Her fani gibi İrfan Alyanak'ın da vadesi doldu ve dünyadan sessiz sedasız çıkıp ebedi aleme yürüdü.

Allah'ım rahmeti ve merhametiyle muamele buyursun inşallah...

Milli Mücadele'ci bir dedenin torunu, usta bir gazetecinin oğluydu. Rahmetli babası Kemal Alyanak, haklı ifadesiyle Erzurum'un "basın okulu" olan Milletin Sesi'nin kurucusu, sahibi ve baş yazarıydı.

Bendeniz dahil bugün Erzurum basınının önemli isimlerinden pek çok kişi bu okulun talebesi oldu, "Kemal Amca"nın rahle-i tedrisatından geçti.

Merhum İrfan Alyanak'la bu okulda tanıştık; hem yaşça bizden büyük olması, hem de mesleki tecrübesi sayesinde, bizim kuşağa öğretmenlik ve ağabeylik yaptı.

Hani bir zamanlar Bab-ı Ali'de senelerce sürüp giden, "Gazeteci doğulur mu, gazeteci olunur mu" tartışmasına göre, rahmetli İrfan Alyanak, "gazeteci doğulur" tarifine giren bir isimdi.

Bedri Rahmi Eyüpoğlu diyor ya "ben şairim şiiri ayak sesinden tanırım" diye...

İrfan ağabeyi de, haberin kokusunu ta yüz kilometreden alır, en kötü malzemeden hazırlanmış bir haberi dahi öyle yoğurur ve öyle güzel hale getirirdi ki, haber kendini okuturdu.

Birlikte onlarca seyahate çıktık, ulusal ve uluslararası bir çok toplantıda bazen aynı kurum, bazen de rakip gazeteler için haberler, röportajlar ve dizi yazıları hazırladık.

Mesleğinde kıskanç bir insandı. Bir meslektaşı ona iyi bir haber atlatmışsa kendi kendine kızardı, "Niye bu haberi ben yapmadım" diye; ama aynı zamanda da meslektaşını arar, başarısından ötürü tebrik ederdi.

Gün geldi birbirimize rakip olduk, karşıt görüşleri savunduk, farklı bakış açısına sahip olmama rağmen kendi televizyonunda (Doğu TV'de) kıyasıya kapıştık. Bazen "televizyon benim değil mi, istediğimi çıkarırım istediğimi çıkarmam" der, bazı meslektaşlarına kısmi sansür uygulardı, fakat bu tutumunu fazla sürdüremez, kumaşındaki o gazetecilik anlayışı yüzünden yeniden mikrofon uzatırdı.

Hasılı rahmetli, Erzurum'a çok şey kazandırmış ve pek çok meselede öncülük etmiş kıymetli bir insandı.

Son yıllarda rahatsızlanmıştı. İçerisine düştüğü maddi sorunlardan ötürü, ne yazık ki beden ve ruh sağlığı onarılmayacak biçimde bozulmuştu.

Gayret ediyordu ki...

Yeniden eski günlere dönüp televizyonun başına geçerek yayıncılık yapacaktı.

Olmadı işte; ne sağlığı ne de bir türlü çözemediği maddi sorunlar buna el verdi.

Antalya'da kanser tedavi görüyordu, yattığı hastaneden bir daha çıkamadı.

Baki kalan bu kubbede hoş bir sada bırakarak, sırtına vurduğu kırık gönlünü alıp çekip gitti.

Allah çocuklarına ve yakınlarına sabırlar versin...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.