin en kesif anı demeyeceksen ne diyeceğiz o hakikatsiz zamana?
O karanlığı gördüğümüz anda anladık ki, bizim gecemiz bizim koynumuzdaymış…
En dipte olduğumuzu farkettiğimizde anladık ki, medet umduklarımız, gözbebeğimiz dediklerimiz, önlerinde saygıyla eğildiklerimizmiş bizi o hainliğin pençesine sürükleyenler!
Biz stockholm sendromuna tutulmuşuz da haberimiz yokmuş…
Katiline aşık insanlar olup çıkıvermişiz!
Demek ki, bazı akıl tutulmaları bütün toplumu bir anda adeta efsunluyor ve en dibe vurmadan o büyünün etkisinden kurtulmak mümkün olmuyor.
Haklısınız, daha erken uyanmalıydık…
Doğru, devlet bu konuda daha hassas olmalıydı…
Tamam, siyasetçilerin de tedbirsizlikleri saymakla bitmez…
Anladık, istihbarat örgütlerimiz meseleye feci Fransız kalmışlar!
İyi de bütün bunları sürekli karşımıza çıkararak ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Bir kere hata ettiniz artık dönemezsiniz mi demeye getiriyorsunuz?
Bu hain kalkışmacıların tarafında saf tutmak olur ki, düpedüz şerefsizlik!
Yanlıştan dönmek için çok geç diyerek ve sürekli bu vatanın bütünlüğü meselesi üzerinden o pisliği bertaraf için gayret edenlere sayıp dökmenizi de anlamamız mümkün değil?
Yoksa siz bedeli ne olursa olsun bir türlü seçimle iktidardan indiremediğiniz hükümeti bu yolla da olsa başınızdan atmaya mı çalışıyorsunuz?
Bu o hain darbeci FETÖ’cü teröristlerin yaptıklarından bile daha müptezel bir durum…
Uyku halinin en derini, kabusun en uyanılamaz anı hatta insani duyguların ölüm hali!
Şimdi daha iyi anlıyoruz ki, bu ülkenin terörle mücadelesi, terörle mücadele etmesi gerekenlerin önemli bir kısmı tarafından inkıtaya uğratılmış.
Yine anlıyoruz ki, 15 Temmuz dibine dur demek için, canlarını bu millet uğruna bir ışık huzmesi haline getirmeyi cana minnet sayan şehitlerimiz olmasaydı 16 Temmuz bizim aydınlanamaz karanlığımız, çıkılamaz dibimiz olacaktı.
Şimdi ve her zaman bu millet için tehlike de, tehditte devam edecektir…
Ancak onun karşısında karanlığa ışık huzmesi olmak için can atan yiğitler de her zaman olacaktır.
Asıl tehlike nedir biliyor musunuz?
Toplumun normalleşmesini engellemek için bu tedirginliğin hayatın her alanına mayın gibi yerleştirilmesi ve bizim ona basmamak için hayatı durdurmamız!
Bu tehlikenin karşısına da bu milletin geleneklerini, inancını ve geçmişini bilen yazarlar, öğretmenler, sanatçılar çıkacaktır.
Ve bu hiç küçümsenecek bir kahramanlık değildir.
Hayatın kederleri çok ama küçük tebessümlerini de göremeyeceğimiz kadar çok değil.
Yeni yaşını yeni idrak ettiğimiz koca Cumhuriyet’in artık ilk umdesi tebessümlerin çoğaldığı bir ülke olma ülküsü olmalıdır.
Öyle olmazsa yeniden karanlığa ve dibe doğru savruluşu durduramayız! 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.