Bazen öyle olaylar olur ki; o olayı analiz etmek, fikir araklayarak fikrinizi süslemek ve de güzele güzel, çirkine de çirkin denilir.

Aynı gazetede yazdığınız, aynı ekmeği paylaştığınız bir köşe yazarıyla aynı düşünceyi de paylaşırsınız, zıt görüşlerle atıştığınız da olur.

Bu anlayışla yapılan gerçek gazetecilik, o gazetenin tuzsuz çorbasına tuz, tatsız çayına şeker olur!

Peki, bu çorbaya bazen tuz ekilmesine, bazen de limon sıkılmasına kim izin verir!?

Elbet, başta gazetenin patronu, (ki bu patron sözcüğünden oldum olası haz etmemişimdir) daha doğrusu tüm riskleri göze alan ve gazeteciliğin yapılmasını sağlayan kişi ya genel yayın yönetmenidir. Özellikle günümüz koşullarında bunu becermek, bu konuda ayak diremek öyle kolay mesele değildir. Bu inanç ve direnç de ancak gazetecilik ruhunu taşıyan ve hamurunda o maya olan yöneticilerde vardır.

Herkes biliyor ki ve ne yazık ki son yıllarda bu ilke ve inanç, bu mesleğe saygı ve de ahlâk her geçen gün törpülenmekte; törpülenip ve inceldikçe de gerçek gazetecilik zayıflamaktadır.

Bu satırların yazarı olarak, bu konuda birçok olumlu örnek verebilirim. Bunlardan biri, yıllar önce Kardelen Televizyonu'nda editörlük yaptığımda Genel Yayın Yönetmeni Sayın Sinan Özçaylak'ın tutumudur. Siyasete soyunan isimleri canlı yayına aldığımızda en azından bana, "şu konuya girme, şu soruyu sor, şuna dokunma," gibi bir cümleleri olmamıştır. Bir ikincisi de Palandöken Gazetesi'nde yazmaya başladığımda, gazete sahibi Sayın Mehmet Şener'in buna benzer telkinleri ya da yönlendirmelerinin olmayışıdır.

İşte bu gazeteciliğin huyunu ve hücrelerini taşıyanlarda olur.

Uzun bir giriş yaptıktan sonra, çok uzun olmayacak ana konuya gelelim.

Aynı gazetede yazdığım ve görüşlerinin çoğuna katıldığım ruhunda aktivistliği barındıran ve de gelecekte bu ülke için fikirlerini ve eylemlerini çokça duyacağımızı sandığım, genç kalemiyle olgun düşüncelerini açıkça söyleyen Rabia Şener'in son yazısına.

Rabia Şener der ki; birçok yerde fikirlerimiz çatışsa da gazetesinde yazmaktan onur duyduğum babam Mehmet Şener, gazetesini ayakta tutmak için büyük mücadele vermiş biri. (Bakın, burada özne babası da olsa vurgulanan sıfat gazeteciliktir.)

Ve sözü Olay Tv'nin kapanmasına getiriyor ve özde Olay Tv'nin kurucusuna açıkça diyor ki; bre Çağlar, çağlayan gibi akan paran da olsa, seni ağlatacak yaran da olsa gazetecilik dik durarak ve boyun eğmeyerek yapılan bir iştir. Onlarca çalışanını yüz üstü bırakarak 'ben açtım, ben kapattım,' diyerek yapılacak bir meslek değildir.

Genç köşe kardeşim haklı!

Ya bu hamama hiç girmeyeceksin ya da girince ter dökeceksin!

Rabia Şener'e tek eleştirim ise, bu gazetecilik mesleğine özne olarak babası olan Sayın Şener'i yerleştirmesi ve onun üzerinden örnekleme yapmasıdır. Oysa günümüzde ne özne ve örnekler var, değil mi yani!

Palandöken Gazetesi'ni ve Sayın Mehmet Şener'le verdiği mücadeleyi taktir edelim; ama yanlışlarını da söyleyelim değil mi!?

Söylemeden önce, şunu da belirteyim ki, ister haberlerimde olsun ister köşe yazılarımda, Erzurum'da AK Parti'nin tek ve güçlü rakibi İYİ Parti hakkında tarafsıca yazdığım ve olumlu yazılara asla olumsuz bir imada bulunulmamıştır.

Bu ayrı bir konu; ama şunu da unutmayalım ki etkin ve gazetenin baş yazarı olarak Sayın Şener'in de iktidar partisinin ve temsilcilerinin ve de eylemlerinin hakkında hak etmedikleri, yani abartılı yazılarına da şahit etmişliğimiz vardır.

Mutlaka, "bu kadar kusur kadı kızında da olur," denilebilir.

Ben de derim ki; herkes abartabilir, hatta yalan söyleme hakkına da sahiptir. Şu var ki; iktidar, yalan söyler, çünkü gerçekleri yalanlarıyla örtmeye çalışır, önemli olan bu yalanlara alet olmamaktır; gazeteciler de yalan söyler; ama onların amacı gerçekleri ortaya çıkarmaktır, önemli olan gerçeklerin ortaya çıkmasıdır. İşte bu iki yalan arasındaki açı farkı, öyle az buz değil, tam yüz seksen derecedir.

Bu yazıyı şöyle bağlamakta hiç bir sakınca yok!

Rabia Şener, Olay Tv'nin üzerinden çok doğru ve tarafsız bir düşüncesini taraflı bir örnekle dile getirmiş.

Ne yapalım, bu kadar kusur, patron kızında da olur!

Elini sallasan elli gazeteciye değecek, dilini çıkarsan dilin kesilecek bu memlekette gazetecilik zor elbet. Daha zor olanı ise ilkeleri ve fikirleri ile Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne bursla gitmektir.

Tebrikler!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.